Kafkasya’nın Çerkesya bölgesi, yüz yıl süren bir savaş döneminin sonunda, 1864 yılında Rusya imparatorluğu tarafından işgal ve kolonize edilmişti. Bu dönemde, Batı Kafkasya halkını oluşturmakta olan 1.500.000’den fazla Çerkes (Adıgeler, Abazalar ve Vubıhlar) köyleri ve ekinleri yakılıp açlığa da mahkum edilerek insanlık dışı koşullar içinde topraklarından çıkarıldı ve Osmanlı imparatorluğuna bağlı ülkelere sürüldü.
2014 yılında Kış Sporları Olimpiyatları’nın yapılacağı Soçi bölgesi, 1864 yılına kadar bağımsız ve özgür Çerkesya Meclisi’nin (Parlamento) toplandığı yerdi. Rus istilasından sonra bu bölgede tek bir Çerkes bırakılmadığı gibi, Çerkeslere ait tüm kültür eserleri ve hatta mezarlar bile vahşice yok edildi. Günümüzde, Soçi’deki Devlet Müzelerinde bu bölgenin binlerce yıllık otokton halkı olan Çerkesler’le (Vubıh, Abaza ve Adıgelerle) ilgili hemen hiçbir şey yoktur. Soçi bölgesinin Anadolu’da yaşamış olan Hattiler’e, ünlü Troya’ya, Meot ve Sind Krallıklarına kadar uzanan binlerce yıllık tarihi sanki “unutturulmuştur”. Günümüzde Soçi’nin tarihi, Rus Çarlığı donanmasının 1830’lu yıllarda bölgeyi “kahramanca” bombardıman etmesi ve karaya asker çıkarıp, yok edilen Soça köyünün yerinde Navagiski adlı Rus müstahkem mevkiini kurmasıyla başlatılır. Soçi müzelerinde, sadece Çerkesler’in 1864 yılında zorla sürülmesinden sonra, Rusya içlerinden zorla getirilerek buraya yerleştirilen zavallı Rus mujiklerinin ve sürgün edilen yerli halkın giyim tarzlarına bile hiç utanmadan kendine mal etmiş olan Kazaklar’ın resimlerini görebilirsiniz.
Olimpiyatların yapılacağı “Rus kenti” Soçi’nin ve Rusça Krasnodar adı verilen bölgenin kıyıma uğratılmış ve yurdundan bütünüyle sürülmüş olan otokton halkının torunları ise, günümüzde de sürüldükleri ülkelerde, yüzleri hala anayurtlarına dönük olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Sadece Karadeniz’in karşı kıyılarındaki Türkiye’de bile, anayurduna özlem duyan ve önemli bir kısmı da Kafkasya’ya geri dönmeyi düşleyen birkaç milyonluk bir Çerkes (Adıge, Abaza,Vubıh..) kitlesi var. Bu insanların Çarlık generalleri tarafından yakılıp yok edilmiş köylerinde, atalarının kaybolmuş mezarları üzerinde ise, yüz yıllık bir “demir perde” sayesinde belki onların varlığından bile haberli olmayan yabancılar yaşıyor. Başta Bay Putin olmak üzere başkaları dinleniyor, denize giriyor, kayak yapıyorlar. Çünkü burası artık “Rusya’nın Riviera’sı” dır.
Rusya Federasyonu’nun yönetimleri, Kafkasya halklarının duygularını, özlemlerini anlamak ve biraz da olsa empati yapmak konusunda, dün olduğu gibi günümüzde de bütünüyle kör ve sağırmış gibi davranıyor. Bu da yetmiyor, yurdunu sömürgecilere kaptırmamak için yüz yılı aşan amansız bir savaş vermiş olan bu halkın tarihi hala resmi devlet kurumlarınca terbiyesizce saptırılıyor. Çerkes halklarının yüz yılı aşan destansı direnişini ve yüzde doksanının imha ve zorla yurdundan sürülmüş olduğunu gözlerden kaçırmak için, onların zaten 450 yıl önce “kendi istekleriyle”, Manc’ın bile “milletler hapishanesi” adını verdiği Çarlık Rusyası’na katıldıkları şeklinde uyduruk, trajikomik ve devlet ciddiyetine hiç yakışmayan “tarih” tezleri üretiliyor. Günümüzde de Federasyon’un en geri bırakılmış yöreleri arasında yer alan Adıgey, Karaçay-Çerkesya, Kabardey- Balkarya gibi Çerkesler’in de yaşadığı “federe” cumhuriyetlerde, milyonlarca ruble ödenek ayrılarak, bu propagandanın işlendiği resmi kampanyalar ve şatafatlı törenler düzenleniyor.
Tüm bu saçmalıklar yetmiyormuş gibi, Kafkasya’daki ve Diasporadaki (sürgünde yaşayan) birçok aydının ve Kafkas örgütlerinin yoğun eleştiri ve protestolarına karşın Soçi yöresinde, Putin’in bir takıntısı olan 2014 Kış Olimpiyatları için büyük hazırlıklar yapılıyor. Yurdumuzun güzel ve bizce kutsal olan coğrafyası ve ekolojik yapısı, Moskova’da oturan duyarsız politikacıların emirleriyle acımasızca altüst ediliyor. İş makineleri tüm Soçi topraklarını ve halkı 1864 yılında tek kişi kalmamacasına Türkiye’ye sürüldükten sonra Rusça “Krasnaya Polyana” adı verilmiş olan yemyeşil Gubaada vadisini eşeleyip duruyorlar. Rus kültürünün aksine, düşmanlarının ölülerine bile saygı gösterecek kadar onurlu insanlar olan atalarımızın kemikleri, duyarsız ve hoyrat ellerde, bir kez daha sağa sola atılıyor. Kafkasya’mızın bu en güzel bölgesi anlamsız, ya da çok hesaplı ve anlamlı- bir şekilde beton yığınlarıyla dolduruluyor.
Elbette tüm bunlar, biz Kafkasyalılar açısından hiç de yeni ve şaşılası şeyler değil. Zaten hepsi de tüm Kafkasya’da (Çeçenya’da, Dağıstan’da, Beslan’da vb. yerlerde) ellerine onbinlerce Kafkas çocuğunun kanı bulaşmış olan “Rusya’nın yeni Çar’ı” Putin’in özel emirleri ile yapılıyor. Bay Putin, Yermolov’ların, Vorontzov’ların ve Baryatinski’lerin mirasçısı bir Rus olarak, bu “zekice” davranışlarıyla ne kadar çok sayıda Kafkasyalıyı rencide ettiğini ve karşısına aldığını anlayamayabilir. Ama zaman bunu gösterecektir. Kafkasya’daki cumhuriyetlerin yöneticileri, glasnost sonrasında halkın zoruyla yapılmasına karar verilen “Çerkes Sürgünü” anıtlarını tamamlamak için, yıllardan beri “ödenek” bulamıyorlardı. İşte yüksek yönetim kendilerine bu konuda da yardımcı oluyor. Çünkü hiç kimse Kafkasyamızın hiçbir yerine, “Drujba derevo”(dostluk ağacı) nı barındıran, ama içinde kendi öz insanlarından neredeyse tek kişi bulunmayan, yerleşmek isteyenlerine de izin verilmeyen güzel Soçi’de, halkların dostluk ve kardeşliği simgeleyen olimpiyatlar düzenlemek kadar anlamlı(?) ve pahalı bir “genosid anıtı” dikemezdi.
Kafkasya’da ve diasporada yaşayan birçok insanlarımız tarafından Olimpiyat Komitesine gönderilmiş çok sayıda mektupta da bildirildiği gibi özellikle bizler (sürgünde yaşayan birkaç milyon Çerkes), “her santimetresi Çerkes halklarının kanına bulanmış, Rusya Çarlığı tarafından katledilmiş yüz binlerce suçsuz Çerkes’in inilti, ağlama ve lanetini halen üzerinde bulunduran”, hiçbir zaman unutmadığımız ve vazgeçmediğimiz halde, geri dönmemize hiçbir zaman olanak verilmemiş bulunan bu topraklarımızda, “olimpiyat oyunları”nın nasıl yapılabildiğini asla anlayamayacağız.
Bu olimpiyatlar bundan sonra ancak “2014 Çerkes Soykırımı Olimpiyatları” olarak anılacaktır.
Yazık ki bu “Çerkes Soykırımı Olimpiyatları”, sadece yersiz ve budalaca bir politik davranış olmakla ve sporu politikaya alet etmekle de kalmıyor. Biz sürgündeki Kafkasyalılar’ın asla küllenmemiş olan acılarını da tazeliyor. Aynı zamanda, tüm Kafkasya halklarının Rusya’ya karşı olan ve yüzyılların ötesinden gelen, köklü ve çok haklı güvensizlik duygularını da güçlendiriyor ve maalesef yeniden nefrete dönüştürüyor.
Dünyanın en eski ve en insancıl (hümanist) kültürlerinden birinin mirasçıları olan biz Kafkasyalılar, her şeye karşın, Ruslar da içinde olmak üzere hiçbir halka karşı nefret duyguları beslemek istemiyoruz.
Ama, binlerce yıllık topraklarımızın üzerinde cereyan eden bu gibi kışkırtıcı davranışlara karşı duyarsız kalamayacak, halkımızın ve yurdumuzdaki binlerce yıllık tarihimizin öz topraklarımızda böylesine görmezden gelinmesine ve yok sayılmasına katlanamayacak kadar da gurur ve onur sahibiyiz.
Rusya Federasyonunun yöneticilerini ve tüm iyi niyetli aydınlarını bir kez daha uyarmak istiyoruz: Bunları yapmayın.
Emperyalist ve Büyükrus (Velikorus) şoveni davranışlardan vazgeçin.
Ebediyen hem suçlu, hem de haklı ve güçlüymüş gibi yaşayamazsınız!
Kafkasya’yı ve Kafkasya halklarını bütünüyle kaybediyorsunuz!
Sayı : 2010 05