Yolunuz Soğucak’a düşerse…

0
878

Okurumuz Rafet Karaçam’ın daveti üzerine gittiğimiz, Yalova Soğucak Köyü bize hem yerinde gözlemle köy tanıtma olanağı verdi hem de tarihini, kültürünü ve dilini yaşatmanın en güzel örneğine tanık olma şansı verdi.  
Jıneps’ten Serap Canbek, Özer Kalafat ve Elif Ergün, yediklerini içtiklerini kendilerine sakladılar ama gezip gördüklerini aktarmaktan kaçınmadılar. Onların gözlemlerini okurken, eminiz sizin de içinizden “Hadi köyümüze dönelim” diye haykırmak gelecektir
*******
İnsanla güzelleşen mekanlardan biri
Elif Ergün
Küresel-yerel eksende salınımlı bir şekilde kurulan iktidar ilişkileri kendini en çok yaşanılan mekanlarda hissettirir. Dahili olmadığımız dahil ettirildiğimiz, kendimiz olamadığımız, üstelik kendimiz olmak için icat ettiğimiz bir takım sunî mekanlara da ev sahipliği yapan bu kentli mekanların şekillendirdiği insanlarız. Yaşam alanlarının kimlik üzerine etkisi ya da kimliğin yaşam alanlarına etkisi karşılıklıdır. Birbirini dıştalamaz aksine dönüştürürler. Bunun en tipik örneğini yazının da başlığı olduğu üzere Yalova iline 8 km. uzaklıkta yer alan Soğucak köyü üzerinden göstermek istiyorum.
Oldukça köklü bir tarihçesi olan köye girdiğinizde gözünüze ilk çarpan sanıyorum köy girişindeki Kafkas tabelası olacaktır. Bu sizin doğru adreste olduğunuzun teminatıdır bir anlamda. Köye doğru çıktığınızda, köy meydanında muhtarlık ve ortak kullanım alanlarını görürsünüz. Çevresinde birbirinin güneşini kesmeyen evler, türlü meyve ağaçları, her Çerkes köyünde görmeye alışık olduğumuz ceviz ağaçları ve elbette ki yıllardır tanıyormuş hissine kapıldığınız insanlarıyla Soğucak köyü, size seyirlik olmanın ötesinde aidiyetlerinizi tekrar tekrar anımsatır. Abzah köyü olan Soğucak anavatandaki adına atıfla tekrar bu isimle kurulmuş. Köyde yaşayanların çok büyük bir kısmı anadiline hakim ancak genç nüfus için ana dil konusunda endişeliler. Köyün thamadeleri gençlerin dil eğitimi için anavatanla iletişime geçeceklerini bildirdiler.
Köy kurulduğundan beri nüfusunda pek de bir değişiklik olmayan Soğucak’ta 3 yıldır “dayanışma günü” yapılmakta. Bu yıl 7 Temmuz’da yapılacak günde Kafkasya’dan otuz kişilik bir grupta davetli. Dayanışma gününün anlamını konuştuğumuz thamadeler, köyden kentlere göçmüş ikinci belki üçüncü neslin bir şekilde köyle bağlantısını kurması için bu günün önemi üzerinde durdular. Yalnızca Soğucaklılar değil tüm Çerkesleri de davet ettiler. Eğer sizin de kentin o keşmekeşiyle unuttuğunuz, geride bıraktığınız bir geçmişiniz var ise 7 Temmuz’da Soğucak’ta çalan bir pşıne ile bunu anımsayacaksınız.
 *******
Xabze yüreğimiz, Xase klavuzumuz!
Özer Kalafat
Neo liberal politikaların ne menem birşey olduklarını uzun uzadıya anlatmaya hacet yok. Malum her yer istimlak edilip sermaye sınıflarına peşkeş çekiliyor. Emeğimiz, kimliğimiz tarihimiz vs. Pazara sürülüp bizim kültürel kimliğimizi yaşatmamız için olmazsa olmaz diye adlandırılarak kendimize yabancılaşmamızın önü açılıyor ve kimi kavramların içi boşaltılarak tarihimizden ırak bir Çerkes modeli şekillendirilmek isteniyor. Oysa bizler sahnede oyun oynamaktan, kaşen tutmaktan, zexeslerden daha fazlasıyız. Xabzemizle günümüzü ve geleceğimizi şekillendirebilecek bir tarihin mirasçılarız.
Yabancılaşmanın hükümran olduğu bir yüzyılda insana dair umutlar gittikçe azalırken, artık insanlık geçmişlerine bağlanmaya ve insani taraflarını aramaya başlaması da o derece gelecek tezahürlerini canlı tutmakta. Bunlardan biri de kendi dilleri ve kültürleriyle yaşama tutunan Soğucaklı soydaşlarımız. Bir köy hakkında yazmakta zorlanacağımı düşünmemiştim. Konumu, güzel manzarası anlatmakla bitmese bile önemli olan Soğucak halkının kendi tarihleriyle kimlikleriyle var olması ve bunu gelecek kuşaklara bir biçimde aktarmanın derdine düşmüş olmaları. Bu, kıymeti harbiyesi söz götürmez bir öneme haiz.
Öykülerini dinlediğimiz, kitaplarda okuyagelerek yaşamımıza işlemiz xabze geleneğinin köyün varolmasındaki rolü tüm berraklığıyla gözler önünde..
Soğucak’a bir biçimde giden bir Çerkes sanırım en çok diasporanın halen yaşadığını ve dolunaylı gecelerde yüzlerini Kafkasya’ya dönüp ‘‘herşeye rağmen varolacağız, yaşayacağız’’ dediklerine ve kendilerini varettiklerine şahitlik edeceklerdir. Umut var halen. Diasporanın kendi dilimizde tüm zorlara rağmen demokratik bir yaşam tarzından ödün vermeyeceğine dair Jıneps’in inançları artmaktadır. Ki yaşadığımız ülkenin gelişmelerine bakınca yaşadıkları zorlukları tahmin etmek zor değildir umarım.
*******
Orada bir köyümüz var
Serap Canbek
Bu güzel köy, 1860 tarihinde Kafkasya’nın Soğucak bölgesinden gelen Abzahlar tarafından kurulmuş.
1860 tarihinde Kafkasya’dan yola çıkanlar önce gemi ile Romanya’ya, oradan Bulgaristan üzerinden ilk olarak Mudanya’ya gelmiş. Mudanya Dutluca köyünde 2 yıl zorunlu ikamet etmişler. Bugünkü Soğucak Köyüne 1864 yılında gelmişler.
Yemyeşil bir Abzah köyü olan Soğucak’ta iki Şapsığ aile de yaşıyor.
Köy meydanında muhtar Orhan Acar, Kenan Keskin ve Rafet Karaçam’la buluştuk. 2009’dan beri düzenledikleri, 7 Temmuz’da gerçekleşecek olan Akrabalar ve Dayanışma Günü etkinliği için hazırlanıyorlar. Adıgece kurs vermesi için Kafkasya’dan bir öğretmen getirmeyi planladıklarını anlattılar. Hatta kalacağı lojman bile yakın zamanda hazır olacak.
Köyü ve çevresini gezdiğimizde kendi köylerimizi hatırladık. Yol kenarına köy boyunca ilerleyen su kanalı yaptırmışlar. Sulama sorununu pratik olarak çözmüşler böylece. Güzel evler ve bahçeler arasından ilerlerken köy sakinlerinin sıcaklık ve misafirperverliğini farketmemek imkansızdı. Kendi köyümüzdeydik sanki. Orhan Acar’ın Adıgeceyi ne kadar güzel konuştuğunu fısıldadık birbirimize.
90 yaşın üzerinde olmasına karşın dimdik yürüyen Jane amca’nın gülen yüzünden etkilendik. Orhan Acar, Kenan Keskin ve Rafet Karaçam’ın geleceğe dair planları kimliğimiz ve kültürümüz adına kocaman umutlar taşıdı bize. Tüm köylerimize örnek olmasını diliyorum bu çalışmaların…
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Sayı : 2012 06

Yayınlanma Tarihi: 2012-06-01 00:00:00