ÇHİ’nin Amacını Anlamak Bu Kadar Zor mu?

0
2422
Çerkes Hakları İnisiyatifi adıyla, sadece proje bazında, “Çerkeslerin ana dil eğitimi ve radyo-televizyon yayını imkânının hükümet tarafından sağlanması” amacına yönelik bir çalışma ortaya koymak üzere bir oluşum ortaya çıktı. Kısa adı ÇHİ olan oluşum bu amaçla Çerkesleri görünür kılmaya yönelik bir dizi basın açıklaması, gösteri, miting ve basın ilânı çerçevesinde etkinlik koymak için çalışmalar yapacağını açıkladı kamuoyuna.
Bu oluşuma destek verdim, vermeye de devam edeceğim. Tıpkı daha önce Kaf-Der ve ona bağlı onlarca derneğe, Kafkas Vakfı’na, Birleşik Kafkas Konseyi’nin varlığına rağmen desteklediğim hatta içinde yer alıp sözcülüğünü yaptığım Demokratik Çerkes Platformu gibi. O zaman da DÇP adıyla kurulan ve resmi hiçbir kimliği bulunmayan, resmi tüm kuruluşlar tarafından “bizim merkezi örgütlenmemiz var, bunun dışında bir örgütlenme içine girerek ne yapmayı istiyorsunuz, bölücülük yapıyorsunuz, amacınızı bilmiyoruz” gibi sert eleştirilere rağmen. Çünkü o zaman inanmıştım ki bu oluşum çok önemli aktiviteleri hayata geçirecek. Bu işin öncülüğünü yapan Handan Demiröz, Yusuf Taymaz, Sezai Babakuş, Yaşar Güven, Yalçın Karadaş, Erhan Hapae gibi, adlarını sayamayacağım onlarca yürekli arkadaşımızla, hemşerimizle Çerkes kimliği açısından niteliksel sıçrama yaratan işlerin altına imza attık.
DÇP’nin içindeki herkes, o zamanki adı Kaf-Der olan merkezi oluşumun atalet içinde olduğuna, onların da yolunu açacak eylemler organize etmenin gerekliliğine inanıyorduk.
Sürgünde Yas, Çerkes Halkının profili üzerine 1000 kişiyle yüz yüze görüşülerek Doç. Dr. Ayhan Kaya (şimdi Prof.) öncülüğünde bir araştırma, anadil toplantıları, onlarca konferans vb. işler bu sayede gerçekleştirildi.
Geçtiğimiz yıl DİÇEG adlı bir kuruluş daha ortaya çıktı; Demokrasi İçin Çerkes Girişimi. Yapmak istedikleri bazı şeyler vardı. Kaf-Der Kaf-Fed olmuştu, diğer vakıf ve dernekler varlıklarını sürdürmekteydiler ama DİÇEG kurucusu arkadaşlar yine farklı işlerin altına imza attılar.
DİÇEG’e de destek verdim. Elimden geldiği kadarıyla yanlarında olmaya çalıştım ve katkılarda bulundum. DİÇEG de merkezi örgütlenmelerden bağımsız olarak toplantılar ve çalışmalar yaptı. Bu toplantılara Kaf-Fed ve derneklerden katılımlar oldu. Ben de bir çoğuna katıldım.
Şimdi ÇHİ adıyla kurulan Çerkes Hakları İnisiyatifi ise anadil eğitimi ve radyo televizyon hakkının devlet tarafından sağlanması amacına odaklı bir eylem ortaya koymak için kolları sıvadı.
Bunu yapmasının nedeni Kaf-Fed adlı merkezi organizasyona bir alternatif oluşturmak değil. Onun yerine geçmek de değil. Tıpkı DÇP ve DİÇEG gibi yeni bir Çerkes Konfederasyonu oluşturmak hiç değil.
ÇHİ, benim de yıllardır üzerinde durduğum, 10 yıl önceki yazılarımda da defalarca ifade ettiğim gibi Çerkeslerin acil ve alarm veren konularının başında gelen ana dil eğitimi ve radyo-televizyon yayını meselesine odaklı bir eylem plânı ortaya koyuyor.
Bu amacı çok önemsiyorum çünkü bugün metropollerde dağılan ve bir araya gelemeyen
Çerkesleri bir araya getirecek tek araç, mekanizma YAYIN imkânıdır. Televizyon ve radyo yayını Çerkeslerin adeta evlerine girecek olan bir dernek olacaktır bana göre. Anadil kurslarını evimize getirecektir. Kültürümüzü evimize getirecektir.
Ben Alevilerin 1996 yılında kurduğu CEM RADYO’nun müdürlüğünü yaptım. Belirli aralıklarla iki kez tam üç yıl Alevilerin içinde bulundum ve bugün Cem tv’ye dönüşen oluşumun içindeydim kısacası. Ta o zamandan anladım ki bir etnik ya da mezhepsel grubu bir araya getirecek tek güç budur. Yani yayın imkânıdır.
Açıkça söylemek gerekirse Kaf-Fed bu konuda arzuladığım bir adım atamadı. TRT’ye bir dilekçe vermesi ise bana göre mevcut bürokratik yapıya çeşni katmaktan öteye bir adım değildi.
Şunu kabul etmek gerekir ki devletimizin âli seviyelerindeki Çerkes generallerimizden ve bürokratlarımızdan inayet beklemenin zamanı çoktan geçti.
Kimbilir, belki de bu hakların bugünkü hükümet tarafından verilmesinin önünü açmamak için politik bir duruşla sessizlik tercih edildi.
ÇHİ, 13 Mart tarihinde Ankara’da bir basın açıklamasıyla bu taleplerini duyurmayı amaçladı. Bunun için resmi düzeyde destek beklentisini içeren hiçbir kurumsal ilişki kurmadı. Sadece Çerkes kimliğini temsil eden kurumların yöneticileriyle görüşüp amacını anlattı. Hedefin kurumları aşarak bir etkinlik düzenlemek olmadığı belirtildi. Kafkas Vakfı, Birleşik Kafkas Konseyi ve Kaf-Fed başkanları ziyaret edildiler. Hepsinden olumlu yaklaşım içeren sözler işitildi. Ben Hollanda’da canlı yayın için bulunurken öğrendim ki Kaf-Fed tabanına katılmama çağrısı yapmış. Oysa Başkan Cihan Candemir de olumsuz bir yaklaşım içinde değildi. Neyse, belki de arkadaşlarının etkisinde kalmıştır.
Sonuçta geldiğimiz noktada tartışmaların, eğer hakaret içermezse ve yapıcı olursa ben fayda sağlayacağı kanaatindeyim zaten. Kırıcı olmayan ve yok etmeyen tartışmalar meselenin canlandırılmasına, aciliyetine ve önemine büyük katkı sağlar inancındayım. Hani çeşitli sitelerde ve sosyal paylaşım ağlarında görülen şu türden ifadelerden söz ediyorum:
“Bir takım öncü kişiler”, “Siz hangi hakla Çerkes halkı adına hareket ediyorsunuz”, “Siz kimsiniz ve Çerkesler adına şimdiye kadar ne yaptınız?”
Bu türden gülümseten ifadeler bizleri tanımayanlardan gelince daha toleranslı olabiliyor insan. Ama tanıdıklarımızdan, dostlarımızdan gelince “Allah bu dostlarımızın düşmanlıklarını göstermesin” demekten kendimi alamıyorum.
Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki şu kadar işimin arasında keşke bu eylemi, etkinliği başkaları yapsa da ben sadece etkinliğine katılsam. Ama yapan olmadığında iş başa düşüyor ne yazık ki. Zaten en çok bu konuda ısrarla bir adım atmayanların tepkisini anlamakta güçlük çektiğimi ifade etmek zorundayım.
Kısacası bu çalışma üç sonuç yaratabilir.
1-Çok başarılı olur, katılım yüksek olur, derneklerin ve federasyonların önünü açabilir, onlar da harekete geçerler.
2-Katılım düşük olur, başarısızlık nedeniyle dostlarımız sevinirler, el çırparlar, hatta arkamızdan bol bol alay ederler.
3-Başarısızlık olur ama artık bu amaçla gösteriler yapılması gerektiği, Çerkeslerin kendilerini görünür kılmaları zamanının geldiğini herkes idrak eder. İri iri laflar eden ama yerlerinden kımıldamak için vinç gerekli olan merkezi örgütlenmelerimiz istemeseler de bir taahhüt altına girerler.
Kısacası, her halükârda bu işten ana dil eğitiminin aciliyeti, yayın hakkı konusundaki adımlar atılması yolunda Çerkesler kazançlı çıkar.

Sayı: 2011 02