Yamçı Dergisi
Mayıs 77- Şubat 78 / S: 7-16
Çerkes toplumu üzerine notlar
ÇERKES MİLLİ SORUNU VE ÇÖZÜM YOLLARI
II. Bölüm
Nart Savsur*
Yabancılaşma ve egemen güçler (4. Tez)
Yabancılaşmayı egemen sınıfların çıkarlarının bir gereği gibi ele alan ve çözümü yine bu sınıflara karşı tüm emekçi kitlelerin ortak savaşında bulan Sosyalist Ulus sentezcilerinin, çoğu toplumlarda geçerli olan bu görüşlerine göre egemen sınıflar pazar olanakları için bütün halkın tek dil konuşmasını isterler. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yaratılmaya çalışılan burjuva sınıfıyla birlikte “Vatandaş Türkçe Konuş” sloganının yaygın hale getirilmesi bir tesadüf değildir. Kitle haberleşme araçları da bu çıkar doğrultusunda hareket etmektedir. Bu nedenle Çerkesler’in ayrı bir etnik grup olarak kültürel özerklik haklarının alınması ancak, egemen güçlere karşı ortak eylem birliği yapılarak, her türlü sömürünün ortadan kaldırılmasıyla mümkündür.
Bazı doğrular taşıyan bu görüş sorunu sadece Türkiye’ye indirgemekte Orta-Doğu’daki yarım milyon Çerkes’i görmeyerek, çözümü muhacerette, kendi vatanımızın dışında aramaktadır. Kuşkusuz bir asrı geçkin bir süredir yaşadığımız, iyi ve kötü hallerine katıldığımız, vergimizi ödediğimiz, çalışıp para kazandığımız bu topraktan bir azınlık milliyeti olarak isteyeceğimiz bir takım insancıl haklarımız vardır. Yalnız alınmak istenilen “Kültürel Özerklik” dağınık coğrafi yerleşim nedeniyle, ana sorun olan doğal asimilasyonu ve “yok oluşu” önlemez sadece geciktirir. Bu geciktirmede kitlelerin “Neden yok olmamak gereklidir?” sorusunu cevaplandırmak şarttır.
Kuşkusuz ilerici, demokrat isteklerimiz konusunda ayrı amaçların ortak eylem birliği gerekli ise yapılacaktır. Yalnız, toplumumuzun sosyo-ekonomik koşullarından ve tarihsel nedenlerinden ileri gelen toplumsal yapısını göz önünde bulundurmak gereklidir. Başka toplumlar için geçerli olan yöntemler, fikirler, sloganlar bizim için geçerli olmadığı gibi, doğan tepkiyle ters bir sonuç da verebilir.
Türk solunun Çerkesler’e yaklaşımının da tartışılması gereklidir. Bu konu bizim olduğu kadar onlar için de açık değildir. Cerkesler çoğunlukta Türkiye’nin en gerici, ırkçı, şöven kesimi olarak görülmektedir. Sol hareket içindeki Çerkes aydınları, sağ harekette olduğu gibi hiçbir zaman kendilerini gerçek benlikleriyle göstermemişlerdir. Bu durum Çerkes toplumunun yeterince tanınmamasına veya yanlış tanınmasına neden olmuştur. Asgaride oluşturulacak olan demokratik bir diyalogla Türkiye’nin ilerici demokratik kesimine, Çerkesler’in ulusal sorunları ve çözüm yolları anlatılabilir.
Dönüş (5. Tez)
Anavatan – Muhaceret kesimlerini bir bütün olarak kabul eden ve “yok oluş”un tek kurtuluş yolunu Anavatan’a dönüşte bulan bu görüş sağ ve sol yelpazede en çok eleştirilen bir görüştür. Bu görüşün savunucularına göre anavatan çoğunluktaki muhaceret kesiminden ayrılamaz. Bir milyona yakın Çerkes Anavatan’da diliyle gelenek ve görenekleriyle yaşantılarını federatif cumhuriyetlerde sürdürmektedirler. Sosyalist bir ekonomik sistemde kendi dilleriyle okuma yazma, gazete, dergi, kitap çıkartma, radyo ve tv’de program yapma olanakları vardır. Kendi insanları arasında kendine özgü geleneklerini yaşatmaktadırlar. Geleneklerdeki değişme orada da vardır. Fakat toplum kendi geleneklerini kendi toprağında, kendi insanları arasında kendince yorumlamaktadır. Anavatanın bugünkü yapısı muhaceret kesiminin asgari müşterek ihtiyaçlarını karşılayabilir. Gerçi geriye dönüş bir sınıf sorunundan ayrı düşünülemez. Ekonomik çıkarları gereği bir kesim, dönüş’e kesin karşı çıkabilir. Zaten onlar için “Çerkes kalmak veya kalmamak” sorun değildir. Ekonomik sıkıntılar içindeki geniş halk kitleleri “yok oluş”a bir çare olarak geri dönüp kendi insanları arasında yaşamak isteği duyabilirler. Gerçi tarihsel nedenlerle Anavatan ve siyasal rejimine karşı başkalarının çıkarları doğrultusunda şartlandırılmışlardır. Bu şartlanma ancak Anavatan – muhaceret ilişkisinin geniş boyutlara ulaştırılması, geliş gidişlerin arttırılması ve bir kültür alışverişiyle ortadan kaldırılabilir.
Anavatana dönüşle artırılacak nüfus yoğunluğuyla birlikte kendi toprağımızda, kendi insanlarımızla beraber “Kendi Kaderini Kendisi çizen” bir toplum olma isteğimiz mevcut siyasal rejime ters düşmediği gibi Bloksuz Ülkeler’ce de desteklenebilir. Ama anavatandaki mevcut rejime görünüşte ters düşecek her hareket bizi ilişki kopukluğuna ve yalnızlığa sürükleyebilir.
Bu konudaki engellerimiz şunlardır:
1) Anavatan – Muhaceret ikilisinin ayrı sistemlerde bulunuşu.
2) Muhaceret kesiminin sağ fanatik güçlerce şartlandırılması.
3) Sağ ve sol siyasal hareketlerdeki aydınlarımızın sorunlara yaklaşımındaki terslik.
4) Tarihimizin ve sosyal yapımızın yeterince tanınmaması.
Bu görüştekilerin fikirlerini toparlayacak olursak:
-
Muhaceret kesimi yabancılaşma ve yabancılaştırma süreci nedenleriyle sürekli olarak azalmaktadır ve azalmaya devam edecektir.
-
Kendi diliyle okuyup yazma, gazete, dergi, kitap çıkartma gibi kültürel hakların elde edilmesi, mevcut somut şartlarda doğal asimilasyonu ortadan kaldırmaz. Bu hakkın alınması şarttır ama yeterli değildir. Kitlelerin “Neden yok olmamalıyız” sorusunun ancak anavatan hedef gösterilerek cevaplandırılması gereklidir.
-
Anavatan – Muhaceret ilişkisini kolaylaştırıcı her türlü yumuşama politikası desteklenmelidir.
-
Anavatana dönüş hareketinde, içinde yaşadığımız ülkeler ile SSCB arasında oluşturulacak anlaşmalar “Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı” kolaylaştırabildiği gibi zorlaştırabilir de. Kendilerinin siyasi çıkarları için her iki kesimi dengeleyebilirler. Örneğin 1921 yılında Türkiye üzerinde emelleri olan Gürcü ve Ermeni komitelerin çalışmalarına izin vermeyecek, Türkiye de, Sovyetler Birliği arazisi üzerinde emelleri olan örgütleri yasaklayacaktır. Gerçekten aynı tarihlerde İstanbul’da Çerkes Teavün Cemiyeti ve Özel Örnek Okulu kapatılır, yöneticileri tutuklanır. Gerçi geçmişin tarihsel koşulları bugün değişmiştir. Ve muhaceret Çerkesler’i de hiçbir zaman çağdışı bir fetih peşinde değildirler. Ama yukarıda belirtilen konuda her zaman uyanık olunmalıdır.
Anavatan – Muhaceret ikilisini bir bütün olarak gören, “Yok Oluş”a çareyi anavatana dönüşte ve kendi toprağında kendi insanları arasında kendi kaderini kendisi çizen bir toplum olmada gören, yukardaki görüşlerin pratiğe indirgenmesi oldukça güçtür. Fakat olanaksız değildir. Öncelikle Muhaceret – Anavatan ikilisindeki ilişkileri engelleyen her türlü politik, yasal, ekonomik, sosyal engeller indirilmeye çalışılmalıdır. Belki bunlardan daha önemlisi muhacerette Çerkes olarak (dili, gelenekleri, yaşam tarzıyla) ayakta kalmak isteniyor mu istenmiyor mu konusunda karar verilmelidir.
Buraya kadar, milli sorun konusundaki görüşleri ele alıp kendimizce eleştirip, zaman zaman da fikirlerimizi belirtmeye çalıştık. Kuşkusuz gerek görüşlerde gerek eleştirilerde eksikliklerimiz vardır. Umudumuz Çerkesler’in “Yok Oluş”a çare olarak bir arayış içerisinde bulunmaları ve çağımıza uygun bir tezde karar kılmalarıdır.
Sonuç
Milli soruna çözüm yolu olarak gösterilen birinci ve üçüncü seçenekler muhacerette “Yok Oluş” diye bir sorunu kabul etmemekte, ikinci, dördüncü ve beşinci görüşler ise böyle bir sorunu kabul etmekle beraber neden – sonuç ilişkisini ayrı ayrı ele almaktadırlar. Dördüncü görüş “Yok Oluş” sorununa çözüm yolunu muhacerette kurulacak halk iktidarında alınacak kültürel haklarda görmektedir. Beşinci görüş ise bu hakların alınmasının şart fakat yeterli olmadığını ileri sürerek nihai çözüm yolu olarak Anavatan’a geri dönüşü görmektedir. “Yok Oluş”u bir sorun kabul eden üç görüş arasında ortak amaç ve hedefler çizilebilir.
Kanımca bu ortak amaç ve hedefler şunlar olabilir:
1) Anavatan – Muhaceret ikilisi ayrılmaz bir bütündür.
2) Anavatan – Muhaceret ilişkisini kolaylaştırıcı, geliştirici her türlü yumuşama politikası desteklenmelidir.
3) Muhaceret – Anavatan ikilisi her türlü rejim tartışmalarının üstünde ele alınmalıdır.
4) Muhacerette dilin, kültürün geliştirilmesini engelleyen güçlere karşı, en doğal insancıl haklarımızı kabul eden güçlerle işbirliği yapılmalıdır.
5) Yabancılaştırma ve doğal asimilasyon sonucu oluşan kendi özüne yabancılaşma süreçleri, “Yok Oluş” nedeni olarak birlikte ele alınmalıdır.
6) Anavatanın sosyo-ekonomik yapısı bütün yönleri ile tanınmalı ve tanıtılmalıdır.
7) Anavatan ile ilişkimizi engelleyici, siyasi amaçlı, her türlü girişime şiddetle karşı konulmalıdır.
8) Muhacerette olduğu gibi Anavatan’da da her türlü yabancılaştırma, kendine benzetme amaçlı gizli veya açık girişimlere karşı konulmalıdır.
9) Kendi Toprağında Kendi Kaderini Kendisinin çizmesini amaçlayan bütün anti-emperyalist ulusal hareketler desteklenmelidir.
10) Anavatanla bütünleşme hareketi önce kültürel alanda oluşturulmalıdır.
11) Ulusumuzun Kendi Toprağında Kendi Kaderini Kendisinin çizmesi çağdışı bir fetih isteği değildir. İstenilen, mevcut yapıda bir Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri Birliği olabilir. Bu Cumhuriyetler en az diğerleri gibi bağımsız hareket edebilmelidir.
12) Muhacerette ulusal benliğimizi korumaya çalışırken, birlik ve beraberliği bozucu, güçleri parçalayıcı, iç ve dış bölücü güçlere karşı eylem birliği yapılmalıdır.
Yukarıda sıraladığımız hedeflere ulaşmak için, Muhacerette Çerkes olarak kalmak ve kendi toprağında kişilik sahibi bir ulus olmak isteğindeki tüm Kuzey Kafkasyalı halkın, her türlü siyasi tartışmaların üstünde, birlikte olmaları gereklidir. Ve şu unutulmamalıdır ki Çerkesler birlik ve beraberlik içerisinde olmadıkları sürece hangi siyasi rejim olursa olsun ezilmeye mahkumdurlar.
Ortak hedeflere doğru birlik içerisinde ileri…
*Süleyman Yançatoral
Sayı : 2013 04