Bize lazım Çerkes Açılımı..Kendi kendimize..

0
1853

Sürgün desek, demesek.. 

Soykırım desek, demesek.. 

Bütün Kafkasya desek, Adığe-Abaza-Vubıh desek.. 

Yok sadece Abaza, sadece Adığe desek.. 

Vubıhlar mı? Bir kısmı Adığe bir kısmı Abaza oldu zaten.. Kendileri mi karar versin, ne gerek.. 

Çerkes kime desek, kime demesek.. 

Anavatandakileri zor duruma düşürsek, düşürmesek.. 

Rusya Federasyonunu kızdırmasak. Kızdırsak ne olur?.. 

ABD kullanıyor durumu, aman oyuna gelmeyelim. Gelsek ne olur?.. 

O mu, o birleşikçi; bu mu bu Adığeci; şu mu şu solcu.. Uzak dur. 

Kime yakın durayım? Bana.. sadece bana.. 

Bir halt olmaz ondan, diğeri işbirlikçi, bir kısım da hain var, sadece konuşur o taşın altına elini koymaz.. 

.. 

Sıradan bir laf ama yol haritamız olmayınca bunları ha bire çiğner dururuz. Bir süre evet gereklidir, ama artık yeterlilik önergesi vermek ve durduğumuz yerden söylediklerimizi karşı karşıya gelip savunmalıyız. Birbirimizin gözleri içine bakarak. Ve sonuç alıcı bir hareket yapmalıyız. Bir kerede olmayabilir ama sabırlı davranırsak, tahammül edersek birbirimize neden olmasın? 

Durduğumuz yerden konuşarak, sanal alemde tartışıyor gibi yaparak aslında kafa-göz yararak hangi hedefe ulaşmış oluyoruz? İnternet ortamı kaç kişiyi kapsar, kaç kişi etrafında dönüyor tartışmalar, yeterli midir? Kaçımız samimiyiz, kaçımız iş değil laf peşindeyiz.. 

Kendilerimize göre doğrularımız var, diyelim yol haritamız da var. İşe yaradı mı dün, bugün işe yarıyor mu, ve önemlisi işe yarayacak mı yarın? Ya da ne kadar? 

Düşünce fırtınasından doğruyu nasıl bulacağız? Zamanı gelmedi mi artık? 

Çerkes Açılımı yapsak kendi kendimize, kendi içimizde bir yol haritası oluştursak. Özel durumumuz var ya, yol haritasını hem Türkiye’ye dair hem de Anavatan’a dair oluştursak, yani ıskalamasak bir tarafı. Yani bir hedefimiz olsa.. Projeler oluştursak ve uygulasak hep birlikte. Birbirimizi daha yakından tanısak bir yandan, birlikte üretsek diğer yandan, her daim değilse de yan-yana yürüsek bazen.. İsteyenler çok sevdikleri mevzilerini de korusa, küçük egemenlik alanlarımızı terk etmesek yani bu arada. 

Çıkar ilişkilerinden soyutlanmış, önyargısız, tepeden bakmadan, diyalog ve ikna öncelikli, taviz ver meye hazır durumda, ve dahi mütevazı.. Ve şeffaf.. 

Hani hep halkımız için ya her şey, işte onlar        etkilenmez mi böyle bir durumdan. İnisiyatif gruplarının dışında kalan, ama ilgili ve bilgili olanlardan da katılım olmaz mı bu durumda. Gereği gibi tartışan, daha doğru şeyler için eleştiren, ama birlikte de üretebilenler bir güç odağı olmaz mı giderek. O zaman Türkiye’de daha dikkate alınır olmaz mıyız? Güçlü Çerkes diyasporası, RF üzerinde de etkili olmaz mı? 

Ama nasıl?.. Kim ya da kimler ister ve bunun için harekete geçer? 

Nasıl başlamalı? 

Siyaseten bir platform için henüz erken mi? 

Hayal mi? 

Hayali bile güzel.. Gerçeği, kim bilir nasıl bir şey olur? 

** 

RF özür dilemeli.. 

Ağustos 2008 de, Gürcistan Güney Osetya’ya saldırdığında ve Rusya Federasyonu (RF) müdahale ettiğinde, yani işler Sakaşvili’nin istediği gibi gitme   yince düşünmüştüm; ‘Gürcistan şimdi çıkıp demeli ki, tanıyorum Abhazya ve Güney Osetya’yı, eşitler olarak bir masa çevresinde oturup diyalog kurmak istiyorum’. Ne olurdu? RF ne yapardı? 

 Bugünün RF’si, dünün Çarlık Rusyasının Kafkasya’da yaptıklarını kabul etmeli ve özür dilemeli. Putin, II. Dünya savaşı için diz çöküp Polonyalılardan özür dilediğinde incileri dökülmedi, Almanya Yahudilerden dilediğinde de Almanların incileri dökülmemişti. Sağır sultan dahi duydu ki ABD, Gürcistan’dan sonra Kafkasya’da Adığe kartını açıyor. Adığe kartını ABD-Gürcistan kullanacak diye diaspora sessiz kalmayacağını gösterdi. Bağımsız duruşuyla konuyla ilgili çalışmaların süreceği belli. Destek veren ülkeler de olacaktır, ama insani açıdan adalet için, ama RF yi sıkıştırmak için, ama bizim bilemediğimiz “dengeler” nedeniyle. Ortada bir gerçek var sonuçta. Kıvırabilecek bir durum yok, ne biz Çerkesler açısından ne de RF açısından. T. Polovinkina’nın dediği gibi “Acı gerçek tatlı yalandan iyidir”.. 

** 

Abhazya yolu açılmalı, üzerimize düşeni yapmalıyız.. 

Türkiye, Abhazya ile doğrudan deniz ve hava yolu ulaşımını açmalı. Bunun için bir yol haritamız olmalı. Kamuoyunu harekete geçirecek, diasporanın kalanını da etkileyecek hemen her tür demokratik yol ve yöntemi içeren bir yol haritası. Siyasilerle görüşme, devlet kademelerinin her seviyede mektup-telgraf bombardımanına tutulması, miting, sempozyumlar, medya gücünü kullanmak, imza kampanyaları yapmak ve dahası… 

 

Sayı: 2010 06  

Önceki İçerikBir referandum da Çerkeslere gerekli
Sonraki İçerikBağlarbaşı Ruhu
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.