Aydınlar ‘Ortak Aklı’ tartıştı

0
477
Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) öncülüğünde düzenlenen ‘Ortak Akıl Toplantısı’, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden, Kafkasya’dan ve Avrupa’dan gelen elli katılımcıyla 10-12 Aralık 2010 tarihleri arasında Bolu – Koru Otel’de yapıldı.
 ‘Federasyon ve üye dernekler içinde veya farklı mecralarda toplumsal mücadeleye katkı veren aydınları ve kanaat önderlerini biraraya getirerek farklı düşünce ve önermelerin bütünleştirilmesi, diasporada ve anavatanda toplumsal kollektif kabiliyetin yükseltilmesi, ortak aklın ve insiyatifin geliştirilmesi, toplumsal-ulusal gelecek için politikalar üretilmesi’ amacıyla düzenlenen toplantı, Cuma akşamı yapılan ön hazırlık ve yöntem-metod istişareleri ile başladı. Cumartesi günü saat 09:00’dan 19:30’a, Pazar günü ise 09:00’dan 17:00’ye kadar devam etti.
“Tanımlar ve Kavramlar, Diasporada Durum, Anavatanhda Durum, Diaspora-Anavatan İlişkileri ve Etkileşim, Gelecek Beklentisi-Gelecek Planlaması” ana başlıkları altında “Asimilasyon, Kimlik, Örgütlenme Pratiği, Demografik, Etnik ve Dinsel Dinamikler gibi alt başlıkların tartışıldığı toplantının moderatörlüğünü Prof. Dr. Ayhan Kaya ile Doç. Dr. Mitat Çelikpala yaptı.
KAFFED Genel Başkanı Cihan Candemir’in açılış konuşmasıyla başlayan toplantının çerçeve konuşmaları ise Prof. Dr. Sevda Alankuş, Prof. Dr. Erol Taymaz, Prof. Dr. Şamil Erdoğan ve Sezai Babakuş tarafından yapıldı.
İki gün süren oturumlarda; Admiral Daşdemir, Afitap Altan, Atay Ceyişakar, Ayhan Kaya, Cengiz Gül, Çetin Boran, Cihan Candemir, Cumhur Bal, Doğan Özden, Emel Bezek, Ergün Yıldız, Erhan Şahin, Erol Taymaz, Ersin Aşan, Fahri Huvaj, Filiz Çelik, Filiz Kaplan, Handan Demiröz, Kadir Erkaya, Mecit Tav, Mehmet Eser, Mesut Akman, Mitat Çelikpala, Muammer Koçer, Muharrem Saran, Muhittin Ünal, Murat Canlı, Murat Papşu, Mürşide Şen, Mustafa Azizi Özbek, Necdet Hatam, Nihat Yılmaz, Ömür Enes, Osman Güdü, Özlem Çetinkaya, Raif Balkaroğlu, Recep Yılmaz, Sadullah Batur, Sami Korkut, Şamil Erdoğan, Seçkin Atan, Sevda Alankuş, Sezai Babakuş, Ulvi Özcan, Volkan Düzenli, Yaşar Aslankaya, Yaşar Güven, Yusuf Taymaz, Zafer Süren, Zeynel A Besleney gibi isimler yer aldı.


 

‘Sonuç Bildirgesi’ tepki yarattı

KAFFED’in kanaat ve stratejisinin ağırlığını taşıyan ‘Sonuç Bildirgesi’ adından başlayarak tartışma yarattı. Henüz bir ‘sonuç Bildirgesi’ çıkamayacağını, ilkeler ve gelecek tasarımı üzerinde bir konsensüs sağlanmadığını belirten bazı aydın ve kanaat önderleri, bildirgenin katılımcıların tamamını değil KAFFED’in görüşlerini taşıdığını belirterek, bu önemli girişime bu yolla zarar verildiğini savundular.
Bildirgenin girişine konan; “Ortak Akıl Toplantısı’nda (katılımcıların düşünce ve ifade nüansları saklı olmak kaydıyla), mutabakat sağlanan tespit, düşünce ve öneriler özetle şöyledir” cümlesi de tepkileri durdurmaya yetmedi. Çünkü kimi katılımcılar, uzlaşma sağlanamayan konuların ‘ifade nüansları’ çerçevesinde değerlendirilemeyeceğini, önemli görüş ayrılıklarının var olmasına rağmen hiçbirinin dikkate alınmadığına vurgu yaptılar.

‘Katılımcılara saygısızlık ‘

Zeynel Abidin Besleney (Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Okulu öğretim üyesi):
Her şeyden önce bu tip toplantılarda her zaman bir sonuç bildirisi yayınlanmaz, genellikle konuşmacıların söylemlerini özetleyen bir metin oluşturulur. Ancak her katılımcının üzerinde anlaştığı izlenimi verecek bir metin oluşturulacaksa, ki 50 katılımcının üzerinde anlaşacağı bir metin oluşturmak pratikte çok zordur, gerçekten de her katılımcının onayının alınması gereklidir. KAFFED sitesinde yayınlanan (metni hazırlayanların kim olduğunu bilmediğimden kuruma gönderme yapıyorum) bu sonuç Bildirisi biz katılımcıların bilgisi dışında oluşturulmuştur. İlk ve temel itirazım bu metnin bu şekilde hazırlanıp kamuoyuna sunulmasıdır. Yaklaşık 12 yıldır Türkiye ve dünyanın diğer yerlerinde katıldığım onlarca toplantı ve konferansta böyle bir uygulamayla hiç karşılaşmadım.
Bildirge’nin ilk iki maddesindeki özellikle ‘Bu bağlamda, 1908’deki ilk örgütlenmemizden bu yana olduğu üzere, özellikle diasporada Adığe, Abaza, Ubıh ve diğer Kuzey Kafkas halklarını bütünleştiren, onlara siyasi hüviyet kazandıran ‘Çerkes’in ortak ad ve ortak siyasi tanım olarak kalması doğru olacaktır’ cümlesine katılmadığım ve böyle bir fikri ifade etmediğim gibi o toplantıya katılanların arasında benim dışımda birçok kişinin de bu tanımlamaya farklı farklı nedenlerle karşı çıktığına şahit olduğumu belirtmek istiyorum.
Ancak burada sözkonusu olan şey bu tanımların hangisinin doğru/geçerli olduğunun ya da herhangi bir kişinin ya da kurumun bu kimliklere genel-geçer bir tanım verme yetisinin olup olmamasından ziyade, KAFFED Sonuç Bildirisi’nde söylendiği gibi ‘Çerkes teriminin tüm Kuzey Kafkasyalıları birleştiren bir tanım olarak kalması doğru olacaktır’ şeklinde toplu bir kararın alınmamış olduğudur. Toplantıda bu konuda bir oylama yapılmış izlenimi verecek şekilde bir söylem kullanmanın doğru olmadığını ve katılımcıların düşüncelerine saygısızlık anlamına geleceğini düşünüyorum.
‘KAFFED, diasporada onyıllardır sürdürülen toplumsal-ulusal mücadeleyi temsil eden, bu mücadelenin omurgasını oluşturan, Türkiye’de yaşayan Adığe, Abaza, Ubıh ve ortak aidiyet hissi içindeki tüm diğer Kafkas halklarını bütünleştiren yegane örgütlenmemizdir.’
Bu maddenin içeriğine ve doğruluğuna katılmadığım gibi ‘hegemonik ve kurumsal narsisizm’ izlenimi veren bir ifadenin sözkonusu kurumun kendi çalışanları tarafından dile getirilmesini ne uygun ne de zarif (en hafif ifadeyle) buluyorum. Ayrıca, bir asırdan fazla bir süre Türkiye diasporasında onlarca kurum ve grup siyaset yaptı ve hala da yapıyor. ‘KAFFED’in tüm Kuzey Kafkas halklarını birleştiren yegane örgütlenme olduğu’ şeklindeki bir önerme, realiteye uymadığı gibi bu satırların yazarında KAFFED’e dair bir ‘kurumsal fetişizm’ algısı yaratıyor. KAFFED üyesi dernekler de dahil olmak üzere bu ismi geçen kurumların hiçbirisine üye olmayan, aktivist de olmayan ama bu kurumları ve siyasetlerini izleyerek anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak benim böyle bir ifadeye katılmam mümkün değil. Bu görüşlerimin de kayda geçirilmesini istiyorum.
Abhazya’nın bağımsızlığının korunmasının KAFFED’in ya da başka herhangi bir diaspora STK’sının tarihi sorumluluğu olduğu şeklindeki görüşü de paylaşmıyorum. Benim katılmadığım bir fikrin ‘ortak’ olduğu ifade edilen bir metinde yer almasından dolayı kişisel şerhimi koymak istiyorum.
Bir akademisyen olarak Kafkasya’nın sorunlarını komplo teorilerinde kullanılan yüzeysel ve propagandist bir dille ve sadece Amerikan dış politikasına ya da başka uluslararası aktörlere gönderme yaparak açıklamaya çalışmayı da sağlıklı bir siyasi analiz metodu olarak görmüyorum. KAFFED’in böyle bir açıklamayı başka bir kontekste yapmasına birşey diyemem ama ‘Ortak Akıl Toplantısı’ katılımcısı olarak bu konunun, üzerinde konuşulup fikir birliği sağlanmış bir konu olmadığını belirtmek istiyorum.
Son olarak ‘KAFFED’in siyasal bir kurum olmadığı (anlaşılabilir siyasal ve hukuki nedenlerle)’ önkabülünün ‘siyaset yapma kavramı’ ile ilgili bir algı yanılsaması olduğunu düşünüyorum zira bence KAFFED uzun bir süredir diasporik siyaset yapıyor. Hem iç siyasete dahil oluyor hem de uluslararası siyasete bir aktör olarak katılıyor.
Ancak eğer bahsedilen şey aktivitelerden beklenilen sonuçlar alınmaması ise o zaman bu alanın, yanı diasporik siyaset alanının dünyada varolan uygulamaları ile karşılaştırmalı bir analizinin KAFFED tarafından yapılması doğru olabilir.
Sonuç olarak Ortak Akıl Toplantısı’na katılan biri olarak ‘Sonuç Bildirisi’ etrafında oluşan bu sorunların ve benim kişisel şerhlerimin kayda geçirilmesini organizatörlerden bekliyorum.

‘Candemir’in özür borcu var’

Dr. Meşfeşşu Necdet Hatam (Adigey Cumhuriyeti Fesıjapşi-Dönüş Vakfı Eş Başkanı)
Ortak Akıl Toplantısı’na çağrıldığım için mutlu, program bağlamında katılımcılara sunduğum değerlendirmelerimde ne denli haklı olduğumu gözlemlediğim için de üzgünüm.
Programa göre konuşma sürelerinin görüşleri açıklamaya yetmeyecek kadar kısa olması, toplantı sırasında söyleyebileceklerim dışında konuya ilişkin görüşlerimi yazılı olarak sunmanın da yararlı olacağını düşündürdü. Görüşlerini yazılı olarak sunma konusunda yalnız kalmadığımı görmek benim için sevindirici idi.
Ancak çok üzülerek belirtmeliyim ki, program bende hayal kırıklığı yaratmıştır.
Öncelikli neden, gündeme alınan hemen tüm konuların nasıl ele alınması gerektiğini belirleyecek olan, dahası, kimi konuların gündeme alınmasını gereksiz kılacak olan amaç belirtilmemiştir.
Gündem sürgünden bu yana ulusal sorunun çözümüne ilişkin hiç çalışma yapılmamış izlenimini vermektedir.
Gündem dönüşü dönüş yapan arkadaşların kendilerini inkarıdır.
Gündem 125. yılı etkinliklerini düzenleyen sonuç bildirisini hazırlayan ve bu bildiriyi destekleyenlerin kendilerini inkarıdır.
Gündem öncelikli hedefi dönüş olan DÇB’nin kurucu üyesi Kaf-Fed’in kendisini inkardır.
Gündem yukarıda sözünü ettiğimiz konferansta dönüşü önceleyen ve vurgulayanların kendilerini inkarıdır.
Gündem Türkiyeli Çerkes diasporasının gelişmeleri yeterince izlemediğinin göstergesidir.
Sayın Cihan Candemir’in, xabzemizle hiç bağdaşmayan, Kaf-Fed Başkanı olarak taşıdığı sorumluluğa ters düşen, toplantı düzenleyicilerini, moderatörleri ve katılımcıları hiçe sayan saygısızlığını belirtmeden geçemeyeceğim.
Anımsayalım bir; dilimizden düşürmediğimiz xabzemiz, uzaklardan gelenlerin daha bir önemsenmesini, onore edilmesini emretmez mi? Bizde thamadeye yakın yer uzaktan gelen konukların değil mi? Bısımler konuşmaz konukları konuşturmazlar mı? Kendileri bunu anavatanda sıkça yaşamıyorlar mı? Yine anavatanda, adlarına yapılan konuşmalarda uzaklardan gelen konuklar için, attıkları her adımın karşılığı bol şans bulmaları için dua edildiğini defalarca duymadılar mı? Toplantılarda saçmalayan konukların bile sözlerinin kesilmediğine defalarca tanık olmamışlar mı?
Ayrıca ben, toplantının huzurlu geçmesi konusunda en sorumlu olan kişi olmasına karşın, “ters bir yanıt alabilirim, toplantının huzurunu kaçıracak, toplantıyı yarım bırakabilecek olaylara neden olabilirim” korkusunu hiç duymayışını, ancak, sayın Candemir’in, Ortak Akıl Toplantısı ile Genel Müdürü olduğu şirket toplantılarını karıştırmış olmakla açıklanabileceğini düşünüyorum.
Yine elde kronometre konuşmacıların ne söylediğinden çok, süreyi ne kadar aştıklarını önemseyen, anadilde iki dakikalık bir şiir sunumuna ancak oturmun birinde konuşturmama koşulu ile izin veren sayın Candemir’in, katılımcılara danışma gereği duymadan, program gündeminde olmayan en az yarım saat sürecek bir tv yayınını, “başkan benim sizler hiçsiniz” edası ile izletmeye kalkması, toplumu hiçe saymak dışında başka bir gerekçe ile açıklanamayacağını düşünüyorum.
Başkanımız bu saygısız girişimi ile dikkatleri dağıtmış, toplantının çok daha anlamlı olabilecek, akılda kalabilecek belki de yeni bir başlangıca temel olabilecek bir sonla kapanışına da engel olmuştur.
Ve… Sayın Candemir’in, genelde topluma, özelde de bana özür borcu vardır.
Denizin bu yakasında sonuç bildirisi taslağı katılımcılar toplantı halinde iken mutlaka okunur, ekleme çıkartmalar yapılır, genel hatları ile oylanır, daha önce seçilmiş olan redaksiyon komitesine metni redakte etme ve yayımlama yetki ve görevi verilir.
Ayrıca ben bildiri taslağının katılımcılara iletileceği ve görüşlerimizin alınacağını da ummuştum. Ancak daha hızlı olsun istendiği için olsa gerek bu uygulamaya gidilmedi, onay alınmadığı için de sanırım, sonuç bildirisinin girişine “katılımcıların düşünce ve ifade nüanslarının saklı olduğu” kaydı kondu.
Dileğim bu bağlamdaki eleştirilerime özel bir anlam verilmemesi, özellikle dostlarımca “bir katılımcının saklı düşünce ve ifade nüansları” olarak algılanmasıdır…

‘Ortak aklın ürünü değil’

Murat Papşu (Araştırmacı-Yazar):
Değerlendirmelerin çoğuna katılıyorum, genel itibarıyla düzeyli ve verimli bir toplantı oldu. Söylenebilecek olumlu birçok şeyin yanında eleştirelecek yönleri de var kuşkusuz. Sanırım bunlar olumlu havaya gölge düşürmez.
İki günde farklı başlıklar altında beş oturum yapıldı. Elli katılımcının hepsinin her oturuma katılıp her konuda konuşması verimliliği düşüren bir faktör oldu. Herkesin ilgi-bilgi alanı farklı olduğuna göre, her oturuma farklı ve daha az sayıda kişinin katıldığı bir toplantı formatı konuşmacılara daha fazla zaman sağlayacağı gibi gereksiz konuşmaların ve tekrarların da önünü almış olurdu. Görüldü ki her konuşmacıya 3 dakikalık süre çok yetersiz kaldı, oturumların gündemleri karıştı, bazıları her konuda fikir beyan ederken bazıları hiç konuşmadı.
Toplantının “farklı mecralarda toplumsal mücadeleye katkı veren aydınları ve kanaat önderlerini” bir araya getirmeyi amaçladığı söyleniyorsa da katılımcıların profili pek öyle söylemiyordu. Bu “aydın ve kanaat önderlerinden” bazılarının adını ilk defa orada duydum (benim bilgisizliğim de olabilir). Yıllardır tanıdığımız ve (bence) bu iki kategoriye de girmeyen kişiler oradayken toplumsal mücadeleye farklı kulvarlarda katılan ama “aykırı” görülen isimlerin orada olmaması bir eksiklikti.
Sonuç bildirisinin yazılış ve ilan yöntemi de bence sorunlu. Bu tür bir toplantının sonuç bildirisi ya katılımcılarının konuşma özetleri şeklinde olur ya da ortak bir metin olacaksa katılımcıların önceden onayı alınır; metnin geneline katılmayan onaylamaz ya da katılmadığı maddelere şerh düşer. “Katılımcıların düşünce ve ifade nüansları saklı olmak kaydıyla” ibaresi ilan edilen bildirinin bütün katılımcıların ortak aklının ürünü olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Dolayısıyla benim adıma da ilan edilen bu sonuç bildirisinin bazı maddelerine şerh düşmeyi gerekli görüyorum.
Sonuç olarak, Ortak Akıl Toplantısı’nın düzenlenmesi artık değişim ve dönüşüm ihtiyacı hissedildiğini göstermesine rağmen, sonuç bildirisi KAFFED’in bugüne kadar benimsediği çizgide esaslı bir değişim ve dönüşüm olmayacağı, farklı düşünen akıllara da çok ihtiyacı olmadığı izlenimi veriyor.

 

Sayı : 2011 01