Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Kafkasya ve Rusya artık fikren ayrılmıştır

Kuzey Kafkasya tutuşmuş durumda. Bölgenin az eğitimli ve işsiz gençleri sorunlarını radikal İslam’ın çözeceğine inanıyor. Rusya zemininde ise bazı haklarından mahrum kaldıklarını düşünen ve paylarına düşenden rahatsızlık duyan gençler var. Bu iki grup yakında çatışma noktasına gelebilir.
Kuzey Kafkasya’daki olaylar hızla ilerleyerek salt bölgesel çatışma olmaktan çıkmış, Rusya Federasyonu’nun temel sorunu haline gelmiştir. Komünizm sonrası hükümetlerin güvenlik, ekonomi, vatandaşlık politikası ve federal sistem alanlarındaki hata, başarısızlık ve cürümleri Kafkasya düğümünü örmüştür.
Çeçenlerle iki kez savaşmamızın nedeni neydi? Güya Rusya’nın toprak bütünlüğüydü. Ancak toprak bütünlüğü demek düşmanın yararlanmasını önlemek için tüm ürün, kaynak ve tesisleri yok etmek ve insansızlaştırmak demek değildir. Çeçenlere Rusya vatandaşı olduklarını ispatlamak için savaştık. Ama bunu şehirlerini yıkarak, havadan Grad roketi atarak, vücutlarındaki işkence izlerini sonrasında bile taşıyan sivil halkı zorla kaçırarak yaptık.
Çeçenlere sürekli olarak beyanımızın tam tersini ispatladık. Davranışlarımız onların Rusya vatandaşı olmadığını, onları uzun zamandır Rusya vatandaşı olarak görmediğimizi, şehirlerini ve köylerini Rusya’nınmış gibi saymadığımızı kanıtlıyordu. Bunu sadece Çeçenlere değil Kafkasya’nın tüm halklarına kesin olarak ispatlamıştık.
Tüm bunlar yapılan savaşı temelinden anlamsız kılmaktadır.
Çeçenler karşısında savaşı kaybettik. Savaşın en zalim komutanlarından biri olan Ramazan Kadirov kazanan olarak ortaya çıktı. Kadirov, Kremlin karşısında Dudayev ve Mashadov’un hayal bile edemeyeceği düzeyde özgürlük elde etti ve bunun keyfini sürüyor.
Kendi politikaları nedeniyle ‘kötü’ ve ‘en kötüsü’ seçenekleriyle yüz yüze kalan Putin ‘kötü’yü seçti. Yenilgiyi kabul ederek tüm yetkiyi Kadirov ve ordusuna sundu. ‘En kötüsü’ seçeneği ise savaşın Shamanov ve Budanov usulüyle yok etme noktasına kadar devam etmesiydi.
Kuzey Kafkasya’da Çeçen ayrılıkçılığına karşı yürütülen savaşın yerini İslami tutuculuk karşıtı savaş aldı.
İslamcı şiddet Kuzey Kafkasya genelinde yayıldı ve artık Ortadoğulu kılavuzlara bel bağlama ihtiyacı duymuyor. Yeni nesil, Kafkasya içinde yapılanmış bu cemaatlerin taraftarı olarak yetişiyor. Çeçen savaşı boyunca yaptığımıza benzer şekilde uyguladığımız resmi devlet politikası İslamcıların sayısının artması sonucunu doğurmuştur. Yakın geçmişte gerçekleşen şiddet saldırılarının ardından Medvedev’in aldığı tavır buna en güzel örnektir. Giderek şiddetini arttıran söylemlerinin özeti şudur: “Teröristlerin çamaşırını yıkayıp çorbasını pişirenler dahil herkesin toptan yok edilmesi”
Dimitri Medvedev ve dostları Kafkasya’ya çift maaş statüsünde gönderilen Rus emniyet güçlerinin ahlakının farkındadır. Bunu bildikleri gibi, böylesi çağrıların isyancılarla ilgisi olamayan sivil halka uygulanacak yargısız infazların sayısını arttıracağını ya da şüphelilerin akrabalarından intikam alınacağını da bilmeleri gerekir. Böylesi bir durumun karşılığı ise potansiyel intihar bombacılarının Rusya topraklarında düzenleyeceği yeni saldırılar olacaktır.
Hukukçu bir devlet adamının böylesine sorumsuz bir konuşma yapmasının tek bir açıklaması olabilir: ‘Serinkanlı’ bir görüntü yaratma arzusu.
Çeçenya’da aynı hataya düşüp parayı cebine atan rüşvetçi ‘elitler’e ödeme yaparak kendimizi kandırıyoruz, böylece de bahtsız halkı İslami devrim rotasına girmeye mecbur bırakıyoruz.
Moskova’nın Sesi radyosunun genel yayın yönetmeni Alexei Venediktov üst düzey yetkililerle bağlantısı olan bilgili biridir. Çok önemli bir değerlendirmede bulunmuştur: “Karar verici düzeyindeki mevkilerde olan insanlarla konuştuğumda Kafkasya’daki cumhurbaşkanlarının kendilerini kağan gibi hissettiklerini söylüyorum. Onlar da bunun savaşın sürmemesinin bedeli olduğunu söylüyor. Savaş sürmüyor mu? Artık ülkede tanklar gezmiyor ya da Grad roketleri atılmıyor olabilir. Ama savaş sürmüyor mu? Bu bir savaş değilse orada neler oluyor? Bu görüş yanlıştır. Ülkemiz savaş halindedir.”
Venediktov’un konuştuğu ‘karar verici düzeyindeki mevkilerde olan insanlar’ın ruh hali çok enteresan. Evet, onların Moskova ve Gelencik civarında yer alan korunaklı malikanelerinde barış vardır. Ve bu barış, sıradan halkın kulübelerine ve taşımacılık tesislerine karşı açılan savaşın karşılığıdır.
Bu arada İslamcılar Ortadoğu’da geri çekilirken Kafkasya’daki nüfuzları giderek artmıştır.
Putin hiç kimseyle pazarlık etmeyeceğini gösteren kabadayı tavrının yanı sıra (zaten İslamcıların da pazarlık etme niyeti yok) Çeçenya’nın Domodedovo patlamalarıyla bir ilişkisinin olmadığını da vurgulamıştı. Kesinlikle haklıydı. Çünkü radikal İslamcılığın etkin merkezleri artık başka cumhuriyetlerde yoğunlaştı. Ve bünyesinde Slavlar dahil çeşitli uluslardan insanlar var.
Zaten Ryazan’daki eğitim tatbikatı bir yana, 1999 yılında gerçekleşen bombalı apartman saldırılarının resmi kayıtlarda bile Çeçenya’yla ilişkisi yoktu. Oysa tanklar, uçaklar ve Grad roketleri bu saldırıların öcünü almak adına salıverilmişti Çeçenya üzerine. Putin Çeçenya’ya o zaman da aynı nazik yaklaşımı gösterseydi çok değerli bir davranış olurdu.
Putin’in Çeçenya itibarına bugün daha saygılı yaklaşması berbat bir durumu açığa çıkarıyor. Kadirov’u öfkelendirmekten sakınıyor, çünkü bugünlerde Putin’in Kadirov’a daha çok ihtiyacı var. Kadirov’un sadakat açıklamaları olmasa Putin efsanesi bir anda yok olurdu.
Kremlin, ortaya çıkan trajedinin derecesini görmeksizin on iki yıldır Kafkasya’daki savaşı sürdürüyor. Ülkenin halklar arası bir iç savaşa doğru sürüklendiği gerçeğini, tüm sorumluluğun tarafları uzun süredir buna teşvik eden hükümete ait olduğunu göremiyor.
Kafkasya’ya savaş açıp kaybetmesinin ardından Kremlin, bir yaranma gösterisiyle tazminatını ödüyor, sadece Kadirov’a değil diğer cumhuriyetlerdeki suçlu elitlere de. Bu ödeme malikanelerin ve bellerinde sallanan altın kaplama tabancaların masraflarını karşılıyor. Yoksul, mevkisiz, işsiz gençler ise ya Allah’ın askerlerine katılıyor ya da Rusya sokaklarında mültecilik yaşıyor.
Yirmi yıldan fazla süredir Rusya sokaklarında yetişen nesil, özelleştirme reformları nedeniyle her şeyden mahrum bırakılmış çocuklardan oluşmaktadır. TV ve politikadan sorumlu olanlar, bu kötü durum nedeniyle kimi suçlamaları gerektiğini ve kimlerin ülkeyi parçalamayı amaçladığını açıklıyordu: ‘Şapkalı beyler’ (İngilizler) ve ‘Rus olmayan halkların hizipçileri’
‘Şapkalı beyler’e ya da Rublyokva’nın (Moskova’nın lüks mahallesi) kutsal sakinlerine ulaşamayan varoş gençleri bastırılmış öfkelerinin acısını ‘farklı ten renginde’ olanları döverek çıkarmaya başladı.
Hem suçlu hem güçlü, hem mahkum hem de hakim kişilerden oluşan ve gözü dönmüş iki taraf karşı karşıya geldi; oysa aynı insanlar tarafından kandırılmış ve yağmalanmışlardı.
Çeçenya’da başlayıp tüm bölgeyi kapsayan acımasız savaş şartlarında yetişen Kafkasyalılarla Rus gençliği arasındaki ruhsal uçurum giderek artıyor. Rus gençleri sokaklarda “Kahrolsun Kafkasyalılar” diye bağırarak gösteri yapıyor. Kafkasyalı gençlerin Rusya sokaklarındaki davranışları ise kışkırtıcı ve saldırgan. Galiplerin psikolojisini yaşıyorlar. Onlara göre Moskova, Kafkasya karşısındaki savaşı kaybetmiştir.
Kafkasya ve Rusya fikren ve manen artık birbirinden ayrılmıştır. Ancak Kremlin de Kafkasya elitleri de ayrılığı resmileştirmeye hazır değil. Kremlin, imparatorluğun Rusya sınırlarının ötesindeki geniş alanları kapsayan öncelikli çıkarlarına dair hayali yanılsamalarla ilgilenirken Kadirov gibi küçük çarlar Rusya’dan gelen bütçe aktarımlarından vazgeçmek istemiyor. İslamcılar da ayrılığa hevesli değil. Çünkü Halifelik düşleri sadece Kuzey Kafkasya’yla sınırlı değil, Rusya Federasyonu’nun daha farklı bölgelerini de kapsamasını istiyorlar.
Medvedev, Vladikazkaz’daki büyük toplantıda gizli düşmanların (mesela Batı) Rusya’yı yıkmaya çalıştığı iddiasını tekrarlarken, gücün adamlarını yargısız infazları sürdürmeye teşvik etti ve Kuzey Kafkasya’nın dağcılık konusunda uluslararası bir turizm merkezi haline getirilmesi çağrısında bulundu.
Medvedev’in Vladikazkaz’dan ayrılışının ertesi günü Nalçik’teki ünlü kayak merkezi direnişçiler tarafından bombalandı. (opendemocracy.net)
*İç ve dış politika konusunda uzman analist.

Sayı : 2011 04

Yazarın Diğer Yazıları

Anadilde Jineps Gazetesi Eylül 2024 Sayısı Yayında

Değerli Jineps okurları, Anavatanda yayımlanan Adige Mak (АДЫГЭ МАКЪ), Adige Psale (АДЫГЭ ПСАЛЪЭ), Çerkes Heku (ЧЕРКЕС ХЭКУ) gazeteleriyle ortak hazırladığımız eylül sayımızı sizlerle paylaşıyoruz. İyi okumalar,

1 Eylül Dünya Barış Günü

1 Eylül, “Dünya Barış Günü” olarak sadece Türkiye ve KKTC’de, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen “Dünya Barış Günü” ise 21 Eylül’de tüm dünyada kutlanıyor.

Sancılı ve fırtınalı yaşamlar

Dr. Şerafettin Dönmez’in yazdığı, sancılı ve fırtınalı bir hayat hikâyesini anlatan “Denef” kitabı, Papirüs Yayınevi etiketiyle raflarda yerini aldı. Yayınevinin tanıtım yazısından... Benim kimliğimle kim, neden...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img