Sovyetler Birliği’nin Parçalanması*

0
534
Sovyetler Birliği’nin dağılmasını “yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” ya da “önemli bir jeopolitik talihsizlik” olarak farklı niteleyenler olsa da, hepsi bu dağılmanın 20. yüzyılın en can alıcı jeopolitik olaylarından biri olduğu konusunda hemfikir gibi görünüyor. Başbakan Vladimir Putin bu olayın Rus halkı için ‘gerçek bir dram’ olduğunu söylemişti. Buna karşın Batı’da birçok kişi Sovyetler Birliği’nin yok oluşunu Soğuk Savaş zaferi ve bir ‘tarihin bitişi’nin simgesi olarak kutlamıştır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmış olduğu gerçeği hakkında bir ihtilaf yoktur ama Sovyetler Birliği’nin, yani Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin gerçekte ne olduğuyla çok az ilgilenilmiştir. Herkesin hatırladığı tek şey SSCB’nin 15 Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’ten oluştuğu… Bu durumda SSCB dağılırken, parçalanmanın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’ni ayıran sınırlar boyunca gerçekleşeceği bekleniyordu. Sonucunda da 15 bağımsız yeni cumhuriyet oluşacaktı. Bundan kolay ne olabilir?
Duruma bir bakalım. Sovyetler Birliği, 1991 yılında 173 bölgesel birimi bir arada tutan kocaman bir yönetimdi. 15 bağımsız cumhuriyet, 20 özerk cumhuriyet, 8 özerk bölge, 10 özerk toprak, 114 bölge ve 6 yerel bölge.
Sovyetler Birliği’nin karmaşık yönetimi, varoluşundan 1991 yılına dek geçen 70 yılı aşkın sürede sayısız değişikliklere uğradı. Yeni bölgeler, topraklar ve cumhuriyetler slayt gösteri hızında doğdu sonra aynı hızla yok oldu. Birimler arasındaki sınırlar gizemli bir sanatçının kararsız eli tarafından çizildi, sonra farklı bir şekilde yeniden çizildi. Küçük cumhuriyetlerin büyük cumhuriyetlere dağıtılması poker oyununda kartların karılması kadar hızlı olmaya başlamıştı. İşte birkaç örnek: Kazak ve Kırgız Özerk Cumhuriyetleri, SSCB’nin en büyük bağımsız cumhuriyeti olan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin (RSFSC) parçası olmaktan çıkarılarak bağımsız devlet statüsüne yükseltilmişlerdir. (1936)
Karakalpak Özerk Cumhuriyeti ise RSFSC’den ayrılıp Özbekistan Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. 1950’lerde Kazakistan Cumhuriyeti’nin sınır komşusu olan bazı RSFSC bölgeleri Kazakistan idaresine geçmiştir. Ukrayna 1954 yılında RSFSC’den bir armağan alır, bu Kırım’dır.
Bunu bir düşünelim. Kırım nereyse iki yüz yıldır Rusya’nın bir parçasıydı, Rus İmparatorluğu, 1853-1856 Kırım Savaşı boyunca yarımadanın kendi sınırlarında kalması için canını ve servetini harcadı. Sonrasında Nikita Kruşçev adlı apparatçik Sovyetler Birliği’nin en üstün geleneklerinden olan keyfiyet kuralını uygulayarak Kırım’ı Ukrayna’ya bağladı. Kruşçev’in Rus-Ukrayna uzlaşmasının bininci yılını kutlamak için bu kararı alması bugün çok saçma görünüyor.
Bazı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’ne (mesela Letonya, Estonya ve Litvanya) içlerinde olgun ve istikrarlı ulusların yer alacağı şekilde sınırlar verilmişti. Ama diğerleri öyle değildi. Diğerleri, dünyanın en başarılı ülke imalatçısı Josef Stalin’in kötü niyetli aklıyla oluşturulmuştu. Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni ele alalım. Stalin’in hayali haritacılığının bu ürününde Abhazya Özerk Cumhuriyeti ve Güney Osetya özerk bölgesi yer alıyordu. Abaza ve Oset halklarının karşı çıkmasına, tarih ve sağduyuyla çelişmesine rağmen ikisi de Gürcistan yönetimine verilmişti. Gürcistan 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını isteyince, Abhazya ve Güney Osetya da haklı olarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. 1992-1993’teki silahlı başkaldırının ardından bağımsızlıklarını kazandılar. Ancak Batılı hükümetler bağımsızlıklarını tanımadı. Belli ki batılı strateji uzmanları Sovyetler Birliği’nin bu kısmındaki ‘dağılma’nın kısmi olduğunu düşünmüştü. Yani kendi isteğiyle Sovyetler Birliği’ne katılan Gürcistan’ın bağımsızlığı meşruyken, Stalin’in emriyle Gürcistan’a bağlanan Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığı meşru değildi.
ABD Dışişleri Bakanı (Hillary Clinton) bölgedeki Amerikan siyasetini dile getirirken bunları düşünmek zorundadır. Hanımefendi, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü destekleme sözünü verirken Sovyetler Birliği mirasını muhafaza etmeye ve kanlı diktatörünün hayallerini gerçekleştirmeye kalkıştığını bilmelidir.
Sovyetler Birliği’nin acele ve düzensiz bir şekilde dağılışının Rusya ve halkında açtığı yaraların (siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik) iyileşmesi zaman alacaktır. Sovyetler Birliği’nin Rusya tarihinde gerçekte ne olduğunu ya da olmadığını tam olarak anlamak için de zamana gerek vardır. Bu çalışmanın yükü Rusların omzundadır. Batı olarak bizler de yardımcı olabiliriz. Öncelikle günümüz Rusya’sının artık Sovyetler Birliği olmadığını ve bir daha asla olamayacağını kabul ederek. Ardından da Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecinin hala devam ettiğini ve geçmişine kaprisle son veremeyeceğimizi anlayarak.
(www.rbth.ru)
*ABD’de yaşayan Estonya kökenli siyasi yorumcu Eugene İvanov’un makalesi.
Çeviri: Serap Canbek

 

Sayı : 2011 01