Mayıs

0
1931
Hüzünlü bir ay Mayıs ayı. Her ne kadar Mayıs ayı “Emeğin Bayramı” olarak başlasa da ardından gelen günler insanın içini acıtır. Hemen hatırlananlar; 4 Mayıs’ta Dersim anılır, o gün Bakanlar Kurulu kararı alındığı için; 6 Mayıs’ta “darağacında üç fidan”, Deniz – Yusuf ve Hüseyin “tam bağımsız Türkiye” diyerek uğurlandı; bir Kürt, bir Çerkes, bir Alevi; tesadüf belki de. 18 Mayıs II. Dünya savaşında Kırım Tatarlarının sürüldüğü gündür, aynı zamanda İbrahim Kaypakkaya’nın işkencede katledildiği gün. 21Mayıs ise Çerkesler için soykırım ve sürgündür.
21’i
Bu yıl da bir hayli konuşuldu ve yazıldı 21 Mayıs ama henüz tükenmedi tartışmalar. Ama bir yandan da bir ses diyor ki az kaldı. Bu yıl olmasa da gelecek yıla..
Çerkeslerin yaşadıklarını ifade edecekleri ve adalet arayışlarını dile getirecekleri yer; Çerkes soykırım ve sürgününün muhatabı olan Rusya Federasyonu (Çarlık Rusyası’nın varisi) temsilciliklerinin önüdür. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere RF temsilciliği olan her yerde ve her 21 Mayıs’ta. Unutmadıklarını, unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarının altını çizmek için. “Acı gerçek tatlı yalandan iyidir” diyerek adalet arayışını sürdürmek için. Birileri “düşmanlık saçılıyor, nefret kışkırtılıyor” dese de inadına adalet arayışını yükseltmek için.
Söylem bellidir; Soykırım – Sürgün – Muhatap. Nefret değil Adalet.
Tartışmanın diğer cephesi, 21 Mayıs’ı RF temsilciliklerinin önüne gitmeden başka yerlerde anmak istiyor. Yine soykırım ve sürgün diyecek ama uzaktan. Temsilciliklerin önüne gitmemenin gerekçesini oluşturmak gerek, teorisi için kafa yormak gerek, insanları ikna etmek gerek. Ne gereği var bu kadar zorlamanın? Temel gerekçelerden biri Çerkeslerin özel durumu. Kafkasya’da RF bağlısı cumhuriyetler ve orada yaşayan Çerkesler. ‘Soydaş, anavatandakiler, iyi ilişkiler’ vb. gerekçeler bilinmez mi hepimizce. “Baskı gelir, kötü şeyler yapar RF” gibi caydırıcı, daha baştan iradeye ipotek koyma girişimleri ise zaten RF’nin kimlik politikasında istenen yerde olmadığının itirafıdır. Diplomasi-aman unutmadan ‘ince diplomasi’- ile halledilecektir sorun, öyle derler. Geride bırakılan on yıllarda olduğu/olmadığı gibi. Hep geri adım atıldığı unutularak; Federasyon cumhuriyeti Adıgey’in Krasnodar’a bağlanması tartıştırılır, aynı cumhuriyetin SSCB döneminden gelen ‘parite yasası’ gereği başkanının Adıgece bilme zorunluluğu iptal edilir, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yönetsel krizlere çanak tutulur, Kabardey-Balkar Cumhuriyetinde terör alır başını gider bunca ‘ince diplomasi’ye karşın…
Gerekçe yaratmamalı, gereğini yapmalı.
Bu tartışmayı tüketirsek sonrasında yine tartışacak birşeyler buluruz nasılsa..
1’i..
“Çerkesler Dünyayı Renklendirmek İstiyor” pankartı ile 2006 yılında ilk 1 Mayıs’a katılmıştık. Eleştiri maskesi ile hakaretamiz söylemlere karşın. Hatta biraz sansürleyerek –zorunluluktan- gazetede yayınlamıştık sanal ortamda yazılanları. Çerkesler bu coğrafyada yaşıyordu ve 1 Mayıs’lar söyleyecek sözü olan, kendilerini ifade etmek isteyen herkese açıktı. Biz de kimliğimize dair söyleyecek sözümüz olduğu için meydanda idik, hepsi bu kadar. Aradan geçen yıllar gösteriyor ki Jıneps’in araladığı kapı giderek daha fazla açılıyor. Kapıyı kimin araladığı çok önemli değil, kimsenin tekelinde de değil meydanlar, önemli olan kimliğin demokratik işleyiş içinde ifade ediliyor olması.
Kanlı 1977 Mayıs’ından 34 yıl sonra geçen yıl Taksim’de kutlanmıştı bayram. Bu yıl ise daha bir renkli idi 1 Mayıs. Spor kulüpleri taraftarları, HES nedeniyle gelecek yaşamları risk altında olan yöre insanları, “inşallah sosyalizm gelecek” pankartı taşıyan muhafazakarlar, “devrimci vosvosçular”, sorun yaşayan kadınlar, sanatçılar, Anadolu’nun renklerini oluşturan hemen her halktan ve inançtan insanlar orada idi. Halklardan katılımcılaranadilleri ile dövizler taşıdı, anadilleri ile sloganlarını dillendirdi, müzikleri ile dans etti.. Ve alana sığamadılar.
“Halkların Anayasası” platformu Halklar korteji ile 2012 Mayıs’ının renklerinden biri oldu. Adıge, Abaza, Hemşinli, Çeçen, Oset, Laz, Pomak, Gürcü… Ve bir ilk yaşandı bu yıl. Kürsüde anadilde selamlama gerçekleşti. 2011 bayramında Türkçe ve Kürtçe sonrası bu yıl 10’un üzerinde anadilde selamlama yapıldı. Seneye daha fazlası olmalı.

Sayı: 2012 05
Yayınlanma Tarihi: 2012-05-01 00:00:00

Önceki İçerikSemerkov Nisan 2012
Sonraki İçerikAdıgecenin geleceği ve dil bilinci
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.