Bağlarbaşı Ruhu

0
1531

17 yaşımda üniversite öğrencisi olduğumda -yıl 1977- artık Kafkas Kültür Dernekleri’ne gitme hakkını kazanmıştım. O zamana kadar çocuktum ve Çerkes-Türk milliyetçisi tarzımdan da ürken, “Wuzrı Adığer jomıa!*” diyerek beni sürekli uyaran rahmetli babam, bu “komünist yuvası”nda başıma bir şey gelmesini istemiyordu. 

Hem Çerkes milliyetçisi hem de, ırkçı eğitim sisteminin yarattığı Türk milliyetçisi sempatizanı olabilen benim gibi pek çok genç vardı o zamanlar. Bilmiyorum, belki bugün de bolca vardır bu tip insanlardan. Ancak geçen yıllar ve dernek yaşamı hepimizi değiştirdi. 

Aradan bunca yıl geçmişken geriye baktığımda en güzel anılarımın, derneklerimizin faaliyetleri içindeki yaşanmışlıklarda olduğunu anlıyorum. O zamanlar Adığe, Abaza, Karaçay, Çeçen, Oset ve Dağıstanlı olmak “birlikte “ olmamıza engel değildi. Aksine bu bize güç verir ve çeşitliliğimizin bize kattığı güzelliğin farkında olurduk. 

Bugüne baktığımızda bir mikro milliyetçiliktir, bir şovenliktir, bir ötekileştirme merakıdır gidiyor. Bunu da kendini aydın sananlar yaygınlaştırıyor. Zaten 30 yaşlarıma geldiğimde bunlardan ve ağabeylerinden ilk kez duymuştum “Kabardey” olduğumu. Biz o zaman kadar kendimizi Çerkes sanır, hangi Çerkeslerden olduğumuz sorulduğunda “Adığe” derdik. Kabardey bir bölgesel addı ve Adığe kadar kapsayıcı ve bilinir değildi bizim için. Şimdi ne oldu!? 

Artık Adığeler dışındaki tüm Kafkas halkları kendi dernek vb. örgütlenmelerini kurmuş haldeler ve diğerlerine tepeden bakıp, kendi kimliklerini diğerlerinden ayrıştırmaya çaba sarf ediyorlar. Olayı o kadar uç noktalara taşıdılar ki, binlerce yıldır birlikte olan Adığe, Abaza ve Ubıhları bile birbirlerinden uzaklaştırmaya kararlı görünüyorlar. 

İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde (Bağlarbaşı) artık bir Oset, Karaçay, Dağıstanlı ya da Çeçen bırakın yönetimlere girip başkan falan olmayı; uğramıyorlar bile. Zaman zaman Uzunyaylalılar, zaman zaman da Batı bölgesi Adığeleri, Ankara’nın yönlendirmesiyle “iktidar” oluyor. ‘Herkes kendi yoluna’ tavrı alkışlanarak uygulanıyor. Marifetleri bu ya! 

Ancak Çeçen Faruk Kutlu, Oset Jale Kuşhan, Abaza Kenan Özgür ya da Adığe Ahmet Özel gibi arkadaşlarımızın sergilerinde bir araya geldiğimizde, hepimiz birbirimize bakıp, yapılanın ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu sorguluyoruz. Birbirimizin gözlerine bakınca eski günleri hatırlıyor ve anlıyoruz ki yapılanlar yanlıştır. 

Bu yüzden 70’lerin tüm Kafkas halklarını bir araya getiren Bağlarbaşı ortamını tekrar yaratabilmenin yollarını arıyoruz. Bu akşam da Oset Leyla’nın Fıccın Restaurant’ında buluşacağız tüm eski Bağlarbaşı gençliği ve bu gençliğin yarattığı ruhu anlayabilmiş diğer Kafkasyalı arkadaşlarımızla. 

Birbirimizi seviyor, saygı duyuyoruz; farklılıklarımızın birlikteliğimize kattığı gücün ve güzelliğin farkındayız. 

Keşke siz de bir dahaki sefere aramızda olsanız. 

Bekliyoruz. 

*Çerkes olduğunu sakın söyleme! 

  

Sayı: 2010 06