Çerkesya’da Tedavi Yöntemleri

0
444

1844

Geceyi hastanın evinde geçirmek adettendir, akrabalar ve arkadaşlar yemeklerini yanlarında getirir, getirilenler çoğunlukla koyun ve keçidir

Ülkede hekim eksikliği yok, hem Türk hem de Çerkes hekimler var. Türk olanlar hurafeyle yaklaşarak hastalığa Kuran’ın dediklerinden başka bir çare bulamıyor. Çerkesler ise daha mantıklı bir yol izliyor: Şifalı otlar, tereyağı, balmumu, bal ve kanatma yöntemini kullanıyorlar. Kanatma yöntemini daha çok kafadaki hastalıklarda uyguluyorlar. Ağrılı bölgeyi demir bir kesiciyle yarıyorlar, kanamayı durdurmak için de ısırgan otu veya pamuk kullanıyorlar. Özellikle yara tedavisinde çok başarılılar, bu tedavi için sadece bitkisel içeriklerden yararlanıyorlar.
Yaralının tedavisine eşlik eden tören ise oldukça ilginç. Yaralı ayrı bir odaya yatırılır, yatağın ayakucuna pulluk demiri, çekiç ve içinde taze yumurta bulunan bir bardak su konur. Ziyarete gelenler pulluk demirine çekiçle 3 kez vurur, parmaklarını suyun içine batırıp çıkardıktan sonra bir an önce iyileşmesi için dua ederek hastanın üzerine serper. Sonrasında bir halka oluşturacak şekilde odadaki yerini alır. Yanlışlıkla hekimin yerine oturan olursa cezalandırılır, bu cezanın bedeli Esculapius’un (Sağlık ve Hekimlik Tanrısı) oğlunun ana geliri sayılabilecek hediyelerdir. Geceyi hastanın evinde geçirmek adettendir, akrabalar ve arkadaşlar yemeklerini yanlarında getirir, getirilenler çoğunlukla koyun ve keçidir. Akşama doğru, kızlı erkekli gençler flüt ve uda benzer bir enstrümanla topluluğa katılır. Erkekler odanın bir yanında, kızlar da diğer yanında yerlerini alır. Cesaretin övüldüğü, savaşla ilgili bir şarkıya başlarlar, kızlar dans eder. Müzisyenler çalmaya devam eder, akşam yemeği öncesinde ise öyküler anlatılır. Sofra kalkar kalkmaz oyunlara başlanır. Son oyunda tavandan bir ip sarkıtılır, ucuna bisküviye benzer bir çörek bağlanır. Gençler ipi birbirine fırlatarak çöreği dişleriyle yakalamaya çalışır. İlk gece böyle geçer, hasta uyumaz çünkü uyuması ayıplanır. Hatta gürültüden rahatsız olmuş gibi de görünmez; belki zayıflığını sergilemek istemediğinden, belki de savaş şarkılarının onu tekrar canlandırmasından ya da önünde gerçekleşen şenliğin acısını yatıştırma işlevi görmesinden. (‘The Anglo American’ dergisinin 27 Nisan 1844 tarihli sayısından)
Çeviri: Serap Canbek

Sayı : 2011 09