“Tanura”nın Hatırlattıkları

0
577
Ali İhsan Aksamaz
Laz Kültür Dergisi “Tanura”nın üçüncü sayısı geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yayınlandı. Türkiyeli Laz aydınlarının dil-kültür ve kimlik mücadelelerindeki dergicilik faaliyetleri 1993 Kasım’ında başladı. Ancak Sovyetler Birliğindeki partili Abhazya ve Acaristanlı Laz aydınlarının, Lazca anadil okulları ve yayın faaliyetlerinin 1920’li yıllarda başladığını belirtmekte fayda var. Kuşkusuz bütün bunlardan önce de Laz aydınlarının dil ve kimliklerinin yaşatılması yönünde çabaları vardı. Burada 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Ülkesinde bayraklaşan bir isim olan Hopalı Faik Efendi’yi anmadan geçmek yanlış olur.
Laz kimliği, Türkiye’de 1920’li yılların ikinci yarısından sonra inkar edildi. Sovyetler Birliği Lazlarının kimliklerinin inkar edilmesi ise 1930’ların ikinci yarısına rastlar. Lazca anadil okulları kapatıldı. Kayıtlara “Gürcü” olarak yazıldılar. SB’nin Laz kimliğinin inkarına yönelik resmi politikaları, 1991 sonunda SB’nin çözülmesiyle beraber Gürcistan’ın resmi politikaları haline geldi. İşte bütün bu uygulamalar sebebiyle, hem Türkiyeli hem de SB’li Lazların geçmişteki kimlik mücadelelerine ilişkin bilgi ve belgeler şimdilik sisli bir alan içindedir. Bununla beraber her geçen gün yeni bilgi ve belgelere ulaşılmaktadır. Özetle söylersek; Osmanlı Ülkesi’nde Hopalı Faik Efendi adı ve SB’de de İskender Tzitaşi adı ile bayraklaşan Laz kimlik mücadelesinin somut bilgi ve belgelerinin önümüzdeki günlerde daha da fazla elimize ulaşacağına kuşku yok. Bu anlamda “Lazika Yayın Kollektifi” tarafından geçtiğimiz günlerde tıpkıbasımı yapılan 1933- Sohum- Abhazya devlet matbaası baskılı “Lazca Açıklamalı Aritmetik Ders Kitabı” önemlidir.
Türkiye Lazları, yüzyıl öncesine kadar büyük ölçüde kapalı bir köylü toplumu özelliği gösteriyordu. Çay tarımı ile henüz tanışmamışlardı. Elektriğin olmadığı yıllardı; yol yoktu. Türkiye Lazlarının “Rusye” dedikleri Güney Batı Kafkasya coğrafyasıyla her zaman bağlantıları vardı; buralarda yerliydiler, akrabaları vardı. Osmanlı Ülkesi ile Çarlık Rusyası arasındaki sınırlar arasında bölünmüşlerdi. Osmanlı Lazları, o zamanlar İstanbul’u gurbet olarak bilmiyorlardı. Onlar için gurbet, dilsel ve kültürel yakınlıklarının da bulunduğu Güney Kafkasya kentleriydi. Batum, Anaklia, Zugdidi, Oçamçire, Sohum, Gudauta, Gagra, Soçi gibi kentlere ekmek parası kazanmak için gidiyorlardı. Meslek öğreniyorlar, çay ve tütün plantasyonlarında çalışıyorlardı. Kimileri zaman içinde oralarda dükkan sahibi oluyor ve ticaretle uğraşıyordu; esnaflık yapıyordu. Kimileri ailesiyle oraya gidiyor, yerleşiyordu. Kimisi orada evleniyordu. Gittikleri yerlerde Megrel ve Lazlarla da hemen kucaklaşıyorlardı; kaynaşıyorlardı.
“Tanura”ya giden yolda, Laz aydınlarının yayıncılık faaliyetlerinde “Ogni” önemli bir başlangıç olmuştur. Ardından “Mjora” ve onun ardından da “Sima” yayınlanmıştı. “SkaniNena” ise bu süreçte yayınlanan bir diğer yayın organıydı.
“Tanura Dergisi,” günümüzde aynı anda birçok işlevi görüyor. Lazlara ilişkin magazin türü makalelerin yanı sıra, akademik çalışmalar ve kimlik mücadelesine ilişkin Lazca ve Türkçe makalelere de sayfalarında yer veriyor.
Bu sayının kapağı dikkat çekiyor. Sanatçı Toprak Sağlam, bir “karatahta”nın önünde. Tahtaya, “MaLazurikomiçkin” (Ben Lazca biliyorum) diye yazmış. Ardından da soruyor: “Si?!” (Ya sen?!)
“Tanura”, “Lazca Açıköğretim” konusuna da değiniyor ve www.lazcaacikogretim.com’u tanıtıyor…
“Tanura”, 1 Mayıs 2012’de Taksim Meydanı’ndaydı. “Tanura”, Milliyet Gazetesi’nin Batum’a karşı yaptığı hakaret dolu yayınlarını protesto etmek için Laz ve Gürcü aydınlarının beraber düzenledikleri basın açıklamasında, 26 Mayıs 2012’de Galatasaray Lisesi önünde de saf tutmuştu. “Tanura”, böylece de Laz aydınlarının haklı dil-kültür ve kimlik mücadelesinde öncü bir rolü üstlendiğini ve duruş ve çalışmalarıyla da yeni kazanımların müjdecisi olduğunu gösteriyor. (10. 06. 2012)
Not: Kısaltılarak yayınlanmıştır

Sayı : 2012 07