Çeşitli ülkelerden yazar, akademisyen, aktivist, araştırmacı, gazeteci ve politikacılar, 21 Mayıs’ın sembolize ettiği ‘sürgün ve soykırım’a ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Görüş açıklayanların büyük bölümü, tarihte pek çok katliamın ve etnik temizlik suçunun işlendiğini ancak bunlardan Çerkeslere yapılan soykırımın en az bilineni olduğuna vurgu yaptılar. Ulusalcılığın tehlikesine de dikkat çeken aydınlardan Ermeni asıllı Georgi Derluguian’ın sözleri oldukça çarpıcıydı.
Siyaset tarihçisi Antero Leitzinger ise görüşlerini, John F. Kennedy’nin neredeyse yarım asır önce Berlin Duvarı’ndaki söylemine ithafen: “Hepimiz Çerkesiz”* ifadesiyle noktaladı.
Annsi Kullberg – Finlandiya
(Analist, Turku’daki “Çatışma ve Terörizm Araştırma Grubu”nun kurucu ortağı)
19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşen,Çerkessoykırımı olarak bilinen olayların hatırlanması önemlidir; çünkü daha sonrasında Ermeniler ve Avrupa Yahudilerinin karşılaştıkları felaketlerle hem sayısal hem de oransal anlamda benzerdir. Çerkesler gibi vicdansız emperyal politikalara kurban giden farklı birkaç millet de kendilerinin soykırım ve vahşet anma dönemlerini belirlemişlerdir; Çeçenler Şubat, Ermeniler Nisan, Süryaniler Ağustos.
Geçmişteki suçların tanınması konusunda devletlerin ve siyasi liderlerin yapması gereken şey, en azından benzer politikalardan kaçınmak olmalıdır. Ne yazık ki 21. yüzyıl savaşlarında da milyonlarca mülteci ve ülkesinde yerinden edilmiş insan yaratan katliam, etnik temizlik ve soykırım eğilimleri halen mevcut. Ulusal kin, iki ucu keskin bir kılıç gibi tehlikelidir, bu nedenle nesiller geçtikçe intikamın yerini uzlaşma almalıdır.
Antero Leitzinger – Finlandiya
(Finlandiya Göçmenlik Dairesi için çalışan siyaset tarihçisi ve araştırmacı. “Kafkasya ve Kutsal Olmayan Bir İttifak” kitabının yazarı)
Çerkes soykırımının dünya tarihinin en az hatırlanan soykırımlarından biri olduğu çok açık. Halkların çeşitli nedenlerle ve affedilemez bir adaletsizlikle yok edildiği ya da azaltıldığı ve dağıtıldığı evrensel bir trajedidir.
Doğruyu söylemek gerekirse soykırım konusunda rekabetin cazibesine yenik düşmemeliyiz. Zaman hatıraları silmemeli ama yaraları sarmalıdır. 1860 kurbanlarının torunları atalarının anılarını tazelemeye devam etmelidir, ama yanı sıra tecrübelerinden ders alarak benzer koşullardaki halklara dayanışmayı öğretmelidir. Çerkeslerin varoluş mücadelesi ve etkilerine dair geçmişleri övgüye değerdir. Kırım savaşı öncesinde kendi kaderlerini tayin etme hakkının uluslar arası anlamda tanınması için başvuruda bulunmuşlardı. Polonyalılar ve Macarlar da aynısını yaptı. Bugün birçok ulus (Çeçenler, Uygurlar, Tibetliler) imha tehlikesiyle yüz yüze gelebilir ve Çerkes çalışmaları onların yararına olabilir. Böyle bakıldığında, Çerkeslerin 1860’da boşuna savaşıp ölmediği anlaşılmaktadır.
John F. Kennedy’nin neredeyse yarım asır önce Berlin Duvarı’ndaki söylemine ithafen: “Hepimiz Çerkesiz.”*
Ayhan Kaya – Türkiye
(Prof. Dr.- İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, AB Enstitüsü Müdürü)
Çerkesler insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birini yaşamıştır. Milyonlarca insan vatanını terk etmek zorunda bırakılmış, binlercesi göç sırasında ölmüştür.
Çerkesler 21 Mayıs trajedisini her yıl anarlar, böylece aidiyet duygularını teyit ederler. Denize atılan çiçekler göç sırasında hayatını kaybedenlerin ruhunu rahatlatmanın bir yoludur.
İstek dışı ve zorunlu göçlerin olmadığı bir dünya hayal ediyorum.
Cem Özdemir – Almanya
(Birlik 90/Yeşiller Partisi Eşbaşkanı)
21 Mayıs çekilen acının ve Çerkeslerin hatıralarını, kültürlerini ve tarihlerini günümüze dek etkili bir şekilde korudukları gerçeğinin anıldığı bir gündür.
Charles King – ABD
(Prof.- Georgetown Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve Yönetim. Ayrıca “Özgürlüğün Hayaleti: Kafkasya Tarihi” ve “Karadeniz Tarihi” adlı kitapların yazarıdır)
Çerkesler kültürel miraslarını yeniden keşfediyorlar, 1860 sonrasındaki sürgün olayı dahil geçmişlerindeki en üzücü hadiseleri tekrar sorguluyorlar. Sürgünün üzerinden uzun süre geçmesine, asimilasyona ve kültürel değişime rağmen güçlü ve vatansever bir Çerkes kimliği anlayışı gelişmektedir.
Eiji Miyazawa – Japonya
(Dr.- Tokyo Sofya Üniversitesi Asya Kültürleri Enstitüsü)
Çerkeslerin Kuzey Kafkasya’daki tarihsel vatanlarından göçü hakkında bilgim arttıkça nasıl olduğu ve neler olduğunu anlayamadığımı hissediyorum. Bazı uzmanlara göre sürgün, bazılarına göre ise bir göç. Ne olursa olsun, insanlık tarihinin en trajik olaylarından biri olduğu kesin.
Erol Taymaz – Türkiye
(Prof. Dr.- KAFSAM Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Üyesi)
21 Mayıs tarihin en kötü insani acılarından birine işaret eden bir anma günüdür. Çerkesler düzenli bir orduları olmaksızın ve kayda değer bir dış destek almaksızın devasa Çarlık İmparatorluğu’na karşı bir asırdan fazla süre can havli ve şiddetle direnmiştir. Ancak, bu özgürlüğüne düşkün halk 19. yy. ortalarında anavatanlarının işgal edilmesinin ardından toplu olarak yabancı topraklara sürülmüştür. 21.Mayıs.1864 tarihi Çerkes halkının trajedisi için simgedir.
Çerkesler bir ulus olarak ayakta kalmak istiyorlarsa yaşadıkları yerde haklarını garanti altına alıp korumak, anavatandaki nüfuslarını gereken düzeye çıkartmak ve Büyük Göç’ün tarihsel adaletsizliğini çözmek zorundadırlar.
Fethi Açıkel – Türkiye
(Doçent- Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset ve Kamu Yönetimi Araştırma Merkezi)
Günümüzde Türkiye, RF, Ortadoğu, Avrupa ve ABD boyunca dağılmış olan Çerkesler, acıklı ve unutulmaya yüz tutmuş zorunlu göçün tarihçesini, sonucundaki büyük insan kayıplarını bilinir hale getirmedi ya da getiremedi. Bu halkın ana amacı dillerini yok olmaktan kurtarmak, tanınmak, zamana karşı yarıştıklarının bilinmesini sağlamaktır.
Georgi Derluguian – ABD
(Prof.- Chicago Kuzeybatı Üniversitesi Sosyoloji bölümü)
Bir tarih profesörü olmama rağmen analizden kaçınıp gerçek bir yaşam hikayesinden bahsedeyim. Türkiye ziyaretimde kendimi polis akademisinden yeni mezun olmuş genç kız ve erkeklerin olağanüstü toplantısında buldum. Avrupa entegrasyonu, sınırlar arası suçlar ve insan hakları gibi çağdaş sorunları içermesi öngörülen bir akademik konferanstı. “Dinleyiciler adımdan Ermeni olduğunu fark ettiler mi?” merakından kendimi alamamıştım. Evet, ihtiyatla sorulan sorudan anlaşıldığı üzere anlamışlardı. “Sözde Ermeni soykırımı meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” Duraksadım ve sonra rica ettim: “Aranızda Çerkes asıllı olanlar varsa lütfen elini kaldırsın.” Birden fazla olacağından emindim. Yarısından çoğu elini kaldırdı, gözlerinde aniden beliren bir heyecan ışıltısıyla… Ankara dışında yaşayan ve hala Çerkesçe konuşan bir büyükanne, Çerkes peyniri lezzeti ve Çerkes danslarına dair hikayelerle sessizlik bozulmuştu. “Öyleyse itiraf etmem gereken iki konu var. İlki Karadeniz’in diğer yakasında, atalarınızın bir zamanlar yaşadığı o güzel yerde büyüdüm. Orası benim doğduğum yer ve en iyi çocukluk arkadaşlarımdan bir kısmı Adığe idi. İkincisi, benim atalarım şu anda Türkiye’nin bir şehri olan Artvin’in Ermenilerindendi. Tüm bunlar hakkında ne hissediyoruz? Birbirimize ne söyleyebiliriz?”
Georgy Chochiev – Kuzey Osetya
(Dr.- Kuzey Osetya Devlet Üniversitesi)
Zamanı asla geri döndüremeyeceğiniz bir gerçektir. Her şeye rağmen, mümkün olanı eski haline getirmek ve bu temelde daha şanslı ve barış dolu bir geleceği olan yeni bir anavatan inşa etmek için çalışabiliriz. Bu soylu ve insani amacın gerçekleştirilmesi için birlik, akıl, sabır, cesaret ve özveri gerekir. Ama belki de öncelikle 21.Mayıs.1864 tarihi gibi hatıraların bellekte olması gereklidir.
Hakan Kırımlı – Türkiye
(Doç. Dr.- Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Rusya Araştırmaları Merkezi)
Yığınlar şeklinde anavatanlarını terk etmeye zorlananların torunları “21 Mayıs”ın altını çizerek, tarihin karanlık labirentlerinde kaybolmama konusundaki kararlılıklarını asilce dünyaya ilan ediyorlar. Diasporik nüfusları anavatanda kalanlardan daha fazla olan halklar için böylesi semboller toplumsal birlik ve belleğin ifadesidir.
Irma Kreiten – İngiltere
(Doktora Öğrencisi, Southampton Üniversitesi Karşılaştırmalı Soykırım Etüdleri)
Dileğim 21 Mayıs’ın, sömürge politikasının “temizlik” diyerek Çerkeslerin hayatlarını ve kültürlerini taammüden yok edişinin anıldığı hazin bir gün olarak uluslararası düzeyde tanınmasıdır. (Devam edecek)
Metin Sönmez/ Circassian World
Özet Çeviri ve Derleme: Serap Canbek
* 21 Haziran 1963 tarihinde Batı Berlin’i ziyaret eden Amerikan başkanı John F. Kennedy Doğu Berlin’e karşı Batı Berlin’i desteklemek için ‘Ben bir Berlinliyim’ anlamına gelen ünlü ‘Ich bin ein Berliner’ sözünü etmişti. Kennedy, elbette bu cümlesiyle ne Alman olmuştu ne de Amerikanlıktan çıkmıştı. Ancak, Berlin duvarına karşı olduğunu ve Batı Berlinlilere bu biçimde radikal bir destek verdiğini göstermiş oldu. Berlin duvarı yıllar sonra yıkıldı…
Sayı : 2010 06