KAF-DAV Başkanı Muhittin Ünal’la dünden bugüne

0
659

III.Bölüm

-DÇB’nin zamanla RF’nin güdümüne girdiği söylendi. Siz katılıyor musunuz bu görüşe?
İğneyi önce kendimize batırmalıyız ve bir mukayese yapmalıyız. O zaman haksızlık yapmamış oluruz. Türkiye’deki kültürel yapılarımız Türkiye yasalarının ve anlayışının dışında olan yapılar mıdır? Bu konuyu açıklığa kavuşturmam gerek. İstanbul’da bir derneğimiz ‘Çerkes Dosyası’ adıyla iki dosya yayınladı. Dünya Çerkes Birliği’ni (DÇB) çok sert eleştiren, FSB elemanı 3 tehlikeli insanın zararlı çalışmalar yaptıklarını ve DÇB’ye iş yaptırmadıklarını belirten dosyalardı bunlar. Şevket Doğan büyüğümüz elinde dosyalardan birisinin çıktısı olan kâğıtlarla, İsmet Boran beyin ofisinde “Bu ne rezalettir, FSB’lilerle mi çalışıyorsunuz?” diye bana çıkışmıştı. Sayın Hakkı Kurmel de vardı orada. Sakin sakin konuyu baştan sonra anlattım. Hakkı bey de ek açıklamalar yapınca sakinleşti.
Bu dosyaların üzerinden çok geçmeden her 21 Mayıs’ta gelen, DÇB dosyasının o en tehlikeli insanı olarak gösterilen kişi, Kaffed’e normal ziyarete gelmişti. Bazı konuşmalarını beğenmediğimden ve öğrenci burslarıyla ilgili bazı ihtilaflarımız nedeniyle, ilaveten o meşhur DÇB dosyasının da bir anlık etkisiyle, “bir ev sahibinin misafirine bir daha gelme demesi yakışmaz ama bunu size söylemek durumundayım” dedim. O’nu tanıyan ve sanırım ev sahipliğini yapmakta olan bir değerli hemşerimiz de, DÇB dosyalarını sitesine koyan derneğin söylemlerine paralel söylemleri bulunan bir derneğimize götürdü O’nu. O derneğin Sayın Genel Başkanının ve bir yıl sonra da 10 kişilik bir heyetin davet işlerini organize eden de o en tehlikeli olduğu yazılan kişiydi. Ama ağzımızı açıp hiçbir şey söylemedik. Belki şu anda da gelip gidiyordur? Ne oldu yani? Bahse konu kişi gelip gidiyor diye o kuruluş satıldı mı, RF’nin güdümüne mi girdi? Temel hedef ortak kültürel çalışmalar ise ve siz kendinize güveniyorsanız, DÇB veya bir başka kuruluşta istihbaratçıların olması sorun değildir. Bu tür yaklaşımları ve değerlendirmeleri artık aşmış olmamız lazım. Bu tür küçük ayrıntılar aşılmaz engellere dönüştürüldükçe idealimizdeki güçlü yapılanmalar da bizden o kadar uzaklaşır.
Konuyu daha iyi anlatabilmek için başka bir örnek vereceğim. Kafder başkanıyken bir gün mutfakta küçük bir yangın çıkmıştı. Hepimiz koştuk, gençler de koştular ve tehlike atlatıldı.
Daha 10 dakika geçmeden Başbakanlıktan arıyoruz diye MİT’ten arayıp “geçmiş olsun” dediler. 10 dakika içinde haber oraya nasıl ulaşmıştı? Bana, derneklerimizin ve diğer kuruluşlarımızın içinde görevli birer istihbarat elemanı olmadığını söyleyemezsiniz. Bilinir ki, her canlı organizma kendisini koruyacak bir sisteme sahiptir. Devletlerin de bu tür önlemleri mutlaka vardır. Ülkemizdeki derneklerde içimizden birileri istihbarat amaçlı olarak gizliden görevliyseler, RF içindeki cumhuriyetlerde olması da doğaldır. Şimdi rahmetli olan, MİT’ten eski bir daire başkanıyla tanışmıştık. Bir hemşerimizin cenaze töreninde o da vardı. Kendisine sordum: “Türkiye’deki Kafkas derneklerinde temsilcileriniz var mı? Lütfen söyler misiniz? Mesela ben her dernekte en azından bir tane olduğunu düşünüyorum” dediğimde cevabı çok kısa oldu. “Bire razı ol.” Demek ki her yerde var.
Birbirimizi yok etmeye çalışmanın bir manası yok. Genç kuşaklar bundan etkileniyor. Belli yaşa ve olgunluğa gelmiş insanların birbirini yıpratma çabası içinde olması doğru değil. Bir yanlışı karşılıklı olarak tartışıp düzeltmeye çalışmak başka, bir kuruluşu yıpratma uğruna özel bir gayret içine girmek başka. Farkında olarak veya olmayarak bu konuda hatalar yapıyoruz. Temennim bundan sonra olmamasıdır. Neticede zarar gören toplumumuzdur.
-Son zamanlarda Çerkes Hakları İnisiyatifi (ÇHİ) diye bir oluşum ortaya çıktı. Bu oluşum anadilde eğitim ve tam gün yayın yapan bir televizyon için mücadele ettiğini söylüyor. Ankara ve İstanbul’da 2 miting düzenlediler. Çerkesler sokağa alışık olmamasına rağmen her iki mitingde de yaklaşık bin civarında insan vardı. Bu mitingleri biz de izledik ve insanların bu isteklerinde samimi olduklarını da gördük. ÇHİ, eyleme tüm kurumların katılması için talepte bulunduklarını söylerken Kaffed bir bildiri yayınlayarak eylemi desteklemediklerini beyan etmişti. Eylemin, içlerinde olmadıkları bir oluşum tarafından düzenlendiğini, eylem kararı alındıktan sonra gelin siz de katılın dendiğini belirttiler. ÇHİ temsilcileri televizyon kanallarında programlara katıldı ve bu durum da değerlendirildi. Bu değerlendirmeler sırasında Çerkeslere hakaret edenler de oldu, destekleyenler de. Murat Bardakçı’nın yazısına ve yorumlarına büyük tepkiler geldi. Böyle bir talep var ki bin kişi sokağa çıktı. Eylemin düzenlenme süreci Kaffed’in de belirttiği gibi demokratik değildi. Ancak Kaffed bildirisi de kamuoyunda Çerkeslerin dil ve TV gibi bir talebi olmadığı yönünde bir izlenim yarattı. Hatta bazı TV kanallarında ‘Çerkeslerin böyle bir isteği yok, bunlar 3-5 kişi, federasyon desteklemiyor’ gibi açıklamalar yapıldı. Bu konuda sizin düşünceleriniz nedir?
Ne kurum olarak Kafdav’a ne de şahıs olarak Muhittin Ünal’a bu konuda bir talep gelmedi. Arayan soran da olmadı. Organizasyonu yapan arkadaşların internetten bir yazılarını okudum. İlgili kurumları ziyaret edip davet ettiklerini bildiriyordu. Adnan Cankılıç’la bir kitap nedeniyle telefonda görüşürken “Hangi kuruluşları gezdiniz? Ankara’ya da geldiniz mi?” diye sordum. “Evet, Ankara’ya geldik, hem Konsey’i hem de Kaffed’i ziyaret ettik.” dedi. “Ne dediniz?” dedim. “Bir eylemimiz var, destek istiyoruz dedik, ama henüz cevaplamadılar” dedi. Onlarla tek diyaloğum bu oldu. Konuyu Cihan Candemir Bey’e de sordum: “Bu arkadaşlar size geldiler mi, talepleri neydi?” diye. “Biz böyle bir karar aldık, gelin bizi destekleyin” demişler. Eee, şimdi sen 60 dernekten oluşan bir kuruma “Gelin, katılın, destek verin” dediğin zaman anında cevap alamazsın. Onlara düşünme payı, örgütüne danışma süresi vermen gerekir. Konsey’e sorma şansım henüz olmadı. Diğer derneklere sordular mı bilmiyorum. Çünkü haber bültenleri dışında pek televizyon seyretmem, keza internete de çok zaman ayıramıyorum ve çoğu mesajları da okuyamıyorum.
Toplum ve kamuoyu karşısına çıkıyorsanız iyi bir altyapı hazırlığı gerekir. Talepleri yanlış mı? Onu tartışmıyorum bile. Ama bu şekilde mi olmalıydı diye düşünmedim değil. Federasyonu da haksız görmüyorum. Federasyon 60 dernekten oluşuyorsa başkan kendi kendine karar veremez. Dernek başkanlarını çağırmak suretiyle görüşlerini alacak, başkanlar da gidip üyelerinden görüş alacak. Örgütlülüğün anlamı da budur zaten. Bu eylem düzenlenirken kurumların hepsini bir araya getirecek bir yapı oluşturulabilirdi. Çerkes toplumu adına bir karar alınacaksa tüm Çerkes kurumlarını bir araya getirecek beceride bir yapı olabilirdi. Tartışılırdı. “Federasyonlar siz gidin tabanınıza sorun, dernekler siz gidin tabanınıza sorun. İki ay sonra tekrar toplanalım” denebilirdi. Ortak Eylem Danışma Grubu gibi bir ad bulunurdu, tabanın ve kurumların görüşlerini almak üzere bir çalışma yapılabilseydi katılım bir ya da iki binde kalmazdı. Seçimler yaklaşıyor, seçimden önce taleplerimizi duyuralım gibi bir düşünceyle biraz aceleci davranıldı gibi geliyor bana. Organize edenlerin içinden ben Fuat’ı (Uğur) daha yakın tanıyorum. Erol Taymaz, Fuat ve ben yıllar önce bu talepleri dillendirmiştik. Diğer arkadaşları çok fazla tanımıyorum. Keşke bu talepleri dillendirmek için daha farklı ve katılımcı bir yol izleyebilselerdi. Taleplerin yanlış olduğunu söylemiyorum. Yöntemden bahsediyorum.
Sorunlarımız kısa soluklu değil, o nedenle de alt yapıda iyi bir hazırlık yapılarak yola çıkmak gerekirdi. Bir an için taleplerin olumlu karşılandığını düşünelim. Hangi lehçelerde, hangi yetişmiş uzmanlarla ve nerelerde, hangi materyaller kullanılarak yapılacak? Bunların önceden tartışılması ve hazırlıklarının yapılması gerekir ki, o da asgari 3-5 yıllık bir periyottur. Hele bir başlayalım ondan sonra gerekenler yapılır diyenler de olacaktır, saygı duyarım. Ama hazırlıksız olarak başlayıp başarılı olamazsanız, sonrası için mümkün olabilecekleri de yok etme riskini göz önünde bulundurmak zorundasınız.
Nart TV Amman’da yayına başladığı zaman DÇB toplantısına davet edilmişlerdi. En büyük sıkıntıları materyal ve tanınan süreyi dolduramama sorunuydu. “Bize tanınan süreyi dolduramıyoruz, ne olur bize materyal gönderin” diyorlardı. O nedenle söylemde bulunmadan önce alt yapı hazırlıklarını bir noktaya getirmiş olmamız gerekirdi.
-Bu soruyu ÇHİ özelinde sormamıştım. Toplum artık talep etme noktasına gelmiş. ÇHİ ortaya çıkmadan önce Kaffed’in bu işi örgütlemiş olması gerekmez miydi?
Kaffed’de bir yönetim var. Bu onların kararına bağlıdır. Bu konuda ilk açılımı yaptığımda yapayalnız kaldığımı ve beni görünce bazı hemşerilerin yollarını değiştirdiğini söylemiştim. Oysa söylediğim de şuydu: Mahalli olarak konuşulan Türkçe dışı dillerle ilgili çıkan yönetmelik ve değişiklikler için medya hep “Kürt dili için yönetmelik çıktı, Kürt dili yönetmeliği değişti” gibi hep Kürtleri baz alan yayınlar yapıyordu. O nedenle medyaya sitem ederek “Bu ülkede sadece Kürtler yok, Çerkesler de var, onlar da anadillerini öğretmek, tarihlerini ve kültürlerini genç kuşaklara aktarmak istiyorlar” demiştim. Federasyonu bıraktıktan sonra kalan arkadaşlar şunu yaptı, şunu yapmadı, eksik yaptı demem hoş ve doğru olmaz. Ama ÇHİ’yi oluşturan arkadaşların biraz daha sabırlı olmaları gerekirdi. Örgütlerimizin başında olan insanların aklı-selim düşünerek bir araya gelmesi ve birlikte davranması gerekirdi. Hiçbir şeyin eskisi gibi gitmeyeceği kesin. Toplum olarak değişime ayak uydurmak zorundayız. Dergiler, gazeteler yoluyla ulaşarak kendi tabanımızı doğru bilgilendirmeliyiz.
-Sermayenin globalleşmesiyle birlikte ulus-devletlerdeki KİT’ler satıldı ya da tasfiye edildi. Böyle olunca ulus-devletlerin de çok büyük bir anlamı kalmadı. Bu durum şöyle bir sonuç doğurdu: Hakim ulusların şemsiyesi altında yaşayan etnik yapılar yukarıya çıkmaya başladı. Yani ben Gürcüyüm, Abazayım ya da Kürdüm demek eskiden devletten büyük tepki görmenize neden olurdu. Ama şimdi diyebiliyorsunuz. Böyle bir sürece girdik. Bu süreçte Kürtler kendilerini ifade etmenin yolunu arıyorlar. Çerkesler de böyle bir sürecin içine girdi. Biz Jıneps olarak bu süreçte Kaffed’in geri kaldığını düşünüyoruz. Çerkesler, Çerkes kimlik mücadelesi nereye gidiyor sizce?
Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum, çünkü sözlerim taraf olarak algılanabilir. Etnik kültürler yavaş yavaş ön plana çıkmaya ve kendilerini tanıtmaya başladılar. Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu toplantılarında tüm grupların temsilcileri bir aradayken bu hususlar açıkça tartışılıyordu, ama ne yazık ki çok yararlı olan o yapı dağıtıldı. Örnek olarak Kürtlerden söz ettiniz. Kürtler o noktaya gelmeden önce 30-40 yıl hazırlık yaptılar, Kürtlerin ana hedefleriyle diğer grupların kültürel amaçlı talepleri mahiyet itibariyle aynı şeyler değildir. Öncelikle bu konuyu netleştirmek lazım. Federasyon başkanı iken davet edildiğim bir toplantıda konunun doğrudan ilgisi olmadığı halde bir kişi ayağa kalkıp, “Kürt mücadelesine Çerkesler nasıl bakıyor?” diye sordu. Cevabım bir cümleydi: “Kültürel amaçlı mücadele söz konusu olunca Çerkesler de üzerine düşeni yapar. Ama kültürel talepleri aşan konularda kusura bakmayın, Çerkesler yanınızda olmayacaktır.”
Kaffed’in geri kalıp kalmadığı konusu tartışmayı gerektirir. Resmi statüde olunca her şeyi ince eleyip sık dokumak zorundasınız. Hele bizim gibi toplumların tabanlarına böylesi konuları anlatabilmek zorsa işiniz de zordur. Bağımsız bir inisiyatif olunca daha özgürsünüz, daha rahat konuşabilirsiniz. Bir hata yapsanız bile zararını herhangi bir kuruluş ödemeyecektir. İkisinin niteliği farklıdır. Zamanında Abhaz Dayanışma Komitesinin kuruluşunda da benzeri düşünce esas alınmıştı.
Devam Edecek


Yayın Sırası Bekleyen Eserler
*Yohan Vlaremberg– Çeviri: Habibe Eren. Redaksiyon: Murat Papşu. Kafkasya’nın tarihi, topografik, istatistik, etnografik ve askeri tasvirlerini kapsayan; savaş yıllarında yaşanarak öğrenilen şeyleri kaynak alarak yazılmış ve Çar tarafından uzun yıllar gizli olarak arşivlerde tutulması emredilmiş bir eserdir.
*Alanlar; İskitlerden Erken Alanlara Kadar Kuzey Kafkasya: Aksar Tuallagov- Çeviri: Habibe Eren. Redaksiyon: Vural Tümer. İskit-Alan-İran ve Kafkas halkları arasındaki ilişkilerin bilmediğimiz yönleriyle ilgili, çoğu zaman şaşırtan bir eserdir.
*Kafkasya’nın Eski Boyları ve Medeniyetleri: B.B. Piyotrovski- Redaksiyon: Arkeolog Mahmut Bilge Baştürk. Ünlü uzmanların (A.P. Kruglov-R.M. Munçaev-K.F. Smirnov-E.İ. Krupnov B.B. Piyortovski) emeğiyle hazırlanmış, Sovyet Bilimler Akademisi tarafından Moskova ve Leningrad’da 1958 yılında 68 nolu akademik eser olarak yayınlanmıştır. Orta ve Kuzeydoğu Kafkasya haklarına ait arkeolojik ve antropolojik buluntulara ağırlık veren bir eserdir.
*Çerkes (Adıge): N.F. Dubrovin- Çeviri: Habibe Eren. Redaksiyonu devam etmektedir. Çerkesleri tanıtma amacıyla Dubrovin tarafından yazılmış olan mevcut eserler incelenerek hazırlanmıştır. Çerkeslerin antik tarihlerini, boylarını, geleneklerini etnografik ve folklorik yönden tanıtmaya çalışılan bir eserdir.
*Abhazya’nın Arkeoloji Haritası: N. Voronov– Çeviri ve Redaksiyon: Kayhan Yükseler. Abhaz halklarının antik geçmişini ortaya koyan kıymetli bir eser olarak bilinmektedir. Çok sayıda kazı materyaline ait resim ve ek bilgi içermektedir.
*Edebi ve tarihi antik eserlerde Kuzey Kafkasya: V.M. Atalikov- İlk çağlardan başlamak üzere Kafkasya’ya giden tüm seyyah, araştırmacı ve tarihçilerin bu güne kadar kaleme aldıkları eserlerin Kuzey Kafkasya’ya ait bölümlerinden özetler alıntılamak suretiyle oluşturulan eser. El-fa tarafından 2004 yılında Nalçik’de yayımlanmış olup orijinal metni 392 sayfadır. Kaynakçasının zenginliği şaşırtıcı derecededir.
*Kafkasya’daki ATLANTİS: Yakov Gordin- Berzeg Murat ile Gordin’in yapmış olduğu bir röportaja ilave olarak; Kafkas-Rus savaşları sırasında görevli generallerin Çerkesya ve Çerkes halklarına yaklaşımları, Çerkes ileri gelenlerin nasıl yanıltıldığı ve Çar II. Aleksandre karşısında sıkıntıya nasıl düşürüldükleri ve bu olay sonucunda vatanlarından nasıl sürüldüklerine dair önemi bilgiler içeren uzunca bir makaledir.
*Abaza Çocuk Masalları: Meremkul Vladimir– Çeviri: Özdemir Özbay. Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde yaşayan Aşuwa-Aşkaruwa diyalektiyle konuşan yaşlılardan derlenmiş, eğitim değeri oldukça yüksek çocuk masallarından oluşmaktadır. Çetin Öner tarafından redaksiyonu yapılmakta olan masallar resimlettirilerek yayınlanacaktır.
*Ğuaze- Tamamı 59 sayıdan oluşan Çerkes Teavün Cemiyetinin yayın organı Ğuaze’nin ancak 41 sayısı bir araya getirilmiş ve Doğan Erdinç tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Erzurum Atatürk Üniversitesi bünyesindeki Seyfettin Özege kütüphanesinde bizde olmayan 4 sayının mevcut olduğu tespit edilmiş olup getirtilmesi için çalışılmaktadır. 59 sayıya tamamlama umudu ile eski eserlerin bulunduğu tüm kütüphaneler nezdinde araştırma yapılmaktadır. O nedenle basımı gecikecektir. Eksik sayılar konusunda bilgi sahibi olanların katkısına ihtiyacımız bulunmaktadır.
*Zeynep: Hayriye Melek Hunç– Hikaye-roman tarzında yazılmış bir eser olup daha çok Mısır anıları konu edilmektedir. Erzurum Seyfettin Özege kütüphanesinden ikinci romanı da istenmiş olup iki romanın bir arada yayımlanması için bekletilmektedir.
İletişim:
Kafdav Araştırma Kültür Dayanışma Vakfı
Mithatpaşa Cad. No: 58 / 3
Kızılay – ANKARA
Tel: (0312) 419 73 30 – 419 73 30
Fax: (0312) 419 73 56
Banka Hesapları:
Halkbank Meşrutiyet / Ankara Şubesi: TL
TR96 0001 2009 3870 0016 0020 26
Vakıfbank Meşrutiyet / Ankara Şubesi TL
TR38 0001 5001 5800 7287 0638 27
Yapı Kredi İzmir Caddesi / Ankara Şubesi TL
TR84 0006 7010 0000 0066 8052 99
Garanti Bankası Meşrutiyet Caddesi / Ankara Şubesi TL
TR19 0006 2000 5280 0006 2987 62
Garanti Bankası Meşrutiyet Caddesi / Ankara Şubesi USD
TR57 0006 2000 5280 0009 0985 65
Posta Çeki Hesabı:
1911727 No.lu hesap – Ankara

Sayı : 2011 07