Yol Yordam Ararken

0
1244
Adıgey Cumhuriyeti Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Peneşü Asker, Tiflis Toplantısı ile ilgili görüşleri sorulduğunda, Adıgeler adına en net cevabı vermiş.
‘Soykırım elbette ki oldu, bu arşiv belgeleri ile kanıtlanmış durumda ve sorumlu Çarlık Rusya’sıdır. Bu günkü yönetimin suçu değildir belki ama soykırım gerçeğini tanıması gerekir. Bu statü tanınırsa Adıgeler ülkelerine geri dönebilirler. Bu konuda dönüş şartlarının oluşturulabilmesi için teşviklerin uygulanması gerekir ve dönenlerin ülkeye faydası çok olur. Bu tarz bir siyaset Rusya’nın çıkarınadır.’
Soykırım ile ilgili eski başvuru ve çalışmaları açıkladıktan sonra eklediği birkaç cümle bu.
Adıgey’de yaşayan ve enstitü üyeliği yapan tarihçi bir akademisyen böyle konuşuyor. Hiçte telaşe hissettirmeyen, çok yalın birkaç cümle. Olası tehdit ve tehlikeleri sıralayan hiçbir ağdalı cümle yok içinde. İşin aslıda bu kadar zaten.
Ha, bir de şunu ekliyor: ‘Gürcistan’dan başlamasını düşünmüyorduk bu durumun ama eğer bu ülke soykırım gerçeğini kabul ederse, bu doğru bir karar olur.’
Türkiye’dekilerin telaşı yok onda. Hele Abhazların telaşı hiç yok.
‘Soyumuzu kırdınız, tarihte oldu benzer şeyler. İntikam ateşiyle yanmıyoruz ama siz de gereğini yapın. Bu, medeni bir şekilde olsun, artık vakti geldi. Bak Kanada, Avustralya yaptı bir şeyler, sıra sizde.’
Ey Rus Halkı,
Kuban ovası ve Karadeniz kıyıları belki 146 yıl önce çok kıymetliydi sizin için. O kadar kıymetliydi ki bütün bir Adıge halkını yerinden etmeye giriştiniz. Bunun için ne gerekiyorsa yaptınız. Yaktınız-öldürdünüz-sürdünüz. Evet öyle, öyle yaptınız. Koca bir halkın dünyasını dar ettiniz. Sıkıntılı hayatlar yaşadı kalanlar. ‘Ordan oraya atıldı, elden ele satıldı.’
Bu gün tam 146 yıl sonra, o boşaltıp sahiplenmeye çalıştığınız toprakların sizler için ne kıymeti harbiyesi kaldı ki artık. Rusya’nın en yoksul bölgelerinden birisi yahut ta siz öyle bıraktınız. Toprak işleyerek mi geçiniyorsunuz? Bu mutsuz ettiğiniz halkı sübvanse edip duruyorsunuz diğer yandan, belki de tarihin bir cilvesi olarak. Değdi mi?
Bizler için öyle değil tabi, orası bizlerin yurdu, o yurtta hangi değer varsa onunla yatıp onunla kalkar ve yeniden bir hayat kurabiliriz biz. Hem de çok iyi beceririz hiç kuşkunuz olmasın. Başkalarına kurduk, bunu oradan biliyoruz. Rusya içinde kalmaya da bir itirazımız olmaz pek ama özgürlüklerimize de dokunmayacaksınız fazla. Bak bakalım sorun çıkıyor mu bir daha.
Siz de biliyorsunuz bu lekeyle yaşanmaz. Belki de bilmiyorsunuz, biz Türkiyeliler de bilmiyorduk inanın. Yeni yeni öğreniyoruz Ermeni dramını. Sizden de gizlenmiştir muhtemel ki bu büyük felaket. Siz de, biz Türkiyeliler gibi mi yapacaksınız şimdi, sil baştan resmi tarih yazıp uydurma yalanlarla. Yakışır diyorsanız büyüğüm diyen bir ulusa, ne diyelim.
Gerçek bu değil, gerçek olan bir şey varsa o da Amerika’nın bizi bölmek istediği, Gürcistan da onun maşasıdır gibi çok tanıdık şeyler mi söylersiniz, kendinizi avutmak için. Yahut ta ‘batılı emperyallerin oyununa gelmeyin, telef olursunuz arada’ gibi tehditler mi savurursunuz. Yoksa yoksa orada kalmış olanlara ‘rehin alınmış’ muamelesi mi yapmaya mı kalkarsınız, bizim Başbakan gibi.
Yapmayın.
Siz Ruslar biz Türkiyelilerden daha şanslı sayılırsınız gerçeklere ulaşmak açısından. Puşkin’leriniz, Aleksi Tolstoy’larınız, Lermontov’larınız vardı, ta o tarihlerde bile. Gerçekleri yazmaktan hiç öyle çekinmeyen. Bizim burada yoktu. Yakıp yıkan olduğunuz kadar, yapıp onaran bir ulus ta oldunuz yakın zamanda. Bakın ne tesadüf ki, bu gün size de büyük mutluluklar getirmedi bu yaptığınız-ettiğiniz işler. Çok büyük acılar yaşadınız.
Değdi mi?
7 Aralık 1970 günü, Alman Başbakanı Willy Brand Polonya’yı ziyaret etti. Varşova gettosundaki soykırım anıtını ziyaret edip bir çiçek bırakması programdaydı ama o bununla yetinmedi. Delegasyonun şaşkın bakışları arasında anıtın önünde sessizce diz çöktü. Gazeteciler o otuz saniye boyunca dünyanın en unutulmaz karelerini çekeceklerdi. Alman muhalifler kendisini, uzunca bir zaman ihanetle suçladılar. Aldırmadı.
Alman ulusuna ‘onurunu geri verdiğini’ biliyordu çünkü. Belki de tüm insanlığa.
CARI.

Sayı: 2010 10
Yayınlanma Tarihi: 2010-10-01 00:00:00