Dilimizi Bağlamayın

0
482
Yeni anayasanın; ‘Yasaksız bir Türkiye’ yaratması talebi içinde özellikle ‘anadil’ konusu, Türkiye’de yaşayan pek çok etnik grup için gündemin ilk maddesinde yer alıyor. 

Yasaksız Türkiye istiyoruz
Anadil Güvence Altına Alınsın

“Yeni anayasanın; ‘Yasaksız bir Türkiye’ yaratması talebi içinde özellikle ‘anadil’ konusu, Türkiye’de yaşayan pek çok etnik grup için gündemin ilk maddesinde yer alıyor. Çerkes kanaat önderleri ise, yeni bir Anayasa tartışmaları kapsamında ‘anadilde eğitim’ hakkının önemine dikkat çekerek ‘Dilimizi yitirdiğimizde, Çerkes kimliğinden ve kültüründen bahsedemeyiz’ diyor”

Avrupa Birliği Komisyonu, bu ay içinde yayımlayacağı İlerleme Raporu’nda ‘sivil Anayasa’ çağrısını yinelemeye hazırlanırken, AKP Hükümeti de anayasa için 2011 yılını gösterdi. AB’nin temel beklentisini Anayasa’nın tüm siyasi partilerin ve sivil toplumun katılımıyla yapılacak bir tartışmanın eşliğinde, diyalog ve uzlaşı ruhuyla hazırlanması oluşturuyor. Nitekim sivil toplum kuruluşları, aydınlar, hukukçular da anayasanın katılımcı bir süreçle hazırlanmasının altını çiziyor.
Yeni anayasanın; ‘Yasaksız bir Türkiye’ yaratması talebi içinde özellikle ‘anadil’ konusu, Türkiye’de yaşayan pek çok etnik grup için gündemin ilk maddesinde yer alıyor. 
Çerkes kanaat önderleri ise, yeni bir Anayasa tartışmaları kapsamında ‘anadilde eğitim’ hakkının önemine dikkat çekerek “Dilimizi yitirdiğimizde, Çerkes kimliğinden ve kültüründen bahsedemeyiz” diyor.
İktidarın tüm ‘demokratikleşme, farklı inanç ve kültürlere saygı’ gibi sık kullandığı özgürlükçü söyleme rağmen hiçbir somut adım atılmazken, tersine bazı inanç ve kültürlere karşı ‘asimilasyon’ politikalarının eskisinden daha da etkili olarak sürdürüldüğü biliniyor. 
Örneğin Aleviler, zorunlu din eğitimi konusunda Aleviler, AİHM kararını gündemde tutarak, kararın üç yıldır uygulanmamasını ‘hukuksuzluk’ olarak tanımlıyor. Alevi çocuklarının, 12 Eylül anayasasının eseri olan din derslerine girmek zorunda bırakılmasını da ‘asimilasyon politikası’ olarak görüyorlar. Taleplerini Ankara’da 24 saatlik oturma eylemi yaparek duyurmaya çalışan Aleviler, ‘inanç özgürlüğü’ diyenlerin Alevi köylerine zorla cami yaptırmaktan ve imam atamaktan vazgeçmediğini belirttiler. 
2006 yılında tüzüğünde yer alan ‘anadilinde eğitim hakkı’ nedeniyle kapatılma tehlikesi yaşayan Eğitim-Sen, yurttaşların anadillerini resmi dilin yanı sıra eşit değerde bir dil olarak öğrenmeleri, geliştirmeleri ve eğitim hayatında bu dile yer verilmesi ısrarını sürdürüyor. Bunun sağlanabilmesi için üretilebilecek politikalar üzerinde düşünülmesini, çift dilli eğitim – çok dilli eğitim vb. konuların dikkate alınmasını istiyor.
Almanya’da “Asimilasyon bir insanın değerlerinin zaman zaman zorla devşirilmesidir. Dinde, kültürde, bir değişime zorla tabi tutulmasıdır. Geleneklerinden zorla tecrit edilmesidir ki, buna zorlamak kesinlikle bir insanlık suçudur” diyen Başbakan, bu saydıklarını kendi ülkesinde yapmaktan ise vazgeçmiyor.
Ülke sınırları içinde “Eğitimi çift dilli veya çok dilli yapmak Türkiye’nin iç barışını tehdit eden bir girişim” diyen Başbakan, Arapça konusunda ise aynı şeyi düşünmüyor. Örneğin; Arapçanın ilköğretim ve liselerde seçmeli ders olarak belirlenmesi, Bakanlar Kurulu kararıyla 15 Mayıs 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi bile. Ama anlaşılan, Çerkesce, Lazca, Kürtçe gibi diller AKP için eşdeğerde görülmüyor.  
Anadilin kullanımı konusunda ısrarlı olan çevreler, konuyla ilgili yapılacak harcamanın, doğu ve güney doğuda bir yılda harcanandan daha az olacağını iddia ederek, bunun bir kamu hizmeti olduğunu ve kamu hizmetinin eşit olarak ve ayrımsız dağıtılması gerektiğini belirtiyorlar.
Çerkesler ise anadilin resmi düzlemde tarif edilmesi, anayasal güvence altına alınması, bir kamu hizmeti olarak sunulması konusundaki taleplerinin yeni anayasada mutlaka karşılık bulması gerektiğinde ısrarlılar.

Sayı : 2010 10

Yayınlanma Tarihi: 2010-10-01 00:00:00