Sağlıklı Yaşam Hakkı

0
845
GDO; soframızdaki düşman mı?
Prof. DrHarun Raşit Uysal

Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara “genetiği değiştirilmiş organizma-GDO” deniyor. Ticari amaçla ilk olarak domatesin genleriyle oynandı. Amerikalı Calgene şirketi 1994 yılında Flavr Savr domatesi market raflarına sürdü. Ancak, tüketiciler tarafından tercih edilmemesi üzerine şirket iflas etti.
Biyoteknoloji şirketleri tarım ilacı kullanımı azalacak, üretim maliyeti düşecek, yüksek verim küçük çiftçiyi zengin edecek söylemleri ile genleriyle oynadıkları tohumlarını ülkelere sokmaya başladılar. GDO’ların ticari amaçla ekimi 1996 yılından itibaren yaygınlaştı. GDO ekimi 1996 yılında 6 ülkede 1,7 milyon hektarlık (mha) bir alanda başlarken, günümüzde 30’a yakın ülkede 140 mha alanda yapılıyor.
GDO ekin alanlarının yüzde 50’sine ABD tek başına sahip. Buna Kanada, Arjantin, Brezilya ve Paraguay’ı eklersek ekim alanlarının yüzde 88’i Kuzey ve Güney Amerika’da yer alıyor. Bu ülkelere Hindistan, Çin ve Güney Afrika’yı da dahil edersek, bu 8 ülke ekim alanlarının yüzde 98’ine sahip. Diğer ülkeler ise ekim alanının ancak yüzde 2’sini oluşturuyor. Bu da sermaye çevrelerince GDO’ların dünyada hızla yayıldığı şeklinde reklam aracı olarak kullanılıyor.
İlk GDO’lu ürünler Türkiye’ye 1998 yılında girdi. 1998-2010 yılları arasında 20 milyon ton GDO’lu mısır, soya, kanola ve pamuğa yaklaşık 15 milyar lira ödendi. İthal edilen mısır ve soya büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar ile kanatlıların yemlerinde kullanılıyor. Bunun dışında her ikisi de yaklaşık 1600 çeşit gıdanın içerisine giriyor ve biz farkında olamadan tüketiyoruz.
18 Mart 2010’da Türkiye’de nihayet Biyogüvenlik Yasası Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilerek 26 Mart 2010 tarihli Resmi Gazetede de yayınlandı. 26 Eylül 2010 tarihinde de Biyogüvenlik Yasası ile yayınlanıncaya kadar bir çok yasal serüvenden geçen Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik (GDO Yönetmeliği) yürürlüğe girdi. Bunun üzerine ülkemize ithal edilmek üzere her gün yeni GDO’lu ürün izin talepleri gelmeye başladı. Hatta geçenlerde yayınlanan yeni Wikileaks belgelerinde GDO’lu ürünler üreten büyük şirketlerin, geçmişte Türkiye’de lobi faaliyetleri yaptıkları ortaya çıktı.
Her neyse artık içeriğinde binde 9’dan fazla GDO içeren gıdaların etiketinde GDO’lu olduğu yazıyor. Tabi etiketteki bilgileri okuyabiliyorsanız. Yönetmelikte bebek mamalarında GDO geni kullanımı yasak ancak anneler ve anne adayları bilmeden GDO’lu ürünleri yiyip bebeklerini emzirebiliyorlar.
GDO’ların küçük çiftçilere, biyoçeşitliliğe, çevreye olduğu gibi insan sağlığına da zararları olduğu bazı bilim insanları tarafından ileri sürülüyor. Bunun gerçek olup olmadığını anlamak için vakit henüz erken. Zamanla bu ortaya çıkacak. Bir zamanlar DDT için de zararlı denmiyordu. Ancak zararlı olduğu zamanla ortaya çıktı  GDO’lu ürünlerin zararları da ancak onlarca yıl sonra ortaya çıkabilir. Ancak Pandora’nın kutusu açıldığında insanlık için geç olabilir.

Sayı : 2011 12

Yayınlanma Tarihi: 2011-12-01 00:00:00