Çarlık Rusyası döneminde uğradıkları sürgün ve soykırımın 147. yılı Türkiye’de, anavatanda ve dünyada farklı etkinliklerle anıldı. Kafkasya Forumunun organizasyonuyla bir araya gelen Çerkes oluşumları, ilk eylemini İstanbul’da Rus Konsolosluğu önünde yaptı.
“Soykırımı tanıyın” sloganıyla yapılan eylem için Taksim Meydanı’nda bir araya gelen 2 bine yakın Çerkes, buradan konsolosluğa yürüdü. “Rusya biz geri geldik” pankartı arkasında yürüyüşe geçen Çerkesler, “İnsan soykırımı tanır. 21 Mayıs sürgündür, soykırımdır”, “Hüznün isyan olsun”, “Çerkes soykırımını tanıyın”, “Soykırımı unutmadık, unutturmayacağız” pankartları taşıyıp, sloganlar attı.
Bazı Çerkeslerin milli kıyafetleri ile geldiği yürüyüşte, Adige, Abhazya, Osetya ve Çeçen bayrakları taşındı. Çerkesler, açtıkları bazı pankart ve dövizlerle Çerkes soykırımının üzerini örttüğünü gerekçesiyle 2014’te Soçi’de düzenlenecek olan kış olimpiyatlarına da tepki gösterdi.
Yürüyüşün tamamlanmasının ardından konsolosluk önüne gelindiğinde çevik kuvvet polisleri ile barikat kurulduğu görüldü. Polislerin konsolosluk önüne yaklaştırmaması üzerine Çerkesler, yaklaşık 50 metre uzaklıkta açıklamalarını yapmak zorunda kaldı. Bunun üzerine, her bir Çerkes sülalesini temsil eden ve üzerinde “21 Mayıs 1864” yazılı mezar taşlarını yere seren Çerkesler, yine üzerinde “Bir buçuk milyon insanın katili kim?” yazılı ok işareti şeklindeki çıkartmaları konsolosluğu gösterecek şekilde yere yapıştırdı.
Ardından Kafkasya Forumu Sözcüsü Mkanba Çağlar Konukman tarafından yapılan açıklamada, Çerkesler olarak Kafkasya’nın tamamını hedef alan üç asra yayılmış bir işgal sürecinin dönemecinde, insanlık tarihinin en ağır soykırımlarından birine maruz kaldıklarını ifade edildi. Bugün dünyanın dört bir yanında bulunan Çerkes ve Kafkasyalıların; Çerkesya ve genel olarak Kafkasya’da dün ve bugün Rusya’nın kendilerine yaşattıklarını unutmadıkları, gerçeğe sahip çıktıklarını göstermek için bir arada olduğunu ifade eden Çağlar, “Başta kendi vicdanı olmak üzere, tüm dünyayı yalanlarla kurulmuş bir politikaya mahkum eden Rusya’nın inkarına inat, her sene katlanarak artan bir güçle gerçeği haykırmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Hür iradeleriyle kendi geleceklerini kendilerinin tayin edeceği bir siyasi özgürlük ortamı için yola çıktıklarını dile getiren Çağlar, konuşmasında Adige, Ubıh ve Abaza boylarının ‘dünyanın gözleri önünde bir soykırıma maruz kaldığının’ altını çizerek, ‘Çerkes halkına kendi kaderini tayin hakkı’ talep eden kurum ve kuruluşlardan 21 Mayıs’ı ‘Çerkes Soykırım ve Sürgünü’nü olarak tanımalarını ” istedi.
Konukman, “Rusya’nın bütün bu olumsuz koşullara rağmen Soçi’de bir olimpiyat düzenleme cüretini gösterebilmesi yalan politikasının bir parçasıdır. Soçi Çerkesya’nın başkenti ve soykırım belleğimizin sembol şehridir. Ülkemizi de, belleğimizi de savunmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Beşiktaş’ta Nart ateşi
KAFFED’in organizasyonuyla Beşiktaş Meydanı’nda bir araya gelen gruptakiler, meşalelerle yürüdükleri Çerkez Örnek Okulu önüne toplanarak kırmızı-beyaz karanfillerden oluşan ‘‘21 Mayıs 1864’’ yazılı çelengi bıraktı.
KAFFED Genel Başkanı Cihan Candemir, burada yaptığı açıklamada, Çerkezlerin hayatta kalma mücadelesinin, yerleştikleri topraklarda da bitmediğini ifade ederek, ‘‘Atalarımız, Balkan, Birinci Dünya savaşlarında ve Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu halkıyla omuz omuza savaşmıştır. Bizler bu ülkenin vatandaşları olarak asker oluyoruz, üretiyoruz, vergilerimizi ödüyoruz ve kültürünü zenginleştiriyoruz, ama eşit vatandaş muamelesi görmüyoruz’’ dedi.
Çerkezlerin dilini yaşatmalarının en temel haklarından biri olduğunu söyleyen Candemir, şöyle devam etti:
‘‘Dilimiz ve kültürümüzle varlığımızı sürdürmek ve Türkiye’nin renkliliğine her zamankinden çok katkıda bulunmak için ana dilde eğitim, Çerkez köy isimlerinin geri verilmesini, ana dilde televizyon ve radyo programı istiyoruz. Rus yöneticilerden de ana vatanımızdan sürülmenin karşılığını talep ediyoruz. Dönüş hakkı ve çifte vatandaşlık istiyoruz. Sürgün ağıdımız ise dönüş bayramımız olsun.’’
Candemir, gelecek nesillere barış, adalet ve demokrasinin bulunduğu bir dünya bırakmak adına, herkes için barış, adalet ve demokrasi talebinde bulundu.
Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nden gelen Zamir Skov da gençler adına yaptığı konuşmada, Türkiye’deki Çerkezlerin sorunlarının, ana vatandakiler için önemli olduğunu söyledi.
Etkinliğin sonunda Beşiktaş sahilinden denize karanfil bırakıldı.
Kefken’de geleneksel anma
Kefken Abhaz Dernekleri Federasyonu’nun organizasyonunda yapılan Babalı Sahili ve Karaağaç Köyü’ndeki anma etkinliği, gece 24.00’de meşalelerle yapılan yürüyüş sonrasında Büyük Sürgün Ateşi’nin yakılmasıyla başladı.
Etkinliğe katılan yedi Abhaz milletvekilinden Garik Samanba konuşmasında Abhazya’daki Sürgün anma etkinliklerinden ve Abhazya’nın genel politikasından bahsetti. Gecenin karanlığına salınan ışıklı balonlarla geri dönüş özleminin vurgulandığı etkinlik, Pazar günü de denize çelenk atılmasıyla sona erdi.
İZLENİM
Sürgün ve Etkinlikler
Fatma Özdemir
İstanbul’daki ilk etkinlik, 21 Mayıs 2011 günü saat 13.00 de Kafkasya Forumu’nun organize ettiği “Rusya biz geri geldik” temalı protesto yürüyüşüyle başladı.
Sürgün ve soykırımı öne çıkaran sloganların atıldığı ve pankartların taşındığı yürüyüşte, Soçi Olimpiyatlarının soykırımın devamı niteliği taşıyacağı vurgulandı.
Muhatabını doğrudan hedef alması, seçilen yerin Rusya Konsolosluğu olması eylem üzerinde çalışıldığını da gösteriyordu. Eyleme katılan coşkulu kalabalık, istenilen düzeyde olmasa da “Rusya biz geliyoruz”u çağrıştırıyordu.
İkinci etkinlik yine aynı adreste saat 15.00’ te Çerkesya Yurtseverlerinin yürüyüşüydü. Tema, Sürgün ve Soykırım – Soçi Olimpiyatlarıydı. Seçilen sloganlar ‘Forum’un kullandıklarının bir benzeri idi. Sloganlardaki fark “Kafkasya’nın” yerini “Çerkesya’nın” almasıydı. Kafkasya Forumu’nun düzenlemiş olduğu yürüyüşe katılan kitlenin birçoğu eylem sonunda Taksim meydanına dönüp, Yurtseverlerin eylemine katıldı. Her iki yürüyüşün kitlesi hemen hemen aynı insanlardı ve dışarıdan bakıldığında “Çerkesler iki kez yürüdü” algısı oluşuyordu. Üçüncü etkinlik saat 18.00’de KAFFED’in düzenlemiş olduğu, Beşiktaş’taki Sürgün Anma Etkinliği idi.
İnsanlar yorgundu ama yine de etkinliğe katıldılar. Çerkes halkı bu üç etkinlikte de bulunma çabası içindeydi, bir kurumu bir diğerinden ayırma anlayışında değillerdi ve her bir anlayışı hem doğruladılar hem yanlışladılar. Aktivistlerin bu dersi dikkate almaları gerektiğini düşünüyorum.
Bir “Akraba buluşma günü” görünümünde başlayan anma etkinliği, bütün kesimlerden ve birçok şehirden insanı bir araya getirdi. Uzun zamandır birbirlerini göremeyen insanların buluşmasını izlemek güzeldi. İnsanlar hasret giderdi.
Etkinliğin başlangıç aşamasında aksamalar yaşandı. 18.00 olarak bildirilen başlangıç saati 20.00 ye kaydırıldı. Ses düzeni sorunluydu, sloganlardaki acemilik hemen anlaşılıyordu. Meşaleli yürüyüş aydınlıkta yapıldı. Nart ateşinin aceleye getirilmesi de başka bir aksamaydı.
Ama sanırım asıl aksaklık eylemin temasında yaşandı. Sürgün ve Soykırımı andığımız 21 Mayıs’ta hedef ve muhatabımızın Rusya Federasyonu olması gerekirken, Kaffed hedef çoğaltıp (dil, tv, eğitim vb.) 21 Mayıs’ın özünden uzaklaşmıştır. Kitlenin enerjisini başka alanlara kanalize ederek sönümlendirme yolunu seçmiştir. Oysaki Çerkes halkının Kaffed’den beklediği; 21 Mayıs’ı Taksim’de, Rusya Konsolosluğu önünde taleplerini haykırarak anmasıydı. Gönül isterdi ki Kaffed sokağa destek versin ve sokağa hakim olsun.
Üç örgütün düzenlediği üç farklı etkinlik… Katılanlar hemen hemen aynı insanlar, bu üç örgüt bunu görmeli ve tabanın sesine kulak vermelidir. Bu ses diyor ki “Tek yerde tek nefes ve tek ses olalım, dosta düşmana Çerkes halkının kararlı gücünü gösterelim”. Bu arada benim de acımasızca eleştirdiğim ÇHİ ayrı bir eylem düzenlemedi. Ama bütün etkinliklerde, kendi pankartlarını dahi kullanmadan bulundu, destek verdi. Her yapılana destek olmayı “Çerkeslik bilinci” olarak algılamışlardı. Çok hoş bir davranıştı.
Umarım gelecek 21 Mayıs’ta ve diğer olası eylemlerde, bir eylem komitesi oluşturulur ve bütün örgütlerimiz bu komitenin alacağı kararlar doğrultusunda davranır. Ben kendi adıma bu önemli günlerdeki eylemlerde parçalanmışlık devam ederse, hiçbir örgütün ve kurumun eylemine katılmayacağım. Benim gibi düşünen birçok insan olduğunu da biliyorum.
Ümit ediyorum ki Çerkes halkı, bu haklı taleplerini dillendirirken küresel sermayenin yedeğine düşmeden, sadece kendisi için değil tüm ezilen, Soykırım ve Asimilasyon’a uğratılan halklar ile beraber sesini yükseltir.
Sayı : 2011 06