İngiltere’nin Kafkasya’daki ‘Büyük Oyun’u

0
530
İngiliz ajanın özel görevi
Çev: Serap Canbek

1785’de Çeçen bir lider, Nakşibendi Sufi Şeyh Mansur, Rusya İmparatorluğu’nun Kafkas Dağları’na doğru kararlı ilerleyişine karşı ayaklanmak üzere Çeçen, İnguş, Oset, Kabardey, Çerkes ve Dağıstan halklarını bir araya getirdi. 1774’den önce Kafkasya ile şu anki Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ı içeren Transkafkasya genel olarak Pers ve Osmanlı tarafından yönetiliyordu. Rusya’nın 1768-74 savaşında Osmanlıyı yenmesinin ardından Kafkasya’ya girdi. Şeyh Mansur Çar’a karşı ‘Dağlı Halklar’ın bayrağını açtı. Mansur’un 20 bin kişilik ordusu Rusya’nın 1791’deki saldırısında bastırılmış olsa da, Şeyh Mansur dağlı halkların kahramanı, başkaldırısı da Kafkasya’daki ayaklanmaların ilham kaynağı oldu.
Gariptir ki Şeyh Mansur Çeçen değildi. Giovanni Battista Boetti olarak doğmuştu, Dominik tarikatına bağlı bir keşişti ve sonradan Müslüman olmuştu. Venedik ve Londra’yla direkt bağları bilinmese de isyanı, onların jeopolitik amaçlarına hizmet etmişti.
Yıllar sonra dağlı halkların bir başka kahramanı ortaya çıktı. İngiliz istihbarat servisinin ajanlarından James Bell 1837’de Kafkasya’da gezerken anılarına şunu yazmıştı: “Bir Çerkes prensi bana Davud Bey’in üç yıl önce civardaki Çerkes liderlerle toplantı yaptığı, dağın diğer halklarıyla birleşerek tek bir yönetim ve bayrak altında bir ulus oluşturma fikrini aşıladığı kutsal yeri gösterdi.” Davud Bey, Çerkesya Bağımsızlık Bildirisi’ni kaleme almış ve bayrağını hazırlamıştı.
Davud Bey de Kafkasyalı değildi. Adı David Urquhart’tı ve bölgeye İngiliz istihbaratı tarafından özel bir görevle 1834’te gönderilmişti. Urquhart, Amerikan Devrimi sonrasında kurulan İngiliz istihbaratının kurucusu ve başkanı olan Jeremy Bentham’ın hamisiydi. Urquhart 1833’te Osmanlı İmparatorluğu’nda görevlendirildiğinde, Kral VI. William’ın özel sekreteri Herbert Taylor ve Dışişleri Bakanı Lord Palmerston’a doğrudan rapor veriyordu. Urquhart’ın ilk Türkiye ziyareti, Rusya’ya stratejik Çanakkale Boğazı üzerinde fiilen kontrol yetkisi veren ve 1833’te imzalanan Osmanlı-Rus anlaşması nedeniyle olmuştu. Bir raporunda belirttiğine göre Urquhart’ın görevi “gerekli bilgileri alarak, İngiliz hükümetinin Türkiye’yi koruması altına almasıyla ilgili iç örgütlenme tedbirlerini önermek, ya da karşıt düşüncelerle Rusya’nın etkisini altüst etmek”ti.
Urquhart’ın Kafkasya’da bir ayaklanmayı körüklemesindeki akıl hocası, Napolyon savaşları sırasında Rusya dışişlerinden sorumlu bir bakan olan ve sonrasında da Polonyalıların Rusya karşısında başarısızlıkla sonuçlanan 1830’daki isyanına önderlik yapan Polonyalı Adam Czartoryski’ydi.*
Czartoryski bu girişiminin ardından İngiltere’ye kaçmış ve Rusya İmparatorluğu’na karşı ayaklanmalar düzenlemek üzere İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nda görevlendirilerek Kafkasya kabilelerinin ve Urquhart’ın patronu olmuştu.
Kendine işadamı süsü veren Urquhart, 1834 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında Rusya kontrolü altındaki Karadeniz’in doğu kıyılarında dolaştı. Anapa Kalesi yakınlarında karaya indi ve yaklaşık 15 Çerkes beyi ve 200 köy lideriyle buluşarak tuz, barut, kurşun ve nihayetinde de Rusya’ya isyan etmeleri halinde İngiltere’nin tam desteğini sundu.
Kafkasya halkına Mikhail Vorontzov tarafından büyük bir şevkle uygulanan Rusya’nın kanlı baskısı, Urquhart’ın görevini hepten kolaylaştırmıştı. Prens Koçibey, bir Amerikalı konuğa o dönemlerde şöyle demişti: “Çerkesler aynı sizin Kızılderililer gibi, onlar kadar evcilleştirilemez ve vahşiler… Doğal karakterleri nedeniyle onları susturacak tek şey ortadan kaldırılmalarıdır.”
Davud Bey sözünü tutmuştu, Kafkasya’ya erzak ve yardım akıyordu. Urquhart geliştirdiği isyanı canlandırmak için 1834’te ‘İngiltere, Rusya ve Türkiye’ diye bir broşür yayınladı. Türkiye’nin güvenliğinin sağlanması için Rusya’nın Kafkasya’daki ilerleyişini İngiltere ve Fransa’nın kontrol altına alması gerektiğini öne sürüyordu. 1835’te ‘Doğu Sorunu’na ithafen ‘Portfolio’ adlı yayını oluşturdu. İlk sayısında Rusların isteklerini teyit eden gizli telgrafları, daha sonraki bir sayıda da Çerkeslerin bağımsızlık bildirisini yayınladı.
Urquhart 1836’da İstanbul’daki İngiliz elçiliğine sekreter olarak geri döndü. Ekim sonlarına doğru Rusya’nın ticari ablukasını hiçe sayarak Çerkeslerle ticaret yapmak üzere Vixen adlı özel yelkenliyi teçhiz etti. 1837 yılı Nisan ayı başlarında Ruslar gemiye el koydu, İngiltere’nin Türkiye büyükelçisi, Palmerston’dan bir filo yollamasını istedi ama Palmerston bir kriz çıkmasına meydan vermedi.
1853-56 Kırım Savaşı sırasında İngiltere, Çerkeslerin yardımıyla Karadeniz kıyılarını ele geçirmeyi düşündü. 1856 Paris barış konferansı sırasında Londra’nın, Türkiye ile Rusya arasında bir Çerkes tampon devleti kurma konusundaki önerisi başarısızlıkla sonuçlandı. Londra, Kırım Savaşı’ndan sonra da Kafkasya’ya yardım etmeyi sürdürdü. Çerkes liderler harekat planları yapmak üzere İngiltere elçisi Henry Bulwer’le toplantı yapmak için İstanbul’a gitti. Ancak Rusya’nın başkaldırıya tepkisi gitgide gaddarlaştı. 1864’te isyan bastırıldı ve bir milyondan fazla Çerkes, Osmanlı İmparatorluğu’na sürgün edildi.
Davud Bey dağları çoktan terk etmişti. Vixen vakasından sonra Urquhart, İngiltere hükümetindeki görevini resmen bırakarak kendisini Osmanlı sultanına danışman olarak kabul ettirmişti. (www.larouchepub.com)
* Polonezköy’ün kurucusu. Köye Adam Czartorsky’nin adı verilmiş ve Adampol (Adamköy) olmuş.
EIR Dergisi -10 Eylül 1999 tarihli sayısı. Sayfa: 24- Joseph Brewda-Linda de Hoyos
‘Çeçen lider’ Torinolu bir keşiş mi?
1876’da Torino’da yaşayan bir profesör, Şeyh Mansur tarafından babasına yazılmış mektuplar bulur. Bu mektuplarda Şeyh Mansur, kendisinin aslında Giovanni Battista Boetti adlı Torinolu bir İtalyan olduğunu açıklamaktadır. Bu profesör, ünlü sanatçı Alighiero Boetti’nin dedesidir.
Mektuplar şaşırtıcı bir hikaye anlatmaktadır. Giovanni Boetti, Torino yakınlarında doğmuştur. 1770’lerin başında evden kaçmış ve Dominik tarikatına bağlı bir keşiş olmuştur. Sonrasında misyoner olarak Ön Asya’da dolaşır. Bir sürü maceranın ardından Müslüman olur ve binlerce Müslüman’dan oluşan bir orduyu yönetecek güce kavuşur.
Şeyh Mansur’la ilgili diğer bilgilerden açıkça anlaşılıyor ki onun gücü, batının milliyetçilik ve emperyalizm karşıtı fikirleriyle İslami düşünceyi birleştirmesi gerçeğinden kaynaklanıyordu. Rusya imparatorluğu karşısındaki direniş o zamana dek dinden bağımsız Çeçen liderlerle sürdürülmüştü. Ama başarısız olmuşlardı. Mansur Boetti değişik ve gizemliydi.
Zamanla Rusya onun farkına vardı. General Potemkin imparatoriçe Büyük Catherina’ya 1785’te şunları yazmıştı:
“Sunja nehrinin karşı kıyısındaki Aldi köyünde bir peygamber ortaya çıktı ve vaaz vermeye başladı. Batıl inançları olan bilgisiz insanlara kendisine vahiy geldiği iddiasıyla boyun eğdirdi.”
Ruslar bu peygamberi ortadan kaldırmak için 3 bin kişilik bir ordu yollamaya karar verdi. Ordu, dağlar ve çiftlik alanları boyunca ilerleyip şimdiki Grozni’nin bulunduğu yerlerden geçerek Aldi’ye ulaştı. Ama oraya vardıklarında kimseyi bulamadılar. Sanki Boetti ve ordusu yok olmuşlardı. Bir Rus şöyle yazmıştı: “Hayaletmişcesine.”
Ruslar köyü yerle bir etti ve dönüş için yola çıktı. Boetti, ordusunu ormanlarla kaplı dağlarda gizleyerek pusu kurmuştu. Rus ordusunun yarısından çoğunu öldürdüler, hayatta kalanların büyük bir kısmı ise kaçarken Sunja nehrinde boğularak öldü.
Hem Giovanni Boetti ve hem de soyundan olan Alighiero Boetti kültür savaşçılarıydı. Şeyh Boetti, Çeçen ulusal kimliğini yok etmeye çalışan Rusya’ya karşı mücadele ederken diğer Boetti batıyı kemirdiğine inandığı salt bireysel kendini ifade etme kültürüne karşı savaştı.
Ama belki tüm bunlar doğru değildir. Uzmanlar son yüz yıldır mektupların güvenilirliğini tartışıyor. Belki de sıra dışı bir fanteziydi bu mektuplar. (www.bbc.co.uk)
 
 
 
 
 
 

Sayı : 2012 05

Yayınlanma Tarihi: 2012-05-01 00:00:00