Hükümetin büyük bir reform iddiasıyla sunduğu, anadilin seçmeli ders olarak okutulması Türkiye’deki farklı etnik kesimlerce sunulduğu gibi yorumlanmadı. Tartışmalar, özellikle ‘Kürtçe’ üzerinden yürüse de asıl meselenin “çift dilli eğitim” meselesi olduğu farklı kesimlerce dile getirildi.
Laz, Çerkes, Gürcü, Hemşinli aydınlar, benzer noktalarda ortaklaşırken,
Kimi aydınlar bunun ileri bir adım değil yasak savma olduğunu belirttiler
****
Başbakan Erdoğan’ın ve ardından Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in anadillerin seçmeli ders olarak okutulabileceğini açıklaması, beraberinde konunun çeşitli boyutlarıyla tartışılmasını da gündeme getirdi. Hükümetin açıklamasına göre, asgari 10 ile 12 kişilik talep gelirse, seçmeli ders programa alınabilecek. Bu diller arasında Kürtçe, Zazaca, Abhazca, Çerkesce, Lazca, Boşnakça gibi diller var.
Ancak, hükümetin büyük bir reform iddiasıyla ve anadil talepleri konusunda çok önemli bir devrim gibi propagandasını yaptığı bu adımı, Türkiye’deki farklı etnik gruplar, pek de sunulduğu gibi yorumlamadı.
Her ne kadar tartışmalar, özellikle ‘Kürtçe’ üzerinden yürüse de asıl meselenin
“çift dilli eğitim” meselesi olduğu farklı kesimlerce dile getirildi.
Örneğin, Araştırmacı –Yazar, Çerkes aydını Mehmet Uluışık, “çift dil”den anlaşılması gerekeni şöyle ifade ediyor:
“Çift dillilikten kastettiğim şey, bireyin iki farklı dilden kendini ve meramını anlatabilir olması, diğerleriyle iletişim kurabilmesidir. Yani her iki dilin de gramerini, kelimelerini biliyor olmak değil, bunları kullanabilir becerileri edinmiş olmasıdır. Bu becerilerini de hiçbir kısıtlama olmaksızın (resmi dil meselesi hariç) kullanabileceği yasal, toplumsal ve zihinsel iklimin var olması, bu iklimin devletçe korunuyor ve kollanıyor olmasıdır.”
Seçmeli dil dersinin özellikle Kürtçe için “anadilde eğitim”e kapı araladığı düşünülse de, ülkemizde kullanılan diğer anadiller için “anadilde eğitim”in hayata geçeceğini düşünmeyi gerçekçi bulmayan Uluışık görüşlerini şöyle sürdürüyor:
“Öte yandan Laz Kültür Derneği Başkanı Memedali Barış Beşli’nin vurguladığı gibi, seçmeli dil dersinin Lazca gibi diller için tam bir cankurtaran simidi işlevi göreceği muhakkaktır. Ancak,BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, Kürt siyasetinin bugün nerede olduğunu açıkça anlatıyor: ‘Başbakan, bakanlar seçmeli Kürtçe dersi alabilirler. Ama Kürtlere bu zulmü nasıl yapabilirsiniz? Ana dili seçmeli ders yapmak asimilasyondur.’”
Uluışık, bu noktalara dikket çektikten sonra ‘bu düzenlemenin daha ileri adımlarla zenginleştirilmesi gerektiğine’ vurgu yapıyor.
KAFFED’in talebi
Hükümetin açıklamasının hemen ardından MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Karip ile Çerkesce seçmeli ders konusunu görüşen KAFFED, ilk başvuruyu yapan kurum oldu.
Emin Karip görüşmede, bölge, il, ilçe, köy ayırımı olmaksızın talep olan her yerleşim yerinde ders verilebileceğini belirterek, Federasyonunun hazırladığı müfredat üzerine, KAFFED yetkilileriyle görüş alışverişinde bulundu. Kurulda ortak bir komisyon kurulması müfredat konularında ortak çalışabilme imkanları ve öğretmen konuları görüşüldü.
KAFFED başkanı Vacit Kadıoğlu konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Türkiye’deki tüm halklardan önce, ilk olarak MEB’e müracaat etmiş olmamız müfredat konusunda taktir gören arkadaşlarımızın çalışmaları. Bu kadar kısa sürede aldığımız bu mesafe ‘KAFFED ne yapıyor?’ diyenlere de bir cevaptır aynı zamanda. Şimdi sıra hoca konusunda yapılabilecekleri hayata geçirmekte, şimdi sıra ailelerde, çocuklarımıza Anadili seçtirmekte” dedi.
Başkan Vacit Kadıoğlu, Jıneps’e yaptığı açıklamada, başlangıç olarak olumlu bulduklarını ama olması gerekenin kreşlerden başlayarak 5. sınıfa kadar Türkçeyle birlikte anadilin de öğretilmesi gerektiğini söyledi. Bugüne kadar Kürtçe, Çerkesce, Abazaca ve diğer diller üzerinde uygulanan asimilasyoncu politikalar nedeniyle, bugün pek çok dilin tehlike altında olduğunu dile getiren Kadıoğlu, şimdi en önemli sorunun aileleri çocuklarının anadil eğitimi alması konusunda bilinçlendirmek olduğunu da vurguladı.
Yüzyıllardır uygulanan asimilasyonist politikalar nedeniyle dilimizi, isimlerimizi, köy adlarımızı unutmaya başladığımızı belirten Kadıoğlu, dilin yaşaması önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini ekledikten sonra, hazırladıkları anayasa taslağında da taleplerini açıkça ifade ettiklerine dikkat çekti.
KAFFED, hükümete sunduğu anayasa taslağında ‘dil’ meselesi konusunda şu ifadelere yer vermişti:
“Çerkes Halkı inkar, ırkçılık ve asimilasyon politikaları sonucunda yok oluşun eşiğine gelmiştir. İnsanlık tarihinin ortak mirası, dünyanın en zengin alfabesine, en çok sessiz harfe sahip dili ‘Ubıhca’ Anadolu topraklarında yok oldu. Anayasanın ruhu Çerkes Halkı’na ve benzeri durumdaki diğer halklara “pozitif ayırımcılık” ilkesini tarif ve kabul etmesi ile belirlenecektir. Pozitif ayırımcılık; insanlık tarihinin ortak hazinelerine sahip çıkması gereğinden ötürü eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasada yer almalıdır.
İnsanlık tarihinin ortak mirası, ülkemizde konuşulan tüm diller koruma altına alınmalı, kreş ve ana okullarından başlayarak anadil eğitimi devlet eliyle yapılmalı, üniversitelerde anadillerin korunmasına ve eğitimine ilişkin bölümlerin açılması sağlanmalıdır.”
Nitekim “seçmeli anadil” konusuyla igili görüşlerini aldığımız Gürcü, Laz ve Hemşinli aydınlar da, benzer noktalarda eleştirilerini sıralayarak, yasanın bazı kesimler için önemli bir adım olarak görülebileceğini ama gerek yaşama geçirilmesinin zorluğu gerekse hayatın tüm alanlarında kullanılmasının sağlanamaması nedeniyle yetersiz kalacağını söylüyorlar. Bir diğer dikkat çekilen nokta da; anadillerin korunması ve geliştirilmesi için maddi kaynaklardan, güçlü bir altyapıya kadar konunun çok farklı boyutları konusunda yasal ve bürokratik önlemlerin alınması.
Sayı : 2012 07
Yayınlanma Tarihi: 2012-07-01 00:00:00