Kafkasyalılar daha en başından itibaren günümüze kadar adalet arayışlarını sürdürdüler. Ama yüz elli yıllık bir sorun olan katliam, sürgün ve soykırımın, uluslararası arenada kabul edilmesine, destek görmesine önderlik eden demokratik bir hareket doğuramadılar. Kafkas dernekleri, federasyonları, vakıfları geleneksel statükocu anlayışları sürdüren birer kurum olmaktan öteye gidemediler. Önlerine koydukları ne ‘beyaz soykırım’ için ne de geçmişte yaşanan soykırım için önerilen aktif bir stratejileri olmadı. Entelektüeller geleneksel statükoyu kırmak için bir takım çabalarla yeni demokratik arayış başlattı, tarihi sorunları, adalet arayışlarını ‘ortak akıl’ gibi toplantılarla öne çıkardılar.
KAFFED’le birlikte dernek, vakıf, sivil örgütlülükler günümüz dünyasının anladığı tek dil olan barışın, demokrasinin, bilimin dilini geliştirip güçlendiremediler. Türkiyeli her milliyetten aydınların, demokratların, ezilenlerinin desteğinin alınması için sorunları, Kafkasyalıların dışındaki halklardan ileri kimliklerin bilincine çıkartamadılar. KAFFED bunu bu güne kadar başaramadı. Uluslar arası arenada güç olmanın yolu, yordamı, sivillerin örgütlülüğüdür. KAFFED diasporada Çerkes davasını dünyanın gündemine taşıyacak tek gücün kendisi olduğuna inanıyorsa bu bir yanılgıdır. KAFFED bu konuda söz söyleyebilecek tek örgütlü güç değildir ama onurlu bir güçtür. Geniş Kafkasyalı kitleleri kucaklasa bile Türkiye ezilenlerinin örgütlü ileri kimliklerinin, her milliyetten entelektüel, aydın, demokrat insanlarının desteğini almadıktan sonra tarihi problemleri, yaşanılan sorunları bilince çıkartamayacak, haklı bir davanın adalet arayışını tek başına savunamayacaktır. Onurlu mücadelesiyle KAFFED tarihten gelen sorunları önemli yere ulaştırmış olmakla birlikte, Türkiye halklarıyla dünya ezilenlerinin gündemine taşıyamamıştır. Kafkasyalı aydın, yazar demokrat, entelektüel kimliklerin örgütlü beraberliğine, aralarında ortak akademik bir dil oluşturulmasına şiddetle gereksinim var. KAFFED Kafkas sorunlarını hem Türkiye halklarının hem dünya ezilenlerinin bilincine taşması için tek söz sahibinin sadece kendisi olmadığını görmeli. Tarihi sorunlardan kaynaklı günümüzdeki ‘beyaz soykırımı’ engellemenin yolu, diasporadaki tüm Kafkas örgütlülüğüyle ve her milliyetten aydın, demokrat insanlarla birleşmekten geçmektedir. 19. yüzyılın dünyadaki en büyük soykırımı Çerkeslere uygulanmış kurban edilmiş yüz binler için, adalet arayışı başka nasıl sürdürülerek bilince çıkartılacak?
Sorun, geçmişte yaşanmış bir milli zulümdür, bunu dillendirmek ölüyü diriltmek can vermek gibidir, sorun tarihe mal olmuş bir haksızlıktır, öylece dursun diyemez hiç kimse. Sorunun uluslararası alanda kabul edilip, destek görmesine öncülük etmek için; arka planı, teorik, politik, siyasi, kültürel donanımlarla oluşmuş geniş Kafkas örgütlülüğü başarılmalı. Yenidünyayla yeni örgütlülükler, yeni perspektifler, yeni stratejilerle, yeni dille konuşulmalı. Kafkas kurumları, aydınları, ilericileri, entelektüelleri, uluslar arası camiada soykırımı böylece bilince çıkartacaktır. Bu haklı dava, dünya ezilenleriyle Türkiyeli her milliyetten ezilenler tarafından destek görecektir.
Adalet arayışları, demokratik sivil mücadele biçimleri geliştikçe bu faaliyetler karşıtını da doğuracak. Rus faşistleri, ırkçıları uluslar arası girişimlerin önünü kesecek. Fakat tarihten gelen; iktisadi, politik, siyasi, coğrafi, kültürel sorunlar, dünyanın gözlerinin önüne serildikçe ırkçı, faşist, gerici karşı duruşlar, haklı adalet arayışını engelleyemeyecek. Çerkes örgütlülükleri faaliyetlerini özenli, kesintisiz, bilinçli araçlarla sürdürdükçe engellenemeyecek. Kırktan fazla ülkeye diaspora edilmiş Çerkesler, konu üzerine kitaplar yazmış, araştırmalar yapmış akademisyen, yazar, aydın, demokrat ileri kimlikler esas olarak bu sorunu somutlaştırarak dillendirmeli. Gerçeği bilen demokratlar, ilericiler, aydınlar, ulusal sorun için onlarca konferanslar, sempozyumlar yapmalı.
Kimliklerini, dillerini kaybetmekle karşı karşıya kalan milyonlarca Kafkasyalı, demokratik sivil örgütler etrafında toparlandıkça roller oynayacak. Esasen Çerkes ulusal uyanışı ve Çerkesler, Türkiye ile dünya gündemine ne yazık ki 1992 Abhaz – Gürcü savaşı, ardından 1994 Çeçen – Rus savaşı, 2000’li yılların ardından ise Gürcü – Oset savaşlarıyla girdi. Çerkes ulusal uyanışı diasporada henüz yeterli bilinci sağlayamadı. Çerkes kitlesi politikleşmeyi savaşlarla öğrendi. Şimdi siyasi, kültürel, tarihsel sorunlar barış diliyle kurulmalı. Kamuoyunun bilinçlendirilmesi konferanslarla, sempozyumlarla, türlü sivil örgütlerle dayanışma gösterilerek her milliyetten Türkiye aydınlarının, ezilenlerinin destekleri alınmalı. Dünyanın tüm ezilenleri; Bask, Korsika, Tamil, Timor, İrlanda, Bosna, Kürt coğrafyası, Irak, Afganistan gibi yerlerde uğradıkları haksızlıkları, katliamları, soykırımları örgütlü yapılarıyla aşıyor. Çeçenya’da, Abhazya’da, Osetya’da yani Kafkasya’da da bu sorunlar bağımsız mücadelelerle aşılacak.
Bugün diasporada milyonlarca Kafkasyalı, Kafkasya’nın bir tas suyunu içmemiş. Oşhamafe’yi, Kuban’ı, Kafkas ülkesini görmemiş. Milyonlarca insan dedelerinin uğradıkları soykırımla ilgili değil. Bilinç düzeyleri de geri. Esas olarak yakın zamanlardaki savaşlarla olabildiğince bilinç sahibi olundu. Savaş kötüdür ama ne yazık ki son savaşlar kitleleri anavatanla ilgili bir noktaya taşıdı. Diaspora artık eski diaspora değil, geçmişe göre daha siyasileşti kendine daha güveniyor şimdi. Öyleyse konular daha çok düşündürmeli. Çerkeslerin kayıplarına sürekli kayıplar ekleniyor. Dil, kültür, xabze*, atalarının yarattığı her değer yitip gidiyor. Bu değerler yaşatılmadan Çerkeslik nasıl var olunacak? Kırk ülkeye diaspora edilmişler anadiliyle eğitim almıyor. Kendini Çerkes gören, Çerkes tanımlayan milyonlarca insan var, ana diliyle eğitim alan yok! Rus generallerinin yüz elli yıl önce gerçekleştirdiği uygulamalar sanki günümüzde de uygulanıyor. 21 Mayıs her gün adım adım yaşanıyor. Eğer ki Çarlığının kırımları, sürgünleri olmasaydı Çerkesler bağında, bahçesinde, toprağında olacaklardı, atalarından kendilerine kalan değerler de yok olmayacaktı. İşlenen suçun sorumlularını Çerkesler af etseler de tarih af etmeyecek!
Kafkasya’da işlenen suçu hadi yüz elli yıldır Rus iktidarları yurttaşlarından gizledi. Ama milyonlarca Çerkes kendilerine uygulanan suçları dünyaya anlatamamasına ne demeli? Akıllara zarar. “İmkânsızlıklar var” denilse de bu açıklamalar entelektüellerin sorumluluğunu arttırıyor. Henüz Çerkeslerin Nürnberg’i olmadı ama bunun birinci elden olması için J. P. Sartre’in dediği gibi: “Çağından sorumlu olan entelektüeller”dir bilinci geliştirilmeli.
*xabze / khabze / habze: Çerkeslerin yazısız anayasası
Sayı: 2011 08