Sosyal Yaşamda Kadının Rolü

0
1191

“Her Çerkes kadını yaşça kendisinden daha bü­yük olmamak şartıyla herhangi bir erkeğe özel hiz­metleri için emredebilir. Ne kadar güç olursa olsun erkek bu hizmetten kaçamaz. Kaçması Habzeye, ya­ni Çerkes sosyal kurallarına aykırı olduğundan onun erkeklik onuruna zarar getirir”

Seza Puh

Sosyal yaşamda kadına önemli rol veremeyen toplumlar, uygarlık yolunda henüz adım atamamış olanlardır. Bir halkın uygarlık ölçüsü kadınlarının sosyal yaşamdaki rolü ile doğru orantılıdır. Tarih­sel gerçekler de bunu kanıtlar. Geçmişin aynası olan tarih sayfalarının kadınlarla ilgili kısmı bize gösteriyor ki, kadının toplumdaki sosyal rolü deği­şikliğe uğramış, büyük devrimlere de öncülük et­miştir.
İnsanlığın doğal yasalarının tam olarak geliş­mediği zamanlarda kadın, doğal haklarından mah­rum kalmıştır. Yaşamdaki doğal görevleri sonucu geçici zaaflar edinmiş, bir acizlik vadisine sürük­lenmiştir.
Güçten başka bir yasa tanınmadığı zamanlarda kadının bir hakkı olamazdı. Şüphe yok ki, gücün ilk tutsağı kadın olmuştur. Kadın evinin bir uşağı, ço­cuklarının bir lalası idi. Öyle bir hizmetçi, öyle bir mürebbiye idi ki her türlü hakarete maruz kalabilir, aile reisinin bir kızgınlığı ile yaşam hakkına bile son verilebilirdi. Kadın serbestçe düşünemez, düşünse bile düşüncelerini eyleme geçiremezdi. Bu yüzden kadın toplumsal yaşama ne tek başına ne de toplu halde katılabilirdi.
İçerde özel ve aşağılayıcı hizmetler­le uğraşan, bazen genel hizmetlere de katılan ka­dın, doğal yeteneklerini kullanma, onları geliştirme hak ve özgürlüğüne sahip değildi.
Manevi haklarının gelişmesinden tamamen mahrum bırakılan ve maddi haklarında da bir öz­gürlüğe sahip olmayan ve insan topluluklarının ya­rısını teşkil eden kadının bu mağduriyeti uygarlık tarihini yarı yarıya geciktirdi. İnsanlık bu gerçeği çok geç ve zor anladı. Dinler, düşünceler, kanunlar kadınların karşılaştığı bu zulmü adalet ve insaf öl­çüleriyle düzelttiler. Sonunda kadın düşünce öz­gürlüğü ve bağımsız yaşama hakkını kullanma yet­kisine sahip olduğu gibi, bilim ve bilgi alanında da doğal yeteneğinin verdiği güçle yürüyebilecek bir hak kazandı.
Kadın doğal yeteneklerini özgürce kullanabil­diği her dönem toplumların ilerlemesine çok bü­yük, çok faydalı etkiler bıraktı. Toplumları yükselt­ti, zirveye ulaştırdı. Kadının alçaltıldığı zamanlarda toplumlar çöküşe sürüklendi. Kadının özgürlüğü­nün uygarlığa yansıması en çok çağımız tarihinde görüldü. Hiçbir uygar toplum yoktur ki kadının sosyal yeri yüksek olduğu için yaşamda, bilim ve sanatta geri kalsın, kadınları erkekleriyle yarışırca­sına başarı kazanmamış olsun. Böyle canlı örnekle­re sahip bulunan kadına artık sosyal yaşamda yük­sek bir yer, güzel bir rol verilmemesi ilkellik dünya­sına dönüş tarihini oluşturur.
Çerkeslerde kadının, başlangıç tarihi belli olma­yan geleneksel seçkin bir yer ve saygınlığı vardır. Çerkes sosyal yaşamı kadınının her türlü kişisel hak ve özgürlüğünü, medeni terbiye ve görgü kuralları çerçevesinde tespit etmiş ve uygar toplumlarda gö­rülen uygar yaşam seviyesine yaraşır biçimde saygı­değer katkılar sunmuştur. Çerkeslerde kadın her yerde saygı ve iltifatlara layık görülmüştür.
Toplantılarda kadının daima saygın bir yeri vardır. Yaşça büyük bir kadının huzurunda oturu­lamaz. Kadının önünde hiddet ve şiddet gösterile­mez, ağız dalaşı bile yapılamaz. Yolda yürüyen bir kadının önü kesilemez. Bir kadının geçtiği yerde er­kek oturamaz, ayağa kalkar. Bir yolda bir erkek ka­dına rastlarsa yol kadınındır. Hatta erkek atlıysa bi­le yolu kadına bırakmaya ve atından inip bir kenar­da saygılı bir biçimde durmaya mecburdur.
Her Çerkes kadını yaşça kendisinden daha bü­yük olmamak şartıyla herhangi bir erkeğe özel hiz­metleri için emredebilir. Ne kadar güç olursa olsun erkek bu hizmetten kaçamaz. Kaçması Habzeye, ya­ni Çerkes sosyal kurallarına aykırı olduğundan onun erkeklik onuruna zarar getirir.
Düşmanından kaçarak bir kadına sığınan erke­ğin savunulmadan geri alınması kadını perişan eder. Kadının sosyal yeri çok yüksek olduğu içindir ki, böyle bir sığınma, erkek için pek şerefli olmasa bile ayıp sayılmaz.

Kısaca, kadına ilişkin buna benzer nice Habze vardır ki, bunlar Çerkes kadınının büyük bir sosyal yetkiye sahip olduğunu, onurlu, şefkatli, gururlu ve aynı zamanda fedakâr ve saygıdeğer olarak ye­tiştirildiğini göstermektedir. Bu da Çerkes toplum­sal yaşamında sağlam bir medeniyetin varlığını ke­sin olarak belirtmektedir. (1920)


Diyane

Diyane, bundan 84 yıl önce Çerkes Kadınları Yardımlaşma Derneği’nin yayınlamış olduğu bir düşün dergisi. Sadece tek sayı çıktığını varsaydık, çünkü başka sayıları varsa da biz bulamadık. 1920 yılında Osmanlıca yayınlanan bu derginin ilgimizi çeken en önemli yanı, o günün koşullarında az sayıda eğitim görmüş kadının böyle bir yayın organı çıkarabilmiş olmalarıdır.
“Uygar dünyada savaş artık başka meydanlarda başka silahlarla yapılıyor” diyen, derginin başyazarı Hayriye Melek Hunç, uygar dünyanın hâlâ meydan savaşlarıyla meşgul olduğunu görseydi, sanırız pek de mutlu olmayacaktı.
O günkü kadınların “Sosyal Yaşamda Kadının Rolü” konusunda yakaladığı çağdaş yaklaşımı, bugünkü kadınlarımız hâlâ yakalayamamış durumdadırlar.
Dergi, alfabe ve dil bakımından Osmanlıca olması nedeniyle eski olabilir ama içerik bakımından hiç de eskimeyen bilgilerle dolu. Met Çenetuka İzzet gibi değerli bir yazarın dergiye neden “Diyane” taktıklarının açıklaması, başlı başına bir bilgi hazinesi, hele Habze, Çerkes dili ve kadın hakları konusundaki görüşler bugün de geçerli. Biz burada, 84 yıl önce Çerkeş aydınlarının bakış açısı, kültür seviyesi, bilgi birikimi ve sorunlara yaklaşım biçimi nedir, görmek istedik; merak edenlere de göstermek istedik. Böylece, dergiyi Osmanlıcadan sadeleştirip günümüz Türkçesine çevirdik. Derginin Latin alfabesi ile yazılan Çerkesce kısmına hiç dokunmadık, olduğu gibi aldık. Son günlerde yapılan Kiril mi? Latin mi? biçimindeki alfabe tartışmalarına da ışık tutar diye düşündük.
Kayınbirader ve gelin olarak, karlı bir kış gününde evde mahsur kalmanın tadını bu eski dergiyi okuyucuya kazandırmakla çıkardık, faydalı bir iş yaptıysak ne mutlu bize.
Mahinur Tuna
AS Yayın, 2004

Diyane’nin İşi – Amaç


Hayriye Melek Hunç

Bütün insanlık, özellikle bütün küçük ve zayıf milletler gibi Çerkeslik de bugün ağır ve acı bir sı­nav dönemi geçiriyor. Biz bunu tüm ağırlığı ve acı­lığı ile hissediyoruz. Fakat inanıyoruz ki, insanlığı ölçen bu büyük deneyim ne kadar sürerse sürsün, ne kadar çeşitli dönemler geçirirse geçirsin hiç şüp­he yok ki zafer sonuçta insanlığın olacaktır.

 

İsteriz ki, halkımız buna güvensin ve hatta bi­zim gibi inansın, bunun aksine inanmak; onun için felaketlerin belki de en büyüğü olur.

Yüz sene Rus Çarlığı önünde eğilmeyen Çerkes­lik, kendisindeki cengâverlik özelliklerinin ne ka­dar temiz ve yüksek bir dereceye vardığını dünya­ya göstermiştir.

Şimdi ise Çerkes varlığı artık başka bir alanda savunma bekliyor. Fikirlerini yaymak amacıyla çı­kardığı dergiye “Diyane” adını veren Çerkes kadın­ları, bu halkın savaşta gösterdiği cengâverlik duy­gu ve heyecanının diğer özelliklerine zarar verecek oranda gelişmiş olmasından korkuyorlar. Cesaret­lerin en büyüğünün savaşırken gösterilen olmadığı gibi en büyük zaferlerin de savaşta kazanılanlar ol­madığını düşünüyorlar. Uygar dünyada savaş artık başka meydanlarda ve başka silahlarla yapılıyor.
Biz halkımızı artık bu meydanlarda, kolunu de­ğil, aklını kullanırken görmek istiyoruz. Bu yüzden “Diyane”yi, bizde pek çok bulunduğuna emin oldu­ğumuz aydınlar için belirli bir amacı gösteren bir meşale gibi tutuyoruz. Bu meşalenin altında genç­lerimizi tarih, dil, edebiyat, sanat, müzik ve sosyal yaşamda ulusal varlığımızı araştırma, yayımlama ve bu varlığı en yüksek derecede geliştirme ve ol­gunlaştırmaya çağırıyoruz. Bu çağrıyı yaparken de çok acı çekmiş, ama sonunda yavrusunu mutlu et­menin sırrını keşfetmiş bir anne sesinin şefkati ve heyecanı ile sesleniyoruz. Eminim ki, gerçek ulusal ruh taşıyan her Çerkes bu sesteki şefkat ve isabeti anlayacak ve onun gösterdiği amaç etrafında kuv­vetli bir kitle halinde toplanmak için koşacaktır. (1920)

 *****

Dönemin ilan örnekleri
Çerkes Terzihanesi
Çerkes Kadınları Yardımlaşma Derneği’nin gözetiminde kurulan dikimevinde çok ucuza, modaya uygun her çeşit kostüm, tayyör, abiye elbise, işli ve süslü çamaşır takımları, Çerkes kadın, erkek, çocuk elbiseleri ve takımları dikilir. Siparişler gününde teslim edilir.
Merkez idaresi: Beşiktaş Akaretler’de Çerkes Kadınları Yardımlaşma binası, Beşiktaş
*****
Akaretler’de ‘’Çerkes Örnek Kız Okulu’’nda İngiltere’de okumuş bir kişi tarafından İngilizce dersleri verilmektedir. Şartları öğrenmek isteyen kişiler bu okula başvurabilirler
*****
Çerkesce piyano dersi almak isteyen ve Çerkesce kitaplar temin etmek isteyen kişiler Çerkes Kız Örnek Okulu’na başvurabilirler.

 

Sayı : 2011 01