Tarihte Kafkasya

0
628

(Haziran’10 sayısından devam) 

Kafkasya’nın etnik yapısını değerlendirirsek şöylesine bir tabloyla karşılaşırız: 

Kafkasya’da ırk (kan) yönünden üç farklı etnik öğe bulunur: 

1 – Kas Irkı (6): Batı Kafkasyalılar (Adığe-Abaza), Nohçiler (Çeçenler), Dağıstanlılar (Andelal-Avar), Laklar (Gazi Kumuklar), Lezgiler. 

Bu topluluklara Kazakları da (7) ekleyebiliriz.  

2 – Ari Irkı (8): Osetler-İronlar, Hazar Denizi kıyısında yaşayan bazı küçük İran kökenli öğeler (Tat, Taliş, vb.-HCY). 

3- Turan Irkı (9): Kumuklar, Hazar Denizi kıyısındaki Azeri Türkleri, sonradan Kafkasya’ya girmiş olan Kalmıklar, Nogaylar, Karaçay ve Balkarlar. 

Kumuklara ve Azerilere karışarak asimile olmuş olan Sami ırkından (10) bazı kalıntıları da bunlara katabiliriz. 

Bu değişik ırk ve öğeler içinden Kazaklar, kan bağı yönünden Kaslara (yerli Kafkas halklarına-HCY) yakındırlar, ancak Kazaklar henüz Kafkas ulusallığı çerçevesi içine girmemişlerdir. Tam aksine Kazaklar Kafkaslılara düşman ve Rusların istila aletleri olmuşlar, Kafkaslıların hafızasında unutulması zor ve acı izler bırakmışlardır. 

Bu nedenle Kazaklar, Kafkaslıların en yakını/soydaşı olmakla birlikte, Kafkaslıların en haşin (en katı) düşmanları arasında yer almışlardır. 

Bu örnek, kan birliğinin bir ulusun oluşumu için yeterli olamayacağını gösteriyor. 

Moğol ve Buda dininden olan Kalmıklar ise ırk ve din (mezhep) yönünden Kafkaslılara çok uzaktırlar. Kalmıklar, Rus ve Kazaklarla birlik halinde, birçok kez Kafkaslılara saldırmış, halkın hafızasında derin acılar bırakmışlardır. 

Bunların (Rus, Kazak ve Kalmık-HCY) dışındaki toplulukların güçlü bir Kafkas ulusunu (11) oluşturmuş oldukları bilinmelidir. 

Ancak Kafkas ulusunun oluşumunda birçok farklı etmenin etkisi, payı vardır. Örneğin, Kafkasya ile ilişki kurmuş ya da Kafkasya’ya yerleşmiş olan değişik topluluklar ile Kafkaslılar arasında karışma ve kaynaşmalar olduğu kuşkusuzdur. Karışmalar genellikle düzlük alanlarda (ovalarda) olmuştur, bu tür karışmalar yöresel çerçevelerle sınırlı kalmış olsalar bile, bunların değişik toplulukların anlaşma ve birleşmelerine fırsat sağlamış olduğu da bilinmelidir. 

Kafkas ulusallığı ise, temel olarak yazgı birliği ile bu uğurda verilmiş olan mücadeleler temelinde yükselmiştir. Sonunda Ernest Renan’ın tanımlamış olduğu ulus örneği ortaya çıkmıştır. Ancak Kafkas ulusallığı, E. Renan örneğinin de üzerinde bir dinamizme ve karaktere sahiptir. Çünkü, Kafkas ulusu, Kafkasya’da çok elverişli bir gelişme ortamını bulmuştur. Ülkenin güzelliği, bu gelişimde önemli bir rol oynamıştır. Gerçekten de Kafkas yurdu, bağrında barındırdığı insanlara bir birlik anlayışını empoze edecek düzeyde çarpıcı ve büyüleyici güzellikler/özellikler sunmaktadır (12). Yüzyıl önce Kafkasya’ya gelip yerleşmiş olanlar da içlerinde olmak üzere, bugünkü Kafkaslılar arasında görülen giyim-kuşam, gelenek, duygu birliği ve benzerliği, bir birlik ve birlikteliğin oluşmuş, yaşam değerleri ve koşulları alanında ortak değerlere varılmış olması, işte bütün bunlar, Kafkas doğasının insan üzerindeki pratik sonuçlarıdır. 

Bu sonuç, bu oluşum, bir inanç birliğinin karakteristik özelliklerini yansıtır. Bu da bizim psikolojik temellere dayalı ulusallık diyerek tanımladığımız ulus tipini oluşturur. 

Kafkasya’da herkesin ilk gözüne çarpan – ve aşılması zor bir engelmiş gibi görünen- şey dil çokluğudur (13). Ancak, Kafkas dillerinin kökenine inildiğinde ve bilimsel incelemeler yapıldığında, farklı bir durumla karşılaşılacağı –dil sayısının azalacağı da-görülecektir. 

Kafkas ulusunu oluşturan öğeler arasındaki birlik bağlarının, ABD, İsviçre ve benzeri ülkeler halkları arasındaki birlik bağlarından daha güçlü ve daha sağlam olduğu da görülecektir. Sözü edilen ulusların (14) birlik bağlarında ekonomik çıkarlar başat konumdadır. Ortak çıkarların ortadan kalkması durumunda, o ülkelerin sonunun ne olacağını bilemeyiz. Oysa Kafkas birliğinde başat değer, ekonomik çıkar değildir. Ekonomik bir çıkar olmadığı halde, Kafkasya’da birlik ve beraberlik bağları hiçbir zaman zayıflamamış/bozulmamıştır. 

Sonuç olarak bir Kafkas ulusu vardır! Var olan dil farklılığını –bu farlılığın yol açtığı sorunları-kültürel çalışmalarla gidermek ve kusursuz bir birlik kurmak olanaklıdır (15). 

Kafkasya’da yüzyıllar boyunca sürmüş olan mücadele ve direniş, bu birlik anlayışının en canlı kanıtıdır (16). 

Bilgi notları: (HCY) 

(6) – Kas ırkı: Günümüz bilimsel literatüründe böyle bir ırk adı geçmiyor. Bugünkü doğru terim ‘Kafkas Halkları’, dil bağlamında da ‘Kafkas Dilleri’ olabilir. ‘Kafkasya Halkları’ ya da ‘Kafkasya Dilleri’ denildiğinde, Türk-Moğol ve Hint-Avrupa kökenli olanlar da kapsama girerler. 

(7) – Kazaklar, kuşkusuz Kafkaslılar ile karışmışlardır. Örneğin Adığe asıllı ressam Ahmet Özel ile yine Çerkes asıllı şair Semih Seyyid’in ilgilendikleri, Semih Seyyid’in ilettiği gen araştırmalarına göre Kazaklar arasında yüksek oranda Adığe/Şapsığ geni bulunduğu saptanmış durumda. 

(8)- Ari ırk: Irkçılar (rasistler) tarafından uydurulmuş ve Nazi Almanyası döneminde kullanılmış bir ideoloji, bir gerici görüştür. Bu görüşe göre, Hint-İran kökenli insanlar üstün, diğerleri ise kademe kademe aşağıda olan ırklardır. Germenler/Almanlar ise en üstün ırktır, yani üstün beyaz insanı temsil ederler. Beyaz ırkın bugünkü doğru karşılığı ‘Kafkas ırkı’dır, dil konusunda da ‘Hint-Avrupa Dilleri’ deyimi kullanılmaktadır. 

(9) – Turan ırkı: Türk ırkçıları, Türkçüler tarafından uydurulmuş bir deyimdir. ‘Turan’ adı ‘Türkistan’ adının Farsça karşılığıdır. Turan ideolojisi, yeryüzündeki bütün Türkleri tek bir ülkede birleştirmeyi amaçlıyordu. Bugün ‘Turan ırkı’ deyimi artık kullanılmıyor, onun yerine ‘Ural-Altay Dilleri’, ‘Türk Dilleri’, ‘Türk halkları’, ‘Türk kökenli halklar’ ya da ‘Türk-Moğol halkları’ gibi terimler kullanılıyor. 

(10)- Sami ırkı: Bugün bu deyim kullanılmıyor. ‘Sami Dilleri’ terimi ve Sami dillerinde (Arapça ve akraba diller) konuşan topluluklar/halklar gibi deyimler ise kullanılıyor. 

(11)-Yazarın ‘Kafkas ulusu’ ile söylemek istediği şey; yerli, Türk ve İran kökenli Kuzey Kafkasya halklarının tamamı olmalıdır. 

(12)- Kafkasya’nın verimli toprak ve çayırlarla kaplı olması,orman/av hayvanı bolluğu, deniz, ırmak ve göllerinde balık bolluğu, maddi amaçlarla dış ülkelere saldırmaya gerek bırakmamış, istilacı isteklerin oluşmasını engellemiş, eldekini koruma, yani savunma amacı ile yetinen toplum biçimleri oluşmasına yol açmıştır. 

(13) – Rusya Federasyonu’na bağlı Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi’nde 18 resmi dil, Güney Federal Bölgesi’ndeki Adığece’yi de katarsak, Rusça dışındaki resmi dil sayısı 19’dur. 

(14)- Burada Berkok, ABD ve İsviçre halklarını birer ulus olarak gösteriyor, buralarda ulus değil, ülke yurttaşlığı çerçevesinde oluşmuş bir üst kimlik vardır. Yani Berkok, değişik dillerde konuşan Kuzey Kafkasya ülkesi halkını ulus sayıyor. Berkok’un sözünü ettiği devletlerde, Türkiye’deki gibi tek bir ulus ve tek bir resmi dil anlayışı yoktur. ABD’nde birkaç resmi dil (İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Hawaice, vb), İsviçre’de de 4 resmi dil (Almanca, Fransızca, İtalyanca, Romanşça) vardır-HCY. 

(15)- Bugün Kuzey Kafkasya düzeyinde ortak dil Rusça olmuştur. Birleştirme olarak, Adığece ve Kabardeyce’nin tek bir yazı dilinde ve bütün Adığe/Çerkeslerin de tek bir cumhuriyet içinde birleştirilmeleri gibi görüş ve öneriler ortaya çıkmıştır. 

(16)- General İsmail Berkok, II. Dünya Savaşı ortamına, öncesi ve hemen sonrasında, yani o dönemlerde geçerli olan görüşlere göre ulus tanımlamaları ve politik değerlendirmeler yapıyor. ‘Kafkas ulusu’ gibi bir tanımlama da yazara özgü olan, yani öznel/sübjektif bir değerlendirme olarak kabul edilmelidir. Bununla birlikte yazar, ulus devletlerin ve ulusların oluşumu gibi konularda kendine özgü ve değerli bilgiler de sunuyor. Bu da yazarın geniş bir bakışının ve bilimsel bir düşünce derinliğinin bulunduğunu gösteriyor; bu durum, Berkok’u, Adığe toplumu içinden çıkmış bir değer yapıyor, nitekim yazarın adını yaşatan da Adığe toplumu ve Kafkas halkları olmalıdır. 

 

Sayı : 2010 07