Çerkesleri Anlamak

0
957
Türkiye, Rusya ve Kafkaslar
Editör: Yalçın Karadaş
Katkıda Bulunanlar: Ahmet Özel, Atay Ceyişakar, Enver Sağlam, Ergun Yıldız, Necdet Hatam, Sönmez Can, Yaşar Güven
Türkiye Dünya ile birlikte hızlı bir değişim süreci içine girdi. Kimse kimseyi dinlemiyor ve herkes karşısındakini suçluyor. Diyalog kurulamıyor.
Dünyanın ve ülkemizin bu “yeniden yapılanma süreci”nden en çok etkilenecek halkların başında gelen Çerkesler’in tavrı ise belirsizliğini korumakta.
Genel olarak Çerkes halkları bir izleme durumunda olsalar da bazı aydınlar Çerkesler’in geleceğine ilişkin ortak dili ve yolu bulabilmek adına Yalçın Karadaş’ın yönlendirmesiyle aynı konulara farklı yorumlarla bu kitapta bir araya geldiler.
Çerkesler ancak düğünlerde ve cenazelerde mutlaka bir araya gelirler. Atalarının çok önemli kararları aldığı “Hase” denen toplantıları gerçekleştiren, her ferdin kimlik ve kişiliğine saygı ile, yazısız anayasaları sayılabilecek “Habze” ile insanca yaşayan, demokrasiyi ve çok renkliliği içselleştirmiş Çerkeslerin bugünkü torunları tam bir çelişkiler ve bilinmezlikler yumağı.
Bu çelişki ve bilinmezlikleri artıran ve belki de ortaya çıkartan ise içinde yaşadıkları ülkeler ve bunların bozuk düzeni. Hiç de kimlik ve kültürlerine uygun olmayan ortamlarda yaşamak zorunda kalan özellikle diyaspora Çerkeslerini anlamak ciddi emek gerektiren bir iş. Örneğin Türkiye’de öylesine yanlış ve zararlı bir resmi tarih tezi ve ideoloji vardır ki Çerkes denince sadece Çerkes Ethem’in olmayan ihaneti akla gelir. Bu durum her ilkokul öğrencisi Çerkesi daha küçücük yaşta ezer, taciz eder. Bu ezen ve taciz eden yapıyı, bozuk statükoyu ölümüne savunan Çerkesler olduğu gibi, bunun değiştirilmesi için mücadele veren; ayrıca ülkenin gelişimi ve zenginliği için çaba harcayan her dünya görüşünden değerli insanlar da yetiştiren bir topluluk Çerkesler.
Yazar, bir önceki kitabında Çerkesler kadar olmasa da yine bir muamma bütünü olan Türkiye’yi aykırı sorular sorarak anlamaya ve anlatmaya çabalamıştı. Aynı şekilde yılmadan Çerkesleri de anlama gayreti içine girdi.
Geçen yıl aykırı sorulara cevap verebileceğini düşündüğü onlarca aydına 100 aykırı soruyu çağdaş haberleşme yöntemi olan e-posta yoluyla iletti ve gelen yanıtlar bu kitabı oluşturdu.
Soru ve yorumlardaki tartışmaya açık durumun -ki amaç zaten tartışmaktır- takdiri okura bırakılıyor.
Kitabın sunum kısmında Karadaş,
“Türkiye ve Kafkas halklarının onurlarıyla var oluşlarına; demokrasi mücadelemize; dinleme ve anlama kültürümüze ve ülkemizin, Dünyanın barış ve huzur içinde; tüm halkların eşit, farklılıklarıyla ama tek yürek yaşayabilmelerine bir nebze katkımız olursa ne mutlu bize.” diyor.
Kitap, 15 Kasım 2010 tarihinde Berlin Kuzey Kafkas Kültür Derneğinin – Özellikle Timur Yıldırım, Yaşar Kılıç ve Sabahat Lugon’un maddi ve manevi destekleriyle İmleç Kitap’tan çıkıyor.
Vubıhlar: Özgürlük Adına Ölenler
M.G. Hafizova’nın “Vubıhlar: Özgürlük Adına Ölenler” adlı kitabı Nalçık’ta, İzdatelstvo M. i B. Kotlyarovich Yayınevi tarafından basılarak raflardaki yerini aldı.
Kitapta Kuzey Kafkasya bölgesindeki Vubıh toplumunun 18. ve 19. yüzyıldaki geleneksel yapısından, özgürlük savaşında yaşadıklarından kesitler sunuluyor. Kitabın önsözünde göze çarpan cümleler şöyle:
 “Neden gidiyorsunuz çocuklar?
Suçum nedir çocuklar?”
Diye haykırıyor topraklar.
Affet bizi!
Gücümüz yok kalacak kadar,
Bırakacağımız tek şey ruhumuz.
Sonsuza dek ayrılsak ta
O kalacak ilelebet burada.
(Bir Vubıh şarkısı)
Kafkasya savaşı zor ve bir o kadar da muğlak yorumlanmış tarihsel bir olgudur. 19. yy. Kuzeybatı Kafkasyalı Adığelerin tarihindeki en çetin ve trajik dönemlerden biridir. Bu bölgede yaşayan kadim halklardan biri olan Vubıhlar, tarihsel olayların akışında önemli etkiler yaratmıştır. Hayatları sıkıntılıdır, olaylar ve trajedilerle doludur. Vubıhların bağımsızlık mücadelesi Çerkeslerin ve tüm Kuzey Kafkas haklarının tarihindeki en destansı ve en dramatik sayfalardan biridir.
Savaş ve sürgün, Çerkes halklarının tarihsel gelişiminin doğasını bozarak anavatanlarını kaybetmelerine yol açan bir trajedidir. Vubıhlar Kafkasya’daki topraklarından sürüldü ve Osmanlı halkı içinde tamamen asimile olarak anadillerini yitirdiler. Bu bir soykırımdır.
Özet Çeviri: Serap Canbek

 

Sayı : 2010 10