İlk insan toplumlarının ortaya çıkışından yazının bulunuşuna (ya da ilk devletin kuruluşuna) kadar geçen zaman dilimine “İlkel Topluluk Düzeni” denilmektedir. İnsanlar “İlkel Topluluk Düzeni” içinde yüz binlerce yıl yaşamışlardır.
Bu yazımızda ilkel toplumların yaşam biçimine kısaca göz atacağız.
Toplumbilimin Temellerini Atan Amatör Bir Araştırmacı
İnsanın kökenini merak eden insanlar ilkel toplumun tarihini incelediler, gelişimin ve değişimin yasalarını bularak ilkel topluluk düzeninin nasıl evrimleştiğini açıkladılar. Bu işi ilk kez asıl mesleği avukatlık olan Amerikalı amatör bir araştırmacı Lewis Henry Morgan yaptı. Kızılderili kıyımına karşı çıkan ve 1847’de Seneca kabilesine oğul olarak kabul edilmiş olan Morgan, aynı zamanda senatör seçilen bir siyasetçidir. Liberal-hümanist görüşlü Morgan yazdığı eserlerle evrimci toplumbilimin temellerini atmıştır.
Morgan’ın görüşleri, “Üstün ırk” görüşünün “Üstün Kültür” biçiminde yumuşatılarak savunulduğu sözde “bilimsel” çevrelerde resmen aforoz edilip görmezlikten gelinse de, bu görüşleri açıkça ya da zımnen kabul eden çok sayıda bilim adamı vardır. Çağımızın önemli düşünürlerinden biri, F. Engels, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” adlı eserinde Morgan’ın görüşlerinden büyük ölçüde yararlanmıştır.

İnsanların Kökeni Birdir

Morgan’a göre insanlar tek bir kökenden türemiştir. Başka deyişle yeryüzündeki bütün insanların ataları, bir zamanlar ilkel topluluk düzeninde yaşamışlar, çağdaş kurumlarımızın tohumlarını da ilkel atalarımız atmışlardır. Yönetim, dil, aile, din, ev içi yaşam ve mimarlık ile mülkiyet gibi düşünceler insan yaşamında yavaş yavaş şekillenerek çağımızdaki biçimini almıştır ancak bunların gelişip değişmeleri de kaçınılmazdır.
Diğer yandan, çağımızdaki ilkel toplumlar daha yeteneksiz oldukları için değil, doğa ve coğrafi koşullar gibi nedenlerle geri kalmışlardır. Yine Morgan, coğrafi bakımdan soyutlanmış toplumların “sanatlarını ve kurumlarını saf ve homojen olarak koruyabilecekleri” görüşünde olduğu için, çağımızdaki ilkel toplumların toplumsal düzenlerini tarihteki ilkel atalarımızın nasıl yaşadıklarını gösteren canlı örnekler olarak değerlendirir. Dolayısıyla bu halkların yaşamlarını inceleyerek ilkel toplumlardaki toplumsal yapıyı anlayabileceğimiz, aile biçimlerini, toplumsal kurumları, dinsel inançları ve siyasal kurumları yeniden tasarlayabileceğimiz düşüncesindedir.

İlkel Toplumdaki Toplumsal Kurumlar

Morgan, Kızılderililerin yaşamını inceleyerek İlkel Toplumların toplumsal kurumlarını, gelişim ve değişim dinamiklerini anlamaya çalıştı. Böylelikle insanlığın ilkel atalarının (özellikle Greklerin ve Romalıların)  tarihsel gelişimlerini açıklayabilmeyi umuyordu.
Kızılderili kabileleri ile Avustralya yerlilerindeki akrabalık ve hısımlık ilişkilerini inceleyen Morgan, İlkel Toplum’un kandaş bir toplum olduğunu, aynı atadan geldiklerine inanan akraba toplumların bir arada yaşadıklarını ve aynı tanrılara taptıklarını; örf, adet gelenek ve göreneklerinin aynı olduğunu; eşitlikçi ve demokratik olduklarını; en eski klan ve kabile liderliklerinde verasetin bulunmadığını ve liderlik görevlerine seçimle gelindiğini, en eski toplumsal yapının anaerkil olduğunu ve ana soyunun temele alındığını kanıtladı.
Morgan’ın ilkel toplumlarda tespit ettiği aile biçimleri, akrabalık ve hısımlık ilişkileri, toplumun anaerkil ve kandaş yapısı, temel örgütlenme biçiminin soya dayanması gibi olgular, daha sonra çeşitli Asya ve Afrika halklarını inceleyen başka araştırmacılar tarafından da doğrulandı. Bu incelemeler sonucunda farklı toplumların sanatları, kurumları, inançları ve yaşam biçimlerinin özde aynı olduğu anlaşıldı.

İlkel Toplumdaki Temel Örgütlenme Birimi Olarak Soy

Morgan ve diğer araştırmacılar, İlkel Toplumun en eski ve temel örgütlenme biçiminin soya (klana) dayandığını göstermişlerdir. Kan temeline dayanan soylar, yine aynı kandaş temeldeki akraba soylarla bir araya gelerek Fratriler (boylar) ve kabileler biçiminde örgütleniyorlardı.
Bütün dünyada benzer özellikler gösteren soy toplumunun üyeleri kendilerinin ortak bir atadan geldiklerine inanıyorlardı.  Soy toplumunun birinci özelliği budur. İkinci olarak en eski soy toplumu, soyu ana yanlı takip eder, zamanla ana yanlı soy çizgisinden baba yanlı soy çizgisine geçilmiştir. Üçüncü olarak soy üyeleri arasında evlenme yasaktır, bu yasak katı kurallarla uygulanır.
Morgan, soy örgütlenmesinin zamanımızda uygarlıkla ya hiç ya da az etkileşime giren nispeten geri bir yaşam sürdüren toplumlarda var olduğunu kanıtlamıştı. Daha sonra yapılan araştırmalarla bu örgütlenme biçiminin uygarlıkla iç içe yaşayan Türkmenler, Kırgızlar, Karakalpaklar ve Evenkler gibi çağdaş toplumlarda da kalıntı halinde varlığını sürdürdüğü kanıtlandı. İlkel bir dönemin kalıntısı olduğuna hiç kuşku duymadığımız soy örgütlenmesinin,  Kafkas halklarında da görülmekte olduğunu, özellikle Adıge ve Abazalarda bütün canlılığı ile yaşadığını önemle belirtiyoruz.

Adıge ve Abazalarda Soy Örgütlenmesi

Adıge ve Abazalarda sosyal örgütlenme biçimlerinin tamamı kan esasına dayanır, temel örgütlenme biçimi soydur. Adıge ve Abaza inançlarına göre, aynı soyun üyeleri ortak bir atadan gelmektedir, bu nedenle de soyun diğer üyelerini kardeş sayarlar.
Çerkesler (Adıge ve Abazalar), soyu baba yanlı takip ederler, fakat daha önceki dönemlerde toplumum anaerkil olduğunu gösteren çok sayıda kanıt vardır.
Çerkeslerde soy içinden evlenme yasaktır. Bu yasak günümüzde bile uygulanmaktadır.
Görüldüğü gibi, Morgan’ın soy toplumları için saptadığı üç özellik de Çerkeslerde halen varlığını sürdürmektedir. Arkaik toplumlarda temel örgütlenme biçimi olan soy örgütlenmesinin Çerkeslerde bütün özelliklerini ve önemini koruyarak devam etmesi, Morgan’ın saptamalarının önemini ve doğruluğunu gösterdiği gibi Çerkes halkının köklerinin arkaik toplumlara dayandığını da gösterir.

Sonuç

Morgan’ın yaptığı çalışmalarla, İlkel Toplum dönemindeki temel toplumsal kurumların birkaç temel düşünce tohumundan geliştiğinin, kurumsal çeşitliliğin çok fazla olmadığının, kurumlardaki gelişme, değişme ve farklılaşma süreçlerinin insanın sınırlı akıl gücü tarafından belirlendiğinin ve çok yavaş gerçekleştiğinin, ilkel toplumlarda görülen bazı toplumsal kurumların çağımızın uygar toplumlarında bile halen varlığını sürdürdüğünün kanıtlandığını söyleyebiliriz.
Çerkeslerdeki soy örgütlenmesini en ince ayrıntılarına kadar inceleyerek bilimin hizmetine sunmak da önümüzde duran önemli bir görevdir.

KAYNAKÇA

Lewis Henry Morgan, Eski Toplum 1, İstanbul, 1986.
V. Dıakov- S. Kovalev, İlkçağ Tarihi 1, Ankara, 1987.

Sayı: 2012 01
Yayınlanma Tarihi: 2012-01-01 00:00:00