Jıneps gazetesi bağımsızlık demokrasi özgürlük ve birlik şiarı üzerine bina edilen bir yayın. Çerkes yayını. 13 Mart’ta gerçekleştirilmesi düşünülen miting ile ilgili birkaç söz etmek gerekirse, gazetenin ilkeleri üzerinden meramımı anlatmak yerinde olur. Bunu da demokrasi ve birlik söylemlerini biraz daha açarak anlatmak yerinde olacaktır. Demokrasi derken kabaca ülke içinde yaşayan diğer yurttaşlar ile aynı haklara sahip olmayı, kendi kimlik ve kültürümüzün korunup geleceğe taşımayı, bunun için de gerekli olan eylemselliklerin yapılması, demokratik haklar çerçevesinde haklarımızın elde edilmesi için mücadele etmeyi anlıyorum. Birlikte ise ortak niyetler etrafında şekillenen, kimsenin olmazsa olmazlarına dokunmayan geniş bir birlik tarif etmek gerekli. Yani kendimizi birliğin merkezine koymadan ama bu mekanizmanın içinde yer alan, kendi rengine de sahip olan bir dişli olarak tarif etmek. Herkes karşısındakinin olmazsa olmazlarını bilir ve kırmızı çizgilerini zorlamaz ise pek ala işlevselliği olan bir mekanizmayı hayata geçirmek hayal değil. Sanırım Kafkas kökenli herhangi bir yapının diasporada olan bizlerin kendi demokratik ve kültürel haklarımızın talep edilmesi gerekli girişimlerde bulunulmasında, ya da anavatan Kafkasya’nın varlığını sürdürmesi ve her şeyi ile kendi ayakları üzerinde durarak tam bağımsızlığını sağlamış olması ve bunun gibi konulara hayır demeyeceklerdir. O halde ortaklaşılamayacak bir durumda değiliz aslında. En azından kendi adıma söylüyorum ki, her türlü taleplerimizin istenmesi için daha güçlü var olmak ve bu talepleri sokaklarda dillendirmek gereklidir. Bunun için de her türlü görüşme ve birlik konularında gazetemizin ismi hep geçmiştir ve geçmeye de devam edecektir. Jıneps kendi eti budu oranında bunu yapıyor durumda.
Buradan yapılması düşünülen mitinge gelinecek olursa. Mitingin amacı kısaca ‘anadilde yayın talebi’ üzerine şekillenen bir muhtevaya sahip.
İlkesel olarak anadilde yayın talebinde bulunulması tam da gazetenin varlık iddiaları ile temas eden bir durum.
Ancak mitingin olgunlaşma aşamasında yapılan girişimlerin tekbenci bir tavır halinde olduğunu görmek kaygı verici. Öyle ki gazetenin bu konuda bir görüş bildirmesi için önce yayın kurulunda tartışılması gereklidir. Oysa yayın kurulundan biri aranıyor, yayın kurulu ile konuşulması gerektiği söylendiği halde, Jıneps’le görüşülmüş olarak lanse ediliyor. Bizimle (yayın kurulu) böyle bir görüşme yapılmamıştır. Bildiğimiz kadarıyla da kimseyle böyle bir görüşme yapılmış değil. Yanılmayı umuyorum. Ben burada istemeden niyet sorgulamak durumunda kalıyorum. Çünkü kamuoyuna yeterince şeffaf davranılmadığını düşünmekteyim.
Mitingin tertip komitesinin kullandığı araçlar aklıma çeşitli sorular getirmekte ve cevap bulamamaktayım. Mesela böyle bir yapının kurulmasını gerekli kılan nedir? Yapılması düşünülen mitinle ilgili geniş bir toplantı yapıldı da konsensüs mü sağlanamadı? Ya da geniş bir toplantı yapıldı da mitingin tertip edilmemesi konusunda bir karar mı çıktı? Mitingi düzenleyebilecek kurumlarımız var iken (Demokrasi İçin Çerkes Girişimi, Kaffed vd.) neden yeni bir yapılanma yoluna gidildi?
Şahsen 13 Mart’ta yapılması planlanan mitingin yeterince şeffaf olmadığını, ortaklaşarak iş yapmak kültürüne ters olduğunu, kurumların fikirleri alınmadan isimlerinin geçmesinin olumsuz bir örnek olduğunu düşünüyorum. (Yeterince şeffaf olmayan bir oluşum ile ve hatta kendi söylemlerini genel olarak çerkes halkına mal eden konuşmalar yapan bir yapının sağlıklı olmadığını düşünmekteyim.)
Bu haliyle de Çerkes Hakları İnisiyatifi’nin kurumsal varlığının meşru bir zeminde vücut bulmadığı kanaatindeyim.
Sezgilerim bana psikolojik arka planda başka türlü bir hesabın olduğunu söylüyor.
Diasporada pratik anlamda bir şeylerin yapılamadığı herkes için ayyuka çıkmış bir gerçek.
Ülkede ve dünyada gelişen koşullar, haliyle toplumumuzun biraz daha politize olmasına yol açıyor. Geçmişin aksine artık bir şeyler yapılmasının gerekli olduğu kendini hissettiren bir şekilde genç yaşlı herkesin söylemlerinde. Tam da böyle bir ortamda miting fikrinin ortaya atılması, kendinden menkul bir seyir izleyip diğer kurumların da buna tabi kılınmaya çalışılması ortada olan sürecin psikolojik bir savaş biçimde algılanmasına yol açıyor. Bu ortam miting örgütleyicileri tarafından iyice değerlendirilmiştir diye tahmin etmekteyim. Lakin yapılması gerekli olan bu mitingin olması gerektiği şekliyle gerçekleştirilmesini, yani trenin yeniden rayına girmesini sağlamak olmalıdır. Tüm kurumlarla ortaklaşa toplantılar yapılıp nihayete erdirmek, anadil’de eğitim talebi için daha muktedir olacaktır kanaatindeyim. Bu böyle olmadığında hezeyan devam edecektir sanırım. Kişileri tenzih ederek söylemek gerekirse olay daha çok ‘kuyuya atılan taş’ın ardından edilen laflar gibi.
Dediğim gibi bu sanki psikolojik bir savaş ortamı. Bir tarafta anadil talebi diğer tarafta ise uygun olmayan bir miting tertip çalışması ve yazılanlar-söylenenler. Başka başka sorularda aklıma gelmiyor da değil hani. Çerkes olduğunu ifade eden bir yapı neden kendi kardeşleri ile iş yapmanın yöntemini başından aramaz da sonunda aramaya çalışır? Emri vaki yapmak kültürümüz de pek hoş karşılanmayan bir durum değil mi?
Sayı : 2011 02