Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Başlarken

Uzun soluklu Jıneps’in uzun soluklu köşelerinden biri olmak dileğiyle Değirmenimizi çalıştırmaya başlayalım.
Kuzey Kafkas Halklarını, kültürlerini biraz incelemeye başladığınızda Hint-Avrupa öncesi halkların kültürlerinin, dillerinin, alışkanlıklarının hatta genlerinin bile iç-içe geçtiğini, adeta kaynaştığını görürsünüz. Bu öylesi bir kaynaşmadır ki zaman-zaman arkeolojik katmanlar arasında kim-kimdir fark edilemez.
Kadim Kafkas tarihi, Indo-Germen dili konuşan Osetler olmaksızın düşünülemez. Bu büyük halk, Doğu Avrupa ve Karadeniz’in kuzeyini hakimiyetleri altına almış olan İskit, Sarmat ve onların ardılları olan Alanlar’ın direkt akrabasıdır. İ.Ö. 8-7. yüzyıllarda ön Kafkasya bozkırlarında ortaya çıkmış olan İskitler, 250 yıl sonra akraba halk Sarmat akınlarıyla çökmüştür. İ.S. 1. yy’a kadar Alanların tarih sahnesine çıkmasına kadar, Sarmatlar varlıklarını sürdürmüştür. Ancak Alanlar da 1300’lü yılların II. yarısında tarih sahnesini terk etmiştir.
Bugün Alanların ve onların haleflerinden etnik ve sosyolojik anlamda etkilenmemiş değil tek bir Kafkas halkı, bir şekilde temasta bulunmamış Ön Asya’dan Avrupa’ya kadar bir halk bulamazsınız.
İşte bu noktada pek çok tarih meraklısının aklında bir soru var: Acaba Alanlar, Avrupa’da coğrafik izler bıraktı mı?
Nazarov’un önce “Moskovsky Komsomoleç” ve “Reştsinad” gazetelerinde yayınlanan bir makalesi, bu soruya cevap aramaktadır. Makale, daha önce de Kuzey Kafkasya Kültürel dergisinde diasporanın bilgisine sunulmuştur.
Şüphesiz makalenin belki de en can alıcı ve iddialı cümlesi “… London, Osetçe’de ‘Gemi İskelesi’ anlamına gelir.” Ve devam eder: Britanya haritası dikkatle incelenecek olursa bazı yer ve mekan isimlerinin Oset dilinde var olduğu görülür. Örneğin: Dufr, İngiltere’de bir kale ismi, Osetçe ‘dur’ anlamına gelir. “Kroydon” Londra’nın yakınında bir akarsu, aynı zamanda yerleşim merkezi. Osetçe ‘değirmen suyu’ anlamına gelir.
Özellikle kelimelerin sonundaki “Don” kelimesi araştırmaların çıkış noktasını teşkil etmektedir.
Karşı tezimizi ileri sürmeden önce kısa bir Britanya ve Doğu Avrupa tarihinde bir parça gezinelim.
İnsanoğlu Britanya’da, İ.Ö. 5000’lerde ilk arkeolojik kalıntıları bırakmaya başladı. İ.Ö. 55’de Britanya Julius Ceasar (Sezar) tarafından işgal edildi. Roma İmparatorluğu, İ.Ö. 54’te ikinci işgal dalgasını başlattı. Britanya topraklarının işgali, İ.S. 77’de tamamlandı. Romalılar Britanya’yı 152 yılda işgal edebildi.
Londra, Londonium adıyla bir askeri kale ve yerleşim olarak İ.Ö. 50’de kuruldu. İ.Ö. 61’de Kelt Kraliçesi Boudica Londonium’u yaktı. (Boudica’nın da hikayesini ilerde sizlerle paylaşmak isterim.)
İ.S. 180’de Londra çevresinde taş duvarlar yapıldı. İ.S. 250’de Londra 45 bine yakın nüfusuyla gelişmekte olan bir kasaba olarak adeta küllerinden doğmuştu. İ.S. 407’de Romalılar Britanya’yı terk etmiştir. İ.S. 460’dan itibaren bir Anglo-Saxon şehri olarak yeniden yapılanma süreci başlamıştır.
Roma İmparatorluğu, İ.Ö. 125’te doğuda Sarmat ve Kuzey Kafkasya halklarıyla komşudur. Üstelik Kolkhis ve Ermenistan vasal ülke konumundadır.
Sarmatlar, İ.Ö. 5-6. yy’da Kafkasya’da İskitlerin yerini almaya başlamıştı. İskitlerle ilgili ilk tarihi kayıtlar, İ.Ö.8’lere kadar uzanmaktadır.
Romalılar İ.Ö. 50’de Londonium adıyla Londra’nın ilk temellerini atarken Roma ordusunda ilk atlı Katafraktiyler, II. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkmıştı. (tahminen İ.S. 150)
Alan ordusu, İ.S. 135’te Romanın Ermenistan, Kapadokya, Medya, Albanya ve Tuna garnizonlarına saldırmıştır. Roma-Sarmat ilişkileri ise; İ.Ö. 2’ye kadar uzanmaktadır.
Tarihsel veriler Londonium adının Osetçe’ye dayanmayacağı kadar kesindir. Londonium adının eski Keltçe’de “Bataklık kıyısı” anlamındaki bir kelimeden türediği sanılmakla birlikte kelimenin kökü hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. (Bu bilgi Londra Kraliyet Müzesi Müdüründen alınmıştır.)
Yazıda “Kroydon” olarak geçen yer aslında “Croydon” dur ve İronca “Kruy+don” kelimeleri birleştirilmiştir. Bu benzetmeden yola çıkılırsa anlam doğrudur. Ancak Croydon, Anglo-Saxon kökenli “Croh” (Safran) ve “Denu” (vadi) kelimelerinden oluşmuştur. Croh+denu > Croydon
“Safran Vadisi”.
Keza Croydon yakınlarında bir değirmeni çalıştıracak debiye sahip nehir bulunmamaktadır. 5. ve 6. yy’da Saxsonlara ait pagan mezarlığı olan Croydon, 962 de Wessex Krallığı döneminde yerleşim yeri olmuştur. Bu tarihte Roma Alan Lejyonunun varlığını asimile olmadan sürdürmesi, Norman istilasındaki Britanya’da halen bir yerlere Osetçe ad verilebilmesi mantıken de mümkün görülmemektedir.
İngiltere’de Dufr isimli bir şato yoktur.
Makalenin ilerleyen bölümlerinde bir Sovyet araştırmacısının görüşleri yer almaktadır:
“… Sovyet araştırmacı ve dil bilimcisi L.V. Vopenskiy bir yazısında; İskitlerin İngiltere’ye kadar ulaşamadıklarını, böyle bir ize rastlanmadığını kesin olarak söylemekte ve bazı benzerliklerin tesadüften öteye gidemeyeceğini vurgulamaktadır.”
Yazar, makalesinde fikrini savunmak adına Bizans kayıtlarından ve Erivan’daki duvar rölyefine gönderme yapmaktadır. Ancak, Bizans ve Erivan’daki Oset (Alan) izleri, Britanya’daki benzerlikten öteye gidecektir.
Gönül arzu eder ki dünya kültürlerini Adiğe kültüründen Oset kültürüne kadar tüm Kafkas Kültürleri etkilemiş olsun. Ama zorlama veya benzetmelerle dünyanın genelinden izole kalan kültürel varlığımızın izlerini dışarıda aramak, daha ziyade güneş-dil teorisi gibi mesnetsiz kalıyor. Üstelik araştırma adı altında, kültürümüze ve tarihimize karşı çarpık iddialara zemin hazırlamaktadır.
Britanya’da yer adlarının, Alan süvarilerinin Roma döneminden esinlenerek verildiği iddiası bölgenin geçmişini elinin tersiyle itmek demektir.
Britanya Adalarında varlığını sürdüren yer adlarına kısaca bakıp yazımızı sonlandıralım:
Aber: Cumbria ve Gal kökenli / Nehir ağzı
Den – Don: Eski İngilizce Denu kelimesinden türetilme / Vadi
Don: Eski İngilizce / Tepe
ac, acc, ock: Eski İngilizce / Meşe Ağacı
by: Eski İngilizce / Köy
Pen: Ada Keltçesi / Baş
Ard: İrlanda dili / Yüksek
Bally: İrlanda dili / Kasaba
Connacht / Cuige Chonnacht – “Conn’un toprağı”
Ulster / Cuige Uladh – “Ulaid erkeklerinin ülkesi”
Abingdon: Abing Tepesi

Sayı: 2010 10
Yayınlanma Tarihi: 2010-10-01 00:00:00

Yazarın Diğer Yazıları

Kalbi Kafkasya sevgisi ile yananlar

Geçtiğimiz pazar günü çok güzel bir gündü. Hava güzeldi ama daha da güzeli 30 Eylül AYAAYRA idi. Abhazyamızın bağımsızlık kutlamaları yapıldı. Abhazya, son 25...

İnadım, inatsın, inat

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yoğun iç ve dış baskılarla ile uğraşırken, yerel kontrol zafiyeti göstermeye başlamış; bu durumdan da ülke içinde bazı halklar arasında...

Anadillerimiz onurumuzdur

Fesapş, Geçen sayıda iş yoğunluğum sebebiyle yazı yetiştirememiş olmanın acısını çıkartmak gerek diye düşünüyorum. Ara ara, farklı konuları da değerlendirmek şart. Rusya Federasyonu’nda (RF) toplumumuz açısından...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img