Çerkesler her yıl 21 Mayıs’ta olduğu gibi bu yıl da birlikte bölüşüyorlar soykırımın acısını. Unutulmadı, acıları hiçbir zaman. İzler yedi kuşak öteye varırdenildiği gibi yok olmuyordu acıların izleri. Sürgün, katliam, soykırım, hayatın her alanında derin izler bırakmıştı geride. Sömürgeciler tarihin her döneminde insafsız ve ikiyüzlüydüler. Onlar, insanlık dışı yöntemlerle gerçekleri ört bas ederek ya da çarpıtarak kendilerinden hesap sorulmasını ya önlüyorlar ya da geciktiriyorlar. Günümüzde Rusya, Çarlık Rusya’sının Kuzey Kafkasya topraklarında işlediği geçmiş suçların hesabını vermek, sorunun tarihselliği karşısında, Rus politik dünyası “utançla yüzleşmek” yerine; yeni olan hiç bir pratik adım atmadığı gibi hala Karadeniz kıyılarında 2014’de yapılması planlanan Soçi Olimpiyatlarıyla 148 yıl önce işlenen cinayetleri, katliamları, soykırım politikasını inkârdan geliyor. Rusya, bu insanlık suçu karşısında 148 yıl daha suskun kalamaz. Sessiz olamaz. Ayrıca Çerkes soykırımı artık çağdaş dünyanın da bir sorunudur. 1864’de yaşanılanlar dünya halklarının tanıklığında gerçekleşmişti. Büyük ızdırablar, acılar, zorluklar, kıyımlar ve kırımlar olmuştu insanlığının tanıklığında. Bugün döneminden öteye düşmüş olduğu savunulsa da günümüzde unutturulmaya çalışılsa da bu büyük insanlık suçunu Çerkesler unutmayacak, unutturmayacaklar. Ayrıca sürgünlerle diaspora olan Kafkas halklarının yeniden anavatanla buluşmasının önündeki engeller de kaldırılmadı henüz. Hala sürgün edilen, sürülen insanların statüleri, gelecekteki durumları da daha geniş ufuklu düşüncelerle tartışılmakta…
Yarın da gündür!
Dün de gündü ve daha 19. yüzyılda Rus devletinin Çerkeslere karşı uyguladığı dünkü tüm politikalar imha ve yok etmeye dayanıyordu. Bu politik imha karşısında büyük bir Çerkes direniş hareketi doğmuştu. Uzun yıllar devam eden bu haklı direniş hareketi, Kafkas – Rus savaşlarına dönüşmüş, Kafkas – Rus savaşları döneminde; zamanın Rus ordusundaki generaller ve Rus iktidarları Kafkas topraklarını işgal etmiş, Çerkesleri 21 Mayıs 1864’te yurtlarından çıkartmışlardı. Kendilerine topraksızlık dayatılmış, zor şartlarda, açlık, sefalet içinde yüz binlerce insan kıtalararası savrulmalarla, büyük bir diaspora ve soykırım yaşamıştı. Kafkas halklarının topraklarından zor yoluyla çıkartılmalarına; Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, Osmanlı gibi dönemin sömürgeci devletleri sebep olmuştu. Rus İmparatorluğunun, İngiliz, Alman, Fransız, Osmanlı devletleriyle ilişkileri, aralarındaki çıkar çatışmaları bu durumu başlatmıştı. Onlar, sürgünün, soykırımın tarih önündeki sorumluları, suç ortaklarıydılar. Çarlık Rusya’sı ise soykırımın baş sorumluydu. Sürgün ve soykırımla Çerkes uygarlık tarihide yok edilmiş, ülkenin gelişmesi engellenmişti.
Soykırımın, sürgünlerin hazin öyküleri 148 yıl sonra belleklerden hiç silinmedi. Hayatın her alanına yansıdığı gibi Çerkes edebiyatçıları, şairleri sürgünün, soykırımın acı izlerini pek çok dizelere yansıtmışlardı. Toplu katliamların, toplu sürgünlerin nesnel gerçeğinin izleri insanın yaşadığı trajediler edebiyata, sanata yansıtılmış pek çok şair şiirlerle bu derin izlerle buluşturulmuştu. Sürgün ve katliamların toplumsal yapı içerisinde nasıl oluştuğunu, hangi uzlaşmalar ya da karşıtlarla mücadele edildiğini TLOSTEN Wumar da merak etmiş pek çok şair gibi.
Boşalsın beyaz bulutlardan hürriyet ve gittiler gittiler
biçiminde bu yıkımı başka nasıl yansıtabilirdi dizelerine. Hürriyetleri, özgürlükleri uğruna savaşmış nicelerinin mücadelesiyle; ölüm – kalım anlarındaki katliamları;
En ince lisandan daha inceydi
…Anlattılar ızdırabı yok edenlerin öyküsünü
Götürdüler beni onların ülkesine
Öyle bir yer ki
Kemiklerle örülmüş binalar kemik köprüler
Kemik ranzalar vardı
Meşalelerin içinde kan yanıyordu
sürgünün, soykırımın edebiyat üzerindeki izleriydi dizelere yansıyanlarda TLOSTEN’in dilinden.
Sürgün yollarında, denizlerden karaya bile çıkamadan, toprağa gömülmeden katliamlarla;
‘meşalelerin içinde kan yanıyordu’ 1864’de.
Yanan “kan meşaleleri” acılara beşik mi, insanlığın gözlerine ışık mı?
‘Ubıh’ın Çilesi’ adlı şiirinde LAKARBAY Yuri de sürgün yolarında zulmü;
Baharda kar şarap olur.
Bağırır, inler ırmaklar,
Baksana!
Halkım gidiyor,
Sıkı sarılmış başlıklar
Azar azar yürürler.
Suda kaybolur yüzler
dizeleriyle o da unutturmamak için yansıtmıştı, Karadeniz’de ölümlerin izlerini.
MEŞBAŞ’E İshak da şu iki dizeyle;
Bir kış soğuğu çarpar
Göz bebeklerime
diyerek ölümlerin soğukluğunu insanın gözbebeklerine yansıtmıştı derinden duyumsayarak!
‘Gökyüzünde Çiçekler’ adlı şiirinde KUYEKUE Nalbiy;
Ateşten kıvılcımlar dağıldı.
Kıvılcımlardan her biri
Parıldayan birer yaldız,
Gökyüzünde.
Baktım gökyüzüne;
Orada, burada
diyerek diaspora edilenleri unutturmuyordu. Yine Çeçen yazar MAMAKAYEV Mohmad da;
Eğer yaşam bana istediğimi
Yapmama güç ve izin verseydi.
Taa başından adımlardım yolumu,
Düzeltirdim yanıldığım her şeyi.
Yanılmak, sorunun karşısında suskun kalıp yanılan insanlığın yanılmışlığıyla, susmuşluğunu düzeltmeye çağırmaktı… Çerkes halkının tarihsel sorunlarını ve yaşantısını anlatan daha pek çok öğretici öğelerle sanata, kültüre yansıtılmış, sürgünle, soykırımın hazin insan öykülerinin izleri unutturulmamıştı.
Sayı: 2012 05
Yayınlanma Tarihi: 2012-05-01 00:00:00