“Hırsızın hiç mi suçu yok?”

0
897
Erdoğan Yılmaz

Jıneps/Eylül sayısındaki Yalçın Karadaş’ın “‘Evet’ gerekçelerim ve başıma gelenler” yazısına dair..
Evet, Sevgili Yalçın Karadaş haklı; “uzun, sıcak ve gergin” bir yaz geçirdik. Aslında bu uzun, sıcak ve gergin yazları -sadece yazları demeyelim- yılları yaklaşık yedi senedir yaşıyoruz. Bu zaman dilimi içerisinde gergin geçmeyen bir günümüz bile yok neredeyse. Artık bu son derken, daha üzerinden bir günbatımı geçmeden diğer bir gerginliğe geçtik. Şaka yönlü bakarsak gerile-gerile çelik gibi olduk, bu da bir kazançtır herhalde!?..
12 Eylül öncesi dönemi aratmasa da otuz yıllık arkadaşlar bile birbirini anlamakta zorlanmaya başladıysa eğer, bazı şeyler ters gidiyor demektir diye düşünüyorum, umarım yanılıyorum.
Hoşgörü, saygı, sevgi gibi toplumun bir arada olabilmesi için gerekli olan bağlayıcı malzeme yok edildi de ondan mıdır, yeni dünya düzeninin sonuçları mıdır, küreselleşmeden midir, her nedense uzun zamandır gergin bir süreç yaşıyoruz.
Dileğim artık bu sondur, peşi gelmez.
12 Eylül 2010’da zirve yaptığını düşündüğüm evet-boykot-hayır üçlemesi nihayet sonuçlandı. Sonuçlar kimimizi sevindirdi, kimimizi kızdırdı, kimimizi de üzdü. Sonuçları daha tam içimize sindirmeye çalışırken peşinden başka tartışmalar, gerginlikler gündeme gelmeye başladı.
Aslında arkadaş çevremizde, temelde istekler örtüşüyor. Yalçın’ın da belirttiği “evet” deme nedenlerine “hayır” ve “boykot” diyen hemen herkes imza koyabilir.
Aslında Yaşar Güven’in bir ay önceki Jıneps’te çıkan (Ağustos 2010) boykot yazısı ile Yalçın Karadaş’ın (K’eref) Jıneps’in Eylül 2010 sayısında çıkan “evet” yazısında sıralamış olduğu gerekçeleri dikkatle okuduğumuzda çoğu yerde hemfikir olduklarını görüyoruz. Temel demokratik haklar konusunda hemfikir olduğumuz gerçeğinin altını çizmek gerekiyor.
“Hani statükodan ve resmi ideolojiden kurtarmak için mücadele verip, işlerimiz, tüm hayatımızı bozup, ailelerimizi üzmüş; hatta bazılarımız canımızı ortaya koymuştuk; ne olmuştu da, düzen yanlılarıyla, Kenan Evren’le, Kemalistlerle aynı cephede yer almıyor gibi yapıp, darbeci generallerin, her köşeyi tutmuş asker-sivil-ırkçı bürokratların derin bir oh çekmesine neden olacak şekilde ‘evet’ demekten kaçınmıştık!?..” (Yalçın Karadaş (K’eref), Jıneps, Eylül 2010).
Sevgili Yalçın, yukarıdaki satırlarda, uzun zamandır gerçek demokrat, devrimci ve sosyalistlere yapılan saldırıları gördüm. “Evet” demekten kaçınanların, statüko yanlısı, Kenan Evren’le aynı cephede (Hoş, bu arada Kenan Evren’in de ne dediğini bilemediğimizden kimin onun cephesinde yer aldığını söylemek gerçekten zor!) görülüp, bugüne kadar verdikleri mücadeleler unutulup birdenbire saf değiştirdiklerinin söylenip yazılması yeni bir şey değil. Bu söylemleri her seferinde hem statükoculardan, hem Kemalistlerden, hem solcu denilen düzen partilerinden hem de muhafazakârlardan sık-sık duyar, okur, demokratlar, devrimciler, sosyalistler. Kemalist, statükocu, darbeci olmamanın, devrimci, sosyalist, demokrat olmanın kıstası sadece ve sadece “evet” demekten geçiyordu bu referandum boyunca. 1980 anayasasına evet demiş çoğu insanın bugün o anayasaya karşı durup demokrat, devrimci, sosyalist oluvermesi de ayrı bir ironiydi.
“Evet” oyu kullanan arkadaşlarımızın anlamaları gereken nokta, “hayır” veya “boykot” oyu kullanan arkadaşlarının da kendileri kadar haklı ve iyi niyetli olduklarıydı. Tabii ki aynı şey, “hayır” ve “boykot” diyen bizler için de geçerliydi. Umarım “evet” diyen iyi niyetli arkadaşlarımız, Yalçın’ın yazısında sıraladığı gerekçeler temelinde haklı çıkar. Aslında bu satırları yazınca birden darbeci, 1980 anayasasını destekler duruma düş(ürül)eceğimi biliyorum, ama yine de bu dipnotu düşmeden edemeyeceğim. 1980 anayasasına halkın % 92.7’si evet demişti. O gün o anayasaya “evet” diyenlerin de kendilerine göre “haklı” gerekçeleri vardı.
Sevgili Yalçın’ın yazısında kısaca değinip geçmek istediğim bir bölüm var: 11 Eylül günü davet edildiğimiz arkadaşın evindeki tartışma. Orada bulunanların çoğu uzun zamandır tanışan insanlardı. “Jıneps’i okumam arkadaş” sözlerini sarf eden arkadaşımızın gerekçeleri aslında referandumla ve Yalçın’ın “evet”i ile ilgili değildi. Sadece uzun zamandır Jıneps’i okumadığını, okumama nedenini de “bazı yazarların, Jıneps’in bir sayıda savundukları görüşlerin tamamen tersini diğer sayısında savunmaları” olarak açıklamasıydı. ‘Neredeyse döveceklerdi’ kısmını ise eksik bulduğumu söylemek istiyorum, kafasına bir iki darbe de almadı değil!!! Tabii bütün bunlar otuz yıllık arkadaşlar arasında olunca, bir yerlere saldırı olarak nitelendirmemek, Jıneps okumayan veya Jıneps’i eleştirenlerin tavrını da saldırı olarak almamak gerekir diye düşünüyorum.
Bağımsızlık, demokrasi, özgürlük ve birlik diye yola çıkmışsak aramızda her görüşten insan olacak. Bu referandumda oy kullanan milyonlarca insanın kendi doğru bildiğini yaptığını ve iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. “Evet” gerekçeleri ne kadar kendince doğru ve haklıysa, “hayır” ve “boykot” gerekçelerinin de bir o kadar haklı ve doğru olduğunu düşünüyorum. Hepsi haklı ise kim haksız? Bu soruya cevabı Nasreddin Hoca versin: “Peki, hırsızın hiç mi suçu yoktu?”

Sayı : 2010 10

Yayınlanma Tarihi: 2010-10-01 00:00:00