Adıgecenin geleceği ve dil bilinci

0
672

Mesut Sönmez, Samsun- Çarşamba, Kızılot köyünden Şapsığ, Kofu sülalesindendir. MEB’e bağlı bir okulda öğretmendir. Aynı zamanda Samsun Kafkas Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Adıgece Dil Eğitmenidir. Kendisiyle Adıgece ve dil bilinci konularında konuştuk.

-Adıge dilinin önemi ve durumu nedir?

-Dil, ne kadar iletişim aracı olsa da ulusları birbirinden ayıran ve ulus olabilme özelliğidir. Dil unutulduğu zaman kültürel milli varlıklar da kaybolur. Tarih sayfalarından birçok millet bu şekilde kayboldu. Ne bir savaşla kayboldu ne de bir doğal afetle. Dilini kaybettiği için birçok ulus yok olup gitti. Ulusal varlığı devam ettirebilmek için ulus olabilme bilinci önemlidir, fakat dil olmadan bu bilinç de zamanla kaybolur. Adıge dili de bu tehlike altında. Anadilinizde konuşamıyor ve düşünemiyorsanız, hangi dilde konuşuyor ve düşünüyorsanız o dilin bir ferdi olmaya başlıyorsunuz yavaş yavaş.

-Dil bilinci nasıl kazanılır?

-İnsanların bir ulusa ait olduğunun farkındalığı noktasında dilin önemi büyüktür. Etnik grubun bir ferdi olabilmek için mensup olduğu grubun dilini bilmesi son derece önemlidir. Çerkesler Kafkasya’da iken Adıge dilinin yok olması söz konusu değildi. En önemli süreç sürgünden sonra geldi. Uzun süre kuşaktan kuşağa devam eden dil aktarımı, günümüzde büyük ölçüde kayboldu. Bunun en önemli nedenlerinden biri 80’li yıllardan sonraki köyden kente göçtür. Tabi, dilin kaybolma sürecine girmesinde yaşadığımız ülkede devletin uyguladığı Türkçe eğitim politikası da çok önemlidir.

Eğitim dili olarak Türkçenin seçilmiş olması ve Adıgecenin uzun süre kamusal alanda yasak olması çok önemli bir faktör olmasına karşın asıl sebep, insanların dillerini konuştuğu, toplu yaşadığı köylerden, kendi dillerinin konuşulmadığı ve genellikle Türkçenin hakim olduğu şehirlere göçüdür. Sürgünden sonraki süreçte, birlikte yaşanılan diğer toplumlarla kaynaşılması da Adıge dilinin kaybolmasına zemin hazırladı. Bunun yanında televizyonun evlere girmesi de dili olumsuz etkiledi.

Dil bilinci kazandırılmasında temel görev büyük ölçüde ailelere düşüyor. Fakat ben ailelerin çoğunun bu bilinçle hareket ettiğini ve dilimizin kaybolmaması konusunda gerekli özeni gösterdiğini düşünmüyorum. Ailelerden doğan bu eksikliğin giderilmesinde derneklerimiz gayretli olsa da biraz geç kalındığını söyleyebilirim. Bilinç kazanmak bireyin hayatında önemli bir yer alması gereken uzun bir süreç bu. Pek az kişi bu süreci başarıyla tamamlayabiliyor.

-14 Mart Adıge Dili Günü kutlaması Adıgece bakımından etkili oluyor mu?

-Böyle bir günü daha yeni kutlamaya başladık. Bu nedenle bu konuda çok fazla bilinçli hareket ettiğimizi düşünmüyorum. 14 Mart bilincinin yavaş yavaş oluşacağına inanıyorum. Fakat 14 Mart bir amaç değil araç olmalıdır. Adıgeceyi bir güne hapsetmemek gerekir. Önemli olan Adıgecenin günlük hayatta ve yazılı ve görsel yayınlardaki yerini almasıdır.

-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

-Adıgece bir aşktır. Sayıları çok fazla olmasa da bu aşkla yaşayan bireylerimizin olduğunu görmekteyim. Umarım bu aşk hiçbir zaman bitmez. Fakat eğitim, yayın ve günlük hayattaki (en azından aile içi ve derneklerde)  yerini almaz, çağdaş dil öğretim materyalleri hazırlanmazsa Türkiye’de Adıgece için uzun bir gelecek gözükmüyor. Adıgecenin yaşayabileceği en güçlü yer olarak Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’ni gösterebiliriz. İsrail’de de dilimizin varlığı güçlü gibi gözükse de nüfusun azlığı ve bölgenin problemli yapısı dolayısıyla o bölgede de dilimizin geleceğinin güvence altında olduğunu söylemek son derece güç. İnsanlarımız danslarımıza gösterdiği istek, özen ve azmin yüzde onunu dilimize gösterse, Adıgece, varlığı devam ettirebilecek bir dildir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz