Kişisel tarihimize kayıtlı olaylar, hayatımızdan çok daha uzun ömürlüdür. Onlar çocuklarımızın, torunlarımızın dillinde bizden çok sonraki yıllarda bile yaşamaya devam eder. Ulusların tarihindeki önemli olayların ömrünün ne kadar olduğu hakkında bir fikir yürütmek gerekirse eğer, o ulusun tarih sahnesinden çekilmesinden, yüzlerce, hatta binlerce yıl sonra bile varlığını sürdürdüğünü anımsamakta yarar var.
Mesela Truva’nın işgale karşı direnişi, binlerce yıl sonra bile Anadolu halklarının efsanelerinde yaşamaya devam ediyor. Truva’yı işgal edip yakıp, yıkan, yağmalayan Yunanlılar, Truva halkını sürmekle kalmamış, kısa dönemde bu işgali kayıtlara büyük zafer, fetih, Yunanistan’ın birliği olarak kaydetmişti.
İnsanlık tarihi koca bir kitapsa eğer bir insanın yaşadığı dönem, o kitabın birkaç sayfalık bölümüne bile denk düşmüyor. Tarihsel olayların kendi gerçekliğini bulabilmesi ise çok daha uzun zaman dilimlerinde olabiliyor.
Tarihin ve insanlığın zalimlerle sürdürdüğü amansız takip birkaç yüzyılla sınırlı olsaydı eğer, “Tarihi avcılar yazdığı sürece, aslanlardan av olarak bahsedilecek” diyen meşhur Afrika atasözü haklı çıkardı. Ancak, tarihin ömrü halklardan çok çok daha uzundur.
19. yüzyılın sonlarında insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından birine uğrayan Çerkeslerin özgürlük savaşı ve sürgünün yarattığı yıkımın acıları da, binlerce yıl daha yaşayacak. Hatta Ruslar ve Çerkesler tarih sahnesinden çekildikten çok sonraları bile Rus-Kafkas savaşları yazılmaya, bu konuda araştırmalar yapılmaya devam edecek. Ve sonunda tıpkı Truva’da olduğu gibi, nihayet, tarih Çerkeslerin uğradığı zulmü, soykırımı ve trajik sürgünü kayıtlarına geçirecek.
Bugün politik nedenlerle dünya devletlerinin, Rusya’nın hatta Çerkeslerin içindeki bazı çevrelerin soykırıma gözlerini kapamış olması bu gerçeği değiştirmeyecek. Sadece bir süre daha tarihsel kayıtların deforme edilmesine, çarpıtılmasına yol açacak.
Çerkeslerin uğradığı yıkımı görmezden gelmek, yaşananların gizlenebileceği, unutturulabileceği anlamına gelmiyor. Unutulması, üstünün örtülmesi bir yana, 50 yıl öncesine oranla bugün, Çerkesler bile sürgün ve soykırım hakkında daha fazla şey biliyor. Ve geçen her yıl, tarih sayfalarına bu konuda daha fazla bilgi ve belge ekleniyor.
Rus, Türk, Çerkes ya da başka hangi milliyetten olursa olsun, bir insan yüz yılı aşkın bir süre devam eden işgale karşı direnişten sonra, ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan Çerkesler için “gönüllü göç” gibi terimler kullanabilir mi?
Yine aynı şekilde nüfuslarının yarıdan fazlasını savaş ve sürgün yolunda kaybeden bir halkın uğradığı yıkıma soykırımdan başka verecek bir isim bulunabilir mi?
Çerkesya’nın yıkılıp, topraklarının yağmalanması, nüfusunun yüzde 90’ının anavatanın dışında yaşamaya mahkûm edilmiş olması bile başka tarihsel belgeye gerek bırakmaksızın, bunun bir sürgün ve soykırım olduğunu anlamak için yeterli değil mi?
Sürgün yolunda ölenlerin sayılarını azaltmaya yeltenmek, bazı Çerkes beylerinin göç kararı alıp tebaları ile birlikte anavatanlarından ayrılmış olması ya da başka birçok şey sıralamak Çerkes soykırımının üstünü örtmeye yeter mi?
Kendi halkının uğradığı kıyımı, sürgün ve soykırım olarak adlandırma konusunda bazı çevrelerin gösterdiği tuhaf direnç karşısında, tarihsel geçmişi ile hesaplaşmayı başaramayan Rusya’nın politikası ve Ruslarla ilişkilerini zedelememek için tarihsel olayları görmezden gelen devletlerin politikaları bile daha kabul edilebilir bir tutum olarak kalmıyor mu?
Elini vicdanına koyan herkesin yaşadığı döneme bu perspektiftle bakması gerekmez mi?
Birkaç yüz yıl önce Amerika kıtasını yağmalayan beyaz adamın “fatihler” olarak takdim edilmesi, kilisenin “Barbarlar” olarak nitelediği Amerikan yerlileri için “katli vaciptir” diye fetva vermesi, kıtanın beyaz adam tarafından yağmalanması hakkındaki bugün ne düşünüyorsunuz? Krallarının dizinin dibinden ayrılmayan dönemin tarihçileri tüm bu insanlık dışı zulmü kayıtlara “zafer”, “fetih” olarak geçirmişti. Aynı dönem maalesef, beyaz adama rehberlik yapan, hatta onun saflarında savaşan yerliler de, beyaz adamın dine geçip, yerlileri “ilkel” olarak nitelendiren Kızılderililer de vardı.
Tüm bunlar bugün gözünüze nasıl görünüyor?
Öyleyse, Çerkes sürgün ve soykırımını dile getirmekten imtina edenler hakkında tarihin ne diyeceğine varın siz karar verin.
Öyleyse, tarih sayfalarında nasıl yer almak istediğinize varın siz karar verin.
recepgenel@hotmail.com
Sayı: 2011 05