Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

‘Ya sivil çözüm ya …’

John Haghor (Kaliforniya İrvine Üniversitesi-Kaliforniya Adıge Xase)

Çerkesler her yeni gelen nesille yüz elli yılı aşkın bir süredir birlikte kalplerinde anavatana dönüş ve ulusunu yeniden kurmak hayaliyle yaşıyor. Büyük güçlerin jeopolitik konumuna bağlı olarak bu hayal, bu geçen sure zarfında ulaşılabilir olmaktan umutsuzca uzak olmaya itildi. Bugünse tamamen farklı şartlara tabii olmakla birlikte ulaşılabilir olmaktan uzak değil. Öncelikle Çerkesler arasında geri dönüşün duygusal bir seçim olmaktan öte varoluşumuz için mutlak bir zorunluluk olduğu yönünde giderek artan bir farkındalık oluşuyor. İkinci olarak teknolojik alanında dünyadaki şaşırtıcı ilerlemeler, iletişim ve işbirliği sağlamak konusunda bize inanılmaz fırsatlar sunuyor. Fikir alışverişi yapmak, sorunlarımızı tespit edip, çözüm stratejileri geliştirmek ve fikir birliğine varmak hiç bu denli hız kazanmamıştı. Üçüncü olarak, belki de en önemlisi, dünya tarihinde uluslararası hukuk kuralları hiç bu kadar önem kazanmamış, evrensel adalet standartları ise hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Artık adalet her zaman olduğundan daha önemli, adaletsizlik ise bir o kadar kabul edilemez. Çerkeslerin, bugün Avrupa Parlamentosu’nda sorunlarını ve arzularını paylaşmak için bulunmaları bu gerçeğin en canlı kanıtıdır.
Biz Çerkesler şu an hakikaten sahip olduğumuz kültürü kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bunun sonucu olarak bugün dünyanın dört bir yanından seferber olan Çerkeslerin mevcut durumu tersine çevirmek için gösterdiği eşi görülmemiş çabaya hep birlikte şahit oluyoruz. Bu çabaların özünde anavatanımıza dönüş hakkının sağlanması arayışı var. Ne yazık ki, bu olayların zemininde Rusya Federasyonu’nun Çerkeslerin tarihi anavatanları Çerkesya’ya olan bağlılıklarını göz ardı etmesi ve sorunlarımızı körükleyecek yönde siyaset izlemesi yatmakta. Şu anda alışılmış bir söylem savaşına şahit oluyoruz. Bir tarafta, asıl hikayeleri ve yüz yüze bırakıldığı problemlerle baş başa kalan bir halk var. Diğer tarafta ise kendi kendini gerçekleştiren bir kehanetin sahibi iktidarın gerçek sorunları ele almayışı neticesinde yeni sorunlar yarattığına tanık oluyoruz.
Çerkes hareketi, anavatandaki hakların elde edilmesi yönünde çalışan tamamen barışçı, laik ve ilerici olan, uluslararası kanun ve standartları baz alan, bilgilendirme ve bilinçlendirme kampanyaları ve barışçıl protestolar yoluyla temel haklarımızın elde edilmesi yönündeki çabasıyla misal teşkil eden sivil bir harekettir. Yüzyıllar boyunca bizleri “medenileştirmek” bahanesiyle muazzam çaba gösteren Osmanlı ve Rusya’ya rağmen biz Çerkesler, bugün hala bizim için kutsal olan ve kimliğimizi tanımlayan erdemlerimizi yaşatıyoruz. Mücadelemiz bu yolda sürmelidir ve sürecektir. Varlığımızı sürdürmek için verdiğimiz bu mücadele sırasında “khabze” den uzaklaşmak demek, her şeyimizi kaybetmek anlamına gelir.
Uluslararası yasa ve standartlara dayalı hareket eden sivil örgütlenmelerin talepleri göz ardı edildiği sürece, insanların hayal kırıklığı ve umutsuzluğu ile beslenerek büyüyen odaklar kendilerini ön plana koyma şansına sahipler. Sorunlarımıza sivil çözümler üretemediğimiz takdirde saldırgan ve dini aşırılıkçı güçlerin şu anda kapısını çalmakta olduğu Çerkesya’ya tamamen yerleşmesi kuvvetle muhtemel. Kafkasya’nın şuan ki durumunu göz önüne alınca bu ihtimali tasavvur edebilmek hiçte zor değil. Doğu Kafkasya’da ortaya çıkan aşırılıkçılığın temeli dinden ziyade en temel insani hakları ellerinden alınan, istismar edilen, pek çok şekillerde aşağılanan ve güçsüz bırakılan insanların çaresizliğine dayanıyor. Doğu Kafkasya’da hayat bulmuş tamamen milliyetçi bir mücadeleyi dini aşırılıkçı bir harekete dönüştüren aygıt aynı taktikleri şuanda Çerkesya’da da kullanıyor. Barışçıl muhalefet suçlanıyor, masum gençler işkence ve tacize tabii tutuluyor, aktivistler ve gazeteciler öldürülüyor, Kafkasya dünyanın geri kalanından izole ediliyor. Bize son derece yabancı olan ve “khabze” ile kesinlikle uyuşmayan aşırılıkçı ideoloji bizim millet olarak sonumuz demek. Bunun neticesi ne yazık ki bu yıkıcı gücün Kafkasya’dan sonra Avrupa’da da ortaya çıkması anlamına gelir. Bizim amaçlarımıza tamamen zıt olan bu dayatma senaryonun gerçekleşmesini engellemek için elimizden geleni yapacağız.
Bu bağlamda Avrupa Birliği’nin Çerkes sivil hareketine desteğinin kritik önemi gayet açıktır. Avrupa Birliği Parlamentosu’nun değerli üyelerinin desteğini talep etme nedenimizin anlaşılması da bir kadar önemlidir. Hareketimiz kesinlikle ayrılıkçı bir hareket değil. Biz bir liderlik değişikliği arayışında değiliz. Biz şu anda anavatanımızda ikamet eden herkesi kucaklıyoruz. Biz Rusya Federasyonu’nun toprak bütünlüğüne saygılıyız. Biz sizlerden tüm dünya ve AB tarafından tanınan en temel insan haklarının Rusya Federasyonu içinde de uygulanması için destek talep ediyoruz.
Güçlü ve huzurlu bir milletin inşası adına atılan adımların başarıya ulaşabilmesi için Rusya ile işbirliğinin sağlanması gerektiği aşikar bir durum fakat Avrupa Birliği’nin de bazı konularda desteği bizim için elzemdir.
Konuşmamı bitirirken belirtmek isterim ki, Çerkesler Çerkes milletinin korunması ve rehabilitasyonu için gerekli tüm çabayı sarf etmeye hazır. Hareketimizin sivil olma niteliğini koruyacağını garanti ediyoruz.
Siz onurlu AB Parlamentosu üyelerinden bu gerçeği göz önünde tutarak halkımızın geleceği için tek seçeneğimiz olan barışçıl ve ilerici çalışmalarda bize destek vermenizi talep ediyoruz.

John Haghor ‘un AB’den destek beklediğini açıkladığı sorunlar şunlar:
-RF sınırları içinde yaşayan barış yanlısı Çerkes aktivistlerin sürekli saldırıya uğruyor olmaları ve yapılan infazlar, AB’nin kınaması ve bu yönde hatta inceleme başlatılması için teşvikte bulunması,
-Diaspora’nın anavatana koşulsuz geri dönüşüne ve BMYHHB’ye dayalı olarak anavatandaki haklarımızın geri alınması için atılacak adımlara tam destek verilmesi,
-AB himayesinde yapılacak toplantıların artırılması,
– Çerkes dilinin güncellenmesi için oluşturulacak öğretim programının tüm Diaspora’da ve özellikle anavatanda dağıtımının sağlanmasının yanı sıra, anavatandaki okul müfredatına dahil edilmesi,
 -Yerli Halkların Hakları konusunda Birleşmiş Milletler Daimi Forumu çalışmaları ve oturumlarına katılımımızın sağlanması, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi içinde Çerkes sorunlarına karşı farkındalığı arttırmak,
-Geçici bir görev gücü oluşturularak şuanda Çerkesya’da, özellikle 2014 Soçi Kış Olimpiyatları tesislerinin inşaat alanında, sebep olunan çevresel ve ekolojik yıkımı araştırıp engellenmesini sağlamak olarak özetleyebiliriz.

Sayı : 2011 11

Yazarın Diğer Yazıları

Anadilde Jineps Gazetesi Eylül 2024 Sayısı Yayında

Değerli Jineps okurları, Anavatanda yayımlanan Adige Mak (АДЫГЭ МАКЪ), Adige Psale (АДЫГЭ ПСАЛЪЭ), Çerkes Heku (ЧЕРКЕС ХЭКУ) gazeteleriyle ortak hazırladığımız eylül sayımızı sizlerle paylaşıyoruz. İyi okumalar,

1 Eylül Dünya Barış Günü

1 Eylül, “Dünya Barış Günü” olarak sadece Türkiye ve KKTC’de, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen “Dünya Barış Günü” ise 21 Eylül’de tüm dünyada kutlanıyor.

Sancılı ve fırtınalı yaşamlar

Dr. Şerafettin Dönmez’in yazdığı, sancılı ve fırtınalı bir hayat hikâyesini anlatan “Denef” kitabı, Papirüs Yayınevi etiketiyle raflarda yerini aldı. Yayınevinin tanıtım yazısından... Benim kimliğimle kim, neden...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img