(1.Bölüm)
Yaklaşık bir buçuk sene önce Cumhuriyet Gazetesi’nde çok enteresan bir haber okumuştum. Haberin konusu, Sultan I. Süleyman’ın eşi Mahidevran’la alakalıydı. Gazeteci, Mahidevran’ın baba soyundan günümüze gelen bir yeğeniyle yaptığı röportajını yayımlamıştı. Röportaj’da Mahidevran’ın büyük büyük yeğeni Sayın Perizat Temrukoğlu, halasının hikayesini ve doğal olarak ailesinin tarihini anlatmıştı. Perizat Hanım’ın anlattığına göre Mahidevran, Çerkes’lerin Kabardey boyunun meşhur prenslerinden İdar Mirza’nın (sonradan Çerkasski olarak adlandırılan aile) kızı imiş ve o tarihlerde, yani 1512 senesinde Kırım’da Sancakbeyi olan Sultan Süleyman’la politik amaçla evlendirilmiş. Perizat Hanım anlattıklarını belgelerle de kanıtlamıştı. Okuduklarım beni çok etkilemişti ve bu yüzden Perizat Hanım’la irtibata geçmeye çalıştım. Gazetede anlattığı gibi, Perizat Hanım’ın kanser hastası olup Paris’te tedavi gördüğünü öğrendim. Perizat Hanım’ın ablası Sayın Melike Chimay Hanım’la tanıştım.
Melike Hanım, Paris’te yaşıyor ve bir Fransız akademisyenle evli. Kız kardeşi Perizat Hanım da Paris’te tedavide bulunduğundan ablasının yanında kalıyor. Her ikisi de çok muhterem hanımlardır. Bana aile hikayelerini ve haliyle Mahidevran’ı daha detaylı anlattılar. Kendi ailemin geçmişte Osmanlı Sarayı ile yakınlıkları olduğundan ve Mahidevran’ın da Çerkes olmasından dolayı hakkında herşeyi öğrenmek istedim. Perizat Hanım bana Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan haberde gazetecilerin hata yaptığını ve bazı isimleri karıştırdıklarını söyledi. Şimdi ben de burada bu hataları düzeltmek ve yeni bilgiler ışığında Mahidevran’ın gerçek hayat hikayesini kısaca anlatmak istiyorum:
Mahidevran, 1498 senesinde Kırım yarımadasında bulunan ve şimdiki ismiyle Kerç şehrinin karşı yakasında yani Taman tarafında dünyaya geldi. Kerç’in Çerkesler arasındaki ismi Bosfor’dur, bu sebepten de Mahidevran’ın gerçek adının Bosfor olduğunu zanneden birçok tarihci olmuştur. Halbuki Bosfor, ismi değil memleketidir. Mahidevran’ın gerçek adı Malhurub’dur, fakat annesi Nazcan Hatun Kırım prensesi olduğundan onu Bahar veya Çerkesce şekli olan Baharey ismiyle çağırırmış. Çerkesler arasında takma isimlerin bir nevi gelenek olduğunu unutmayalım!
Mahidevran’ın çocukluğu Taman bölgesinde geçmiş ve Kabardey boyları arasındaki savaşlar yüzünden İdar Mirza dört kızını ve ilk eşi olan Nazcan Hatun’u onların güvenliği için geçici olarak Kırım’a göndermiş. Nazcan Hatun’un kız kardeşi Ayşe Hatun ise Yavuz Sultan Selim’in eşidir. Şimdi burada önemli bir problemle yüz yüze geliyoruz: Yavuz Sultan Selim’in bilinen iki eşi olduğu Türk tarihçiler arasında söyleniyor. İlk eşi Kırım Hanı Mengli Giray’ın kızı Ayşe Hatun ve ikinci eşi ise kökeni belli olmayan Hafsa Hatun imiş. Ama bazı tarihçiler Ayşe ve Hafsa Hatunların aynı kişi olduğunu iddia ediyorlar. Ayrıca Hafsa Hatun, Sultan Süleyman’ın annesidir ve Sultan II. Bayezit’in saltanatı sırasında 6.8.1509 ve 24.4.1512 tarihleri arasında Kırım’da Kefe Sancakbeyliği yapmıştır. İşte bu tarihlerde Malhurub yani Mahidevran Süleyman’la tanışmıştır. Artık Ayşe Hatun mu veya Hafsa Hatun mu bilinmez, Malhurub’u oğluyla Şubat 1512 tarihinde evlendirmiştir. Malhurub, Sultan Süleyman’la evlenince gelenek olarak ismi değiştirilerek Mahidevran adını almıştır. Ayrıca Malhurub’un ablası Fatı Hatun da büyük bir ihtimalle Ayşe Hatun’un desteği üzerine Yavuz Sultan Selim’in en has adamlarından Karagöz Ahmet Paşa ile evlendirilmiş ve Şahıdevran ismini almıştır. İşte Malhurub’un adı da herhalde ablasının Osmanlı isminden ötürü ikinci bir Osmanlı Saray gelini olarak Mahidevran ismi seçilmiştir.
Şahıdevran Hatun evlendiğinde yanında diğer kız kardeşi Aslangoşe’yi (sonradan Akile ismi verilmiş) İstanbul’a götürmüş. Malhurub evlendiğinde de yanında küçük kız kardeşi Berezhan’ı (sonradan Belkıs ismi verilmiş) götürmüş. Böylece dört kız kardeş Osmanlı’ya gitmişler.
Sultan Süleyman 1520 yılında Padişah olunca’da Mahidevran ablaları Şahıdevran ve Akile Hatun’ları yanına Saray’a almıştır. Şahıdevran Hatun genç yaşında eşi Karagöz Ahmet Paşa’nın 1511 yılındaki Şahkulu isyanı sırasında şehit edilmesinden sonra dul kalmıştır. Bu sebepten de Mahidevran en büyük ablası Şahıdevran Hatun’u Saray’a yanına getirttirmiş. Sultan Süleyman’ın, baldızı Şahıdevran Hatun’a çok hürmet ettiği ve onun sözlerine çok itibar ettiği söylenir. Özellikle babasının en has adamlarından birinin dul eşi olmasından dolayı ona saygıda kusur etmediği Çerkasski hanedanı tarafından anlatılıyor. Hatta Osmanlı Hanedanı arasında çok itibarlı ve nüfuzlu olduğu, Pargalı İbrahim Paşa’nın eşine yazdığı mektuplarından anlaşılıyor. Çünkü mektuplarında her defasında Fatı Kadın dediği Şahıdevran Hatun’a selamının iletilmesini rica ediyor. Burada dikkat çeken diğer bir nokta ise Pargalı İbrahim Paşa’nın mektubunda Şahıdevran Hatun’u asıl Çerkes ismi ile anmasıdır.
Malhurub, nüfuzunu ve ünvanını kullanarak ailesinin ve halkının yararı için çalışmıştır. Bu çabaları, ağabeyi olan İdarıko Bitu Mirza’yı (Putu veya Maremiho olarak da anılıyor) İstanbul’a getirtmesinden anlaşılıyor. Bitu Mirza, Osmanlı’ya gelip Saray’da Vezir olduğunda Mustafa ismini almıştır. Büyük bir ihtimalle Malhurub’un oğlu Şehzade Mustafa’nın adı da dayısına hürmeten seçilmiştir. (Devam edecek)
Sayı : 2014 06