Doğuştan Çerkes olunmaz

0
948

Çerkes Ethem odağında yakın tarihin tartışıldığı Kaf Dağı Platformu’nun konferansında, yazarlar, tarihçiler ve akademisyenler konuşmacıydı. Konferansta, bugünü analiz etmeyi sağlayacak önemli açılımlar vardı.

Çerkes Ethem odağında yakın tarihin tartışıldığı Kaf Dağı Platformu’nun konferansında, yazarlar, tarihçiler ve akademisyenler konuşmacıydı. Konferansta, bugünü analiz etmeyi sağlayacak önemli açılımlar vardı. Konferansta Çerkes Ethem’in yeğeni Güner Kuban da kısa bir konuşma yaparak ‘‘Çocukluğumda yerleştiğimiz Bandırma’da ‘Hainin çocuğu’ denilerek çok kovalandım’ dedi.
***
Çerkes Ethem odağında yakın tarihin tartışıldığı Kaf Dağı Platformu’nun konferansında, yazarlar, tarihçiler ve akademisyenler konuşmacıydı. Konferansta, bugünü analiz etmeyi sağlayacak önemli açılımlar vardı. Örneğin Ethem Bey’in ‘hain’ oluşu “İttihat Terakki’nin ‘Tek millet, tek dil, tek din’li ulus devlet projesinin sonucudur” diyen Turgut Türksoy’un sözleri Başbakan’ın gündemdeki “Tek millet, tek dil, tek din” sözlerinin kaynağına da bir bakıma açıklama getirmiş oldu. Ya da Ethem Bey’in Şeyh Sait isyanı sırasında “Dağdaki Kürtleri düze indiremezseniz, işi düzeltemezsiniz” demesi, bugünkü sorunların kökenini, daha o günlerde gördüğünü gösteriyor.
Kaf Dağı Platformu’nun düzenlediği “Yakın Tarih Tartışmaları ve Çerkes Ethem” konulu iki günlük konferans 7-8 Nisan’da Kadir Has Üniversitesi’nde yapıldı. Oğuz Berk, Ferit Domaniç, Hikmet Baykaldı ve Hamit Yüksel olmak üzere bir grubun oluşturduğu Kaf Dağı Platformu bu organizasyonun ilkini Kayseri’de gerçekleştirmişti.
    İlk günkü oturumun konuşmacıları Araştırmacı-Yazar Hakan Eken, Yazar-Romancı Turgut Türksoy, Araştırmacı-Yazar Mehmet Bozkurt, Mimar-Yazar Yalçın Karadaş, moderatörü ise Gazeteci Fuat Uğur’du. İkinci günde ise, Gazeteci-Yazar Ahmet Tezcan’ın moderatörlüğünde toplanan konferansın konuşmacıları Yazar Enver Sağlam, Sosyolog -Yazar Ferhat Kentel, Yapımcı-Senarist Muhittin Kandur, Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan, Akademisyen Mümtaz’er Türköne’ydi.
 ‘Tek dil, tek din’
Yazar Turgut Türksoy, Çerkes olmadığını ama büyük Çerkes Ulusu’nun karşısında ayakta konuşmak istediğini belirterek başladığı konuşmasında şunları söyledi:
“Tarihi galipler yazar. İşimiz ezber bozmaktır. Bir Türk aydını olarak bu meselenin Ethem Bey’in kişiliği ile ilgili olmadığını biliyorum. Bir de 150’likler meselesi vardır ve bu bir projenin ilk adımıdır. Projeye bağlı olarak   Güney Marmara’da bir de iç sürgün yaşandı. Kimi Ethemci, kimi de Anzavurcu olarak sürgün edildi. Mustafa Kemal ve Ethem Bey TBMM’nin açılmasından kısa bir süre öncesinde İstanbul tarafından hain ilan edilir. Ve onların kurşuna dizilmesini isteyen İnönü ve Fevzi Çakmak kahraman olurken ne olduysa birden bire Ethem Bey hain ilan edilir. Kızılcahamam’a kadar gelen isyancıları bastıran Ethem Bey Ankara’da Halaskâr (kurtarıcı) olarak karşılanırken nasıl oldu da Ethem Bey hain oldu? Bu İttihat Terakki’nin ‘Tek millet, tek dil, tek din’li  ulus devlet projesinin sonucudur. Bugün Türkiye’de bir bayrak dalgalanıyorsa bunda sadece Ethem Bey’in değil dökülen binlerce Çerkesin kanının da payı vardır.”
 ‘Kürtleri düze indirin’
Mehmet Bozkurt’un çizdiği Çerkes Ethem portresi de diğer konuşmacılarınkinden farklı değildi. “Çerkes Ethem 1919-1922 arasında gözlerinden en çok öpülen kişisidir. Onunla ilgili marşlar bestelenmiş ve söylenmiştir. Ankara’ya gelişinden bizzat Mustafa Kemal tarafından karşılanmış ve Meclis’te ayakta alkışlanıp Münci (kurtarıcı), sonra ne olduysa bir süre sonra da hain ilan edilmiştir” diyen Bozkurt şunları ekledi: “Ethem Bey Amman’da öylesine oturmamıştır. Şeyh Sait isyanı sırasında emniyet kayıtları Ethem Bey’in hareketli olduğunu ortaya koyar. 1937’de Celal Bayar’a mektup yazar ve yazdıkları ile bugünlere ışık tutar. ‘Eğer dağdaki Kürtleri düze indiremezseniz işi düzeltemezsiniz’ der. Okulların olmasını ister.”
 ‘İlk tasfiye Çerkeslere’
Yalçın Karadaş ise Çerkeslerin TC ile sorunları olduğunu ama bunun bölmek için olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti: “ Şiddet içermeden her türlü fikri kabul ederim. M. Kemal’e karşı çıkan Edip Marşan da Çerkestir ve ‘Türklüğü dayatmayın’ demiştir. Mustafa Kemal takiye yapıp bütün etnik grupları sayıp kabul etmiştir ama Türkiye’deki ilk tasfiye hareketi de Çerkes tasfiyesidir. Çerkes Ethem bunun bahanesidir. Bolşeviklik sebep gösterilmiştir. Ve baştan 600 kişilik hazırlanan liste daha sonra hatır gönül ilişkileri derken 150 kişiye düşürülmüştür ve yüzde 75’i Çerkestir. Türkiye’nin yüzde 75’i Çerkes olmadığına göre burada bir kasıt vardır.”
 ‘Hainin çocuğu’
Salonda bulunan Ethem Bey’in yeğeni Güner Kuban da, ailesi adına kısa bir konuşma yaptı. Türkiye’ye gelip Bandırma’ya yerleştiklerinde küçük bir çocuk olan Güner Kuban, o günleri şu sözlerle anlattı: “Hainin çocuğu denilerek çok kovalandım. Daha o günlerde ‘Hainin çocuğu’ olmadığımı ispatlayacağım’ diye kendime söz vermiştim. Bunun için çok çaba sarfettim ve o günlerin yakın olduğunu görüyorum. Ethem Bey’e yapılan ihanet yakıştırması onun şahsında tüm Çerkeslere yapılmış bir hakarettir. Ben Ethem Bey’in itibarının iadesi fikrine karşı çıkıyorum. Çünkü o hiçbir zaman itibarını yitirmemiştir.”
Mesele ‘anadil’
Konuşmacılardan Enver Sağlam Çerkes Ethem’e siyasi itibarının iadesi, mezarının getirilmesi ve heykelinin dikilmesinin Çerkeslerin meselelerini çözmeyeceğini, meselenin ‘Anadil’ sorunu olduğunu söyledi. Dil bilenlerin sayısının endişe verici boyutlarda azaldığını belirten Sağlam, “Devlet bu konuda pozitif ayrımcılık yaparak Anadil eğitimini sağlamalıdır. Geçen yıl yapılan iki mitingden sonra Başbakan’ın ‘Şimdi de Çerkesler çıktı’ demesinden sonra içimden bir şeyler koptu. Çıktı da ne oldu sanki, devlet bir zarar mı gördü? Bu süreçlere toplumun bütün kesimleri sahip çıkmalıdır." 
 ‘Çerkes doğulmaz’
Ferhat Kentel, son iki üç yıl içerisinde Çerkeslerden çok şey öğrendiğini vurgulayarak başladığı konuşmasında “Kenarda kalmış toplumlar konuşmaya başlayınca toplumun geneli kendi üzerine düşünmeye başlar. Vatandaş Türkçe konuş kampanyalarına rağmen dili sürdürmek zordur” dedi.
Türkiye’deki meselenin esasının ‘Ulus inşa’ meselesi olduğunu belirten Kentel, söylerini şöyle sürdürdü: “Ulus fikri modern zamanlardan bağımsız değildir. Ulus fikri 1876 da ortaya çıkmıştır. İnançta rasyonellik aramayız. İnanmak sosyal bir meseledir ve birlikte inanırız. Aynı şekilde etnik kimlikler için de bu böyledir. Doğuştan Çerkes olamayız. Başkalarıyla beraber Çerkes oluruz. Tornadan geçince de hep aynı düşünmeye başlıyoruz. Bir kimliğimiz var ama devlet ‘sen başka bir şeysin’ diyor. Aslında hepimiz şizofreniğiz. Ulus devletin en çok başvurduğu şey ihanettir. İhanet içselleştirdiğimiz çok önemli bir olgudur. Kazananlar hep ötekileştirilir ve hain ilan eder.”
 ‘Bir çok ölümden sorumlu’
Ethem Bey’le ilgili bir film çalışması içinde olan Muhittin Kandur ise bu konu ile ilgili ilk çalışmasının1999 yılında olduğunu belirterek, derdinin sadece bir belgesel çekmek değil, tarihe ışık tutabilecek eğlenceli bir film yapmak olduğunu söyledi.
Kandur, Ethem Bey ve projesi ile ilgili olarak şunları anlattı: “Çerkes Ethem iki konu üzerine kurtarıcı rolünü üstlenmiştir. Birincisi Yozgat’taki Çapanoğlu isyanını bastırarak Ankara hükümetinin ayakta kalmasını sağlamıştır. Bu isyanı bastıracak gücün olmadığını İsmet İnönü bizzat itiraf etmiştir. İkincisi ise, daha sonra Türkiye’den ayrılarak muhtemel bir kardeş kavgasını engellemesidir. Bir iç savaş olsaydı eğer bugün Türkiye de olamayabilirdi.(Filmin hikayesinin çalınmaması için daha fazla bilgi veremeyeceğim)”
Ethem Bey’in masum insanları da öldürdüğünü vurgulayarak, farklı bir boyuta da dikkat çeken Kandur, şunları ekledi: “Ethem Bey’in itaatsizliğe karşı tahammülü yoktu. Bu yüzden bir çok ölümden sorumluluğu vardır. Kanımca masumların öldürülmelerinin mazereti olamaz. Ve bu öldürülenlerin önemli bir kısmı Çerkesti. Ama bütün bunların sebebi vatanseverliği idi. Ethem’i ister sevelim ister kızalım, hikayesi sinema için bir keyif demektir.”
Karabekir örneği 
Mustafa Armağan, Kazım Karabekir üzerinden Çerkes Ethem meselesine ışık tutmayı tercih ederek, konuşmasını Karabekir’e odakladı. Armağan, Kazım Karabekir’in 1923’den sonra, Cumhuriyet’in kurulmasında tek parti yönetimine ve her şeyin tek elden oluşmasına itiraz ederek, Mustafa Kemal’le yollarını ayırdığını belirterek şunları anlattı: “Karabekir Kurtuluş Savaşı’nı doğuda başlatır ama bunu bugün kimse söylemiyor. Karabekir’e pay çıkartmamak için bundan bahsedilmiyor ama o dönemde Karabekir iki numaralı adamdır.
 
1923 yılında ise Karabekir ile Mustafa Kemal’in yolları ayrılmış ve Cumhuriyet, onun yokluğunda, meclisin de yarısı yokken aceleyle 159 milletvekili ile ilan edilmiştir. Bu, yarıdan azdır. Karabekir bu şekilde dışlanınca muhalefetin başına geçiyor ve İstiklal Mahkemeleri’nin kuruluşuna da ‘Cumhuriyete zarar verir’ diyerek karşı çıkıyor. Bunun sonucunda ise İstiklal Mahkemeleri tarafından idam cezasına çarptırılıyor. Daha sonra affedilse de ülke 1926’dan 1946’ya kadar derin bir sessizliğe gömülüyor. Ki bu günkü meselelerin özü de hep o yıllardadır.”
 ‘Makedonyalılar kazandı’
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile ilgili iki görüş olduğunu, birincisinin; Gazi Paşa’nın her şeyi tek başına yaptığı, diğerinin ise 1916 yılında Teşkilatı Mahsusa’nın önde gelen adamlarıyla birlikte yaptığı görüşü olduğunu anlatan Mümtaz’er Türköne, Çerkes Ethem’in oynadığı rolü şu sözlerle ifade etti:
 “Ege’de Salihli’ye cephanelerin yerleştirilmesi ve bunların İstanbul’a aktarılması ayrıca Rauf Orbay aracılığı ile Çerkes Ethem’e müracaat edilerek Anadolu’da mücadelenin başlatılması karar alınmıştır. Bütün bunlar olurken Mustafa Kemal daha Samsun’a gitmemiştir bile. O dönemde bu konu için kafası net olan adamlar aranıyordu ve bu adamlardan biri Çerkes Ethem’di. Ethem Bey Milli Mücadele’yi örgütleyen adamdır. Ve millet işgale karşı direnişe başlamıştır. O dönemde Kuvayı seyyare olmasaydı Ankara’da Meclis toplanamazdı. Bu yüzdendir ki Millet Meclisi’nde ‘Münci-i Millet’ (Milletin kurtarıcısı) olarak karşılanmış ve ayakta alkışlanmıştır. Ethem Bey devletin kurulması esnasında iktidar savaşını kaybeden adamdır ve kazananlar tarihi yazmıştır. Türkiye’yi kuran Çerkesler ve Makedonyalılardır. Çünkü onlar vatan kaybetmenin acısını bilmektedirler. Daha sonra ise bu iki grup arasında mücadele olmuş ve mücadeleyi Makedonyalılar kazanmıştır.”
                   
 

Sayı : 2012 05

Yayınlanma Tarihi: 2012-05-01 00:00:00