Avrupalı Çerkesler Federasyonu, Türkiyeli Çerkesler özelinde Türkiye’deki demokratikleşme süreci ve Avrupalı Çerkeslerin durumlarını tartışmak üzere konferans düzenledi.
Avrupalı Çerkesler Federasyonu, Türkiyeli Çerkesler özelinde Türkiye’deki demokratikleşme süreci ve Avrupalı Çerkeslerin durumlarını tartışmak üzere konferans düzenledi. 30 kasımda yapılacak konferansa; Avrupa Parlamentosu üyeleri, Türkiye’den ve Avrupa Birliği’nden uzmanlar ve aktivistler katılacak. Bu yılki etkinlik 30 Kasım 2010 da Avrupa Parlamentosunda, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nden İsmail Ertuğ’un ev sahipliğinde yapılacak. Halen kesinleşen katılımcıların adları şöyle:
İsmail Ertuğ (Alman Sosyal Demokrat Partisi’nden –SPD- Avrupa Parlamentosu Milletvekili), Osman Can (Doç. Dr. – Anayasa Mahkemesi Raportörü), Yalçın Karadaş (Jıneps Gazetesi Yayın Kurulu üyesi ve DİÇEG -Demokrasi İçin Çerkes Girişimi- Sözcüsü), Cem Özdemir (Alman Yeşiller Partisi -Die Grünen- eş Başkanı) ve Kader Sevinç (CHP AB Temsilcisi-Brüksel Avrupa Sosyalist Partisi Yönetim Kurulu Üyesi).
Federasyon, etkinliği düzenleme amaçlarını içeren açıklamasında ‘Entegrasyon ve Asimilasyon arasında Çerkesler’ başlığı altında şu görüşlere yer verdi:
‘Katliam ve sürgüne maruz kaldık’
Kuzey Kafkasya’nın en eski yerli halklarından biri olan Çerkesler, 19. yüzyıldaki Rus işgali ve kolonizasyonu sonucu dünyaya dağılmışlardır. Kafkasya’nın diğer halkları ile Çerkeslerin çoğunluğu, 1864’de Kafkas-Rus savaşlarının bitimiyle beraber katliama ve sürgüne maruz kaldılar.
Çerkesler, 19. yüzyıldan beri anavatanları dışında birden çok bölgeye (Anadolu, Balkanlar, Suriye, Ürdün, İsrail, Almanya, Amerika, Hollanda, vd.) yayılmış durumdalar. Bugün, Türkiye’deki Çerkes nüfusu 2 ila 3 milyon arasında tahmin edilmektedir. Ayrıca, Ortadoğu’da, Avrupa’da ve Amerika’da önemli miktarda bir Çerkes nüfusu yaşamaktadır. 1960’larda başlayan Türkiye’den gelen göçler ile birlikte Avrupa ülkeleri arasında, en kalabalık Çerkes nüfusunu Almanya barındırmaktadır.
‘Çerkeslere, Kürtlere ve Lazlara ayrımcılık’
Osmanlı’nın son döneminde Türkiye’ye yerleşen Çerkesler, hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet döneminde sosyal, siyasal ve akademik alanda önemli roller üstlenmişlerdir. 1918’de Çerkesler tarafından İstanbul’da kurulan ilk Çerkesce eğitim veren okul, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından 1923’de kapatıldı. 1923’den beri, gayri-müslim gruplar dışında Türkiye’de resmi olarak etnik azınlık bulunmamaktadır. Gayri-müslim azınlıkların kendi dillerinde eğitim hakkı olmasına rağmen, Müslüman etnik gruplar (Kürtler, Çerkesler, Lazlar, vd.) ve kimlikleri resmi olarak tanınmamaktadır.
Türkiye’de neredeyse bir asrı aşkın süren anti-demokratik uygulamalar, daha geniş olan topluma entegrasyonu sağlamak yerine Türk olmayan Müslüman etnik grupları asimile etmeyi amaçlamıştır. Resmi politikalara rağmen, entelektüeller demokrasi talebini giderek yükseltmişlerdir. Sonuç olarak, bugün Türkiye demokratikleşme sürecine girmiştir. Bu sürecin, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik başvurusunun getirdiği gereklilikler ve kriterler olmadan aynı seviyede olması beklenemezdi.
Entegrasyon, bugün Türkiye ve Batı Avrupa ülkelerinde popüler bir tartışma konusudur. AB ülkelerinde yaşayan Çerkesler ise ikinci defa Türkiye’dekinden farklı bir topluma entegrasyon süreci yaşamaktadırlar. Bu bağlamda, Çerkes örneği, Avrupa’daki demokrasinin istikrarı, Avrupa’daki iyileştirme imkânları ve Türkiye’deki demokratik taleplerin çözümlenmesinde karşılaştırmalı bir yansımaya sahiptir.
Sayı : 2010 10
Yayınlanma Tarihi: 2010-10-01 00:00:00