‘Egemenlik’ mutlu azınlığındır

0
441
Çerkes kökenli adayların önünde fazla seçenek bulunmuyor. Kendilerinden öncekiler gibi meclise girdiklerinde Çerkesliklerinden vazgeçmeleri ve Çerkes halklarının taleplerini duymazlıktan gelmeleri gerekiyor. Ama bu dayatmaya boyun eğmemeleri halinde ya yola bağımsız devam ederek, Çerkes kimliğini eritme politikalarına karşı çıkacak, anadilde eğitim, tüm yerleşim yerlerimizin adlarının geri verilmesi, kendi soyadlarımızı kullanma, kültürümüzü yaşatma hakkımızı savunacaklar. Onları bu mücadele için yüreklendirmek, kamuoyu baskısı yaratmak ve yalnız bırakmamak da kuşkusuz Çerkes seçmenlerin görevi olmalıdır.    

Türkiye 12 Haziran seçimlerine kritik bir süreçte gidiyor. Gerek Arap ülkelerinde totaliter rejimlere yönelik başkaldırılar, gerekse Türkiye’nin ve özellikle de ‘Türk’ etniğinden olmayanların yeni anayasa üzerinden kaderinin tartışıldığı bir dönemde seçim yapacağız.
Bir başka yönüyle de bu seçimler bazı ilkleri taşıyacak. Anayasa ve kanunlarda yapılan bazı değişiklilerle bu seçimde ilk kez 25 yaşındakiler milletvekili adayı olabilecek. Anayasanın milletvekili seçilme yaşını düzenleyen 76. maddesi 2006 yılında değiştirilerek, seçilme yaşı 30’den 25’e indirilmiş ancak, “seçimlere ilişkin değişikliklerin 1 yıl içinde yapılacak seçimde uygulanamayacağı” hükmü uyarınca 2007’de hayata geçirilememişti. Yine bu seçimlerde tahta oy sandıkları yerine şeffaf, ısıya ve kırılmaya dayanıklı sert plastikten yapılmış sandıklara oy atacağız. Seçimlerde kullanılacak oy verme kabinleri de değiştirildi. Kabinler, portatif, hafif metal profil üzerinde, bir tarafı açılıp kapanabilir ve içini göstermeyen koyu renk dayanıklı sentetik kumaşla kaplı, kolay taşınabilir ve katlanabilir olarak tasarlandı. Yeni düzenlemeyle açık alanlarda güneşin batmasından sonra da propaganda yapılabilmesi mümkün hale getirilerek, güneşin batmasını takiben iki saat daha uzatabilme hakkı tanındı. Bir önemli değişiklik de, bu seçimde ilk kez Türkçe dışındaki dillerde propaganda yapanlara hapis cezası verilmeyecek.
Tüm bu yasal düzenlemelerin yanı sıra yapılan bir başka düzenleme var ki; adeta yeni bir baraj olma özelliği taşıyor. Seçimlere bağımsız olarak girmek isteyenlerin yatırması gereken para miktarı artırıldı. 2839 sayılı Kanunda yapılan değişikliğe göre, “en yüksek derecedeki Devlet memurunun brüt aylığı kadar parayı” yatırması gereken bağımsız adaylar, “en yüksek derecedeki Devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarını” ödeyecek.
Tüm bu değişikler, Çerkesi, Lazı, Kürdü, Türkü ayırmadan tüm seçmenleri doğrudan ilgilendiriyor. Ancak, bu sistemde yapılan seçimlerin gerçek bir seçim olup olmadığı sorusu boşlukta duruyor. Aslında seçmene “sistemin izin verdiği adaylar arasından birini seç” deniyor. Sisteme muhalefet eden, sistemi gerçekten halk yararına dönüştürebileceğinden endişe edilen politik akımlara meclis yolu ya hiç açılmıyor ya da dolaylı yollardan meclise girmeleri önüne türlü engel konuyor. Yüzde 10 barajı, bağımsız aday olabilmek için diğer adaylardan daha fazla yani 7 bin 734 lirayı teminat olarak yatırmak zorunda. Bu miktar bile adaylığın önünde tek başına engel. Hele de bu koşullara, partilerin hazineden yardım alma şartları da eklendiğinde, egemenliğin, milletin hangi mutlu azınlığına ait bir ayrıcalık olduğu ayan beyan ortaya çıkıyor.

Çerkeslerin seçimi

Bu koşullarda yapılan seçimler, elbette diğer tüm azınlıklar gibi etnik azınlıkların hak ve özgürlük taleplerini de içine katmıyor, katıyormuş gibi yapıyor. 12 Haziran’dan sonra oluşacak meclisin en önemli gündem maddesinin ‘yeni anayasa’ olacağı varsayılıyor ama Erdoğan, ona ‘başkanlık’ sağlamasını garantiye alan bir yeni anayasadan bahsediyor. Zaten tam da bu nedenle demokratik hukuk devleti olmanın tüm gereklerini yerine getirecek, önünü açacak bir anayasa yerine ‘ilk üç maddeyi’ olduğu yerde muhafaza edeceklerini söylüyor.
CHP ise, anti-demokratik uygulamalarıyla, Türk-İslam kimliğine sarılmasıyla, ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik baskılarıyla, Kürt meselesindeki ‘U dönüşü’ ve savaşı kışkırtan politikalarıyla AKP’nin yeni rotasını teşhir etmek ve tüm demokratik hak ve özgürlüklere sahip çıkmak yerine darbe anayasasının niteliğini belirleyen ilk üç maddeye sahip çıkmaya devam ediyor. Yani bir bakıma Çerkesler için tıpkı AKP gibi yeni bir şey söylemiyor. MHP ise zaten bu topraklarda yaşayan herkesi ‘Türk’ görmekte, Türkleştirmede ısrar eden zihniyetini gayet tutarlı sürdürüyor.
Bu tablo içinde, bu partilerden adaylıklarını açıklayan Çerkes kökenli isimlerin de önünde fazla seçenek bulunmuyor. Kendilerinden öncekiler gibi meclise girdiklerinde Çerkesliklerinden vazgeçmeleri ve Çerkes halklarının taleplerini duymazlıktan gelmeleri gerekiyor. Ama bu dayatmaya boyun eğmemeleri halinde ya yola bağımsız devam ederek, Çerkes kimliğini eritme politikalarına karşı çıkacak, anadilde eğitim, tüm yerleşim yerlerimizin adlarının geri verilmesi, kendi soyadlarımızı kullanma, kültürümüzü yaşatma hakkımızı savunacaklar. Yani yeni anayasanın post modern bir diktanın önünü açmasına razı olmayacak, Çerkes halklarının taleplerini karşılayacak bir anayasa için mücadele edecekler.
Onları bu mücadele için yüreklendirmek, kamuoyu baskısı yaratmak ve yalnız bırakmamak da kuşkusuz tüm Çerkes kurum ve kuruluşlarıyla, doğrudan Çerkes seçmenlerinin görevi olmalıdır. (Jıneps)

Sayı : 2011 05