Nart sözünü Nart kadını güzelleştirmişti

0
2214

Seteney’den bu yana Nart kadını öğrendi ve öğretti. Onun tecrübesi arttıkça bilgisi de arttı. Bilgiyi, kültürü, emek üretkenliği içerisinde kazandı. Nart kadını bildiklerini, deneylerini ve tecrübelerini, topluluğa göstermekle ve anlatmakla verdi. Bunun için dil ve söz gerekliydi. Konuşmak zorunluydu. Bu yüzden “baş buyurdu, el çalıştı” denilmişti. El, Nart kadınının kimliği, toplumun ilişkilerinin başladığı noktaydı. Nart kadınının elleriişi, iş sözü, söz Nartlar’ın dilini doğurmuştu.İnsanın kendi diline sahip olması, anlaşılır biçimde konuşması uzun sürmüştü. Dilin gelişimini sağlayan, onu güzelleştiren kadındı. Nart sözünü ve dilini güzelleştirende Nart kadınıydı.

Tarihte kadın tarafından gerçekleştirilmiş pek çok emek etkinlikleri var: Dokuma, örme, derisepiciliği, toprak pişirimi, çanak yapımı, hayvanların evcilleştirilmesi, yiyeceklerin depolanıp saklanması, süsleme sanatı gibi geliştirilmiş ilk buluşlar zamanında kadın tarafından gerçekleştirilen etkinliklerdi. Bu ilk süreçte üretimin en çoğunu yapan kadındı. Yaptığı işler ve mesleği kadını daha çok konuşmaya itiyordu. Erkeğin mesleği ise avlanmak ya da balık tutmaktı. Ava çıkan erkek avını ürkütüp kaçırmamak için pusu kuruyor, sessiz kalıyor, az konuşuyordu. Dolaysıyla erkekte dil az gelişiyordu. Kadın toplumsaldı. Üretimin içinde üretimle uğraşıyordu. Toplumunun sorunlarıyla kadın uğraşıyordu. Tüm gün çocuklarla bir aradaydı. Sessiz kalmıyor çok konuşuyordu. Çok konuşan kadında dil çok gelişiyordu. Kadın bunu daha çok kolektif becerileriyle kazanmıştı. Kolektif emek insanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellikti. Daha başlangıçta işi gereği kolektifti kadın. Erkek av sırasında avladığı hayvanların yavrularını da kulübeye taşıdı. Kulübeye taşıdığı hayvanların yavrularını kadın besledi, tarihte ilk evcilleştirme işini de kadın başlattı. Erkek av sırasında daha çok hayvanları -aslanı, ayıyı, atmacayı- gözlemledi, onların hareketlerini inceledi. O hareketlerden ders çıkarttı, onları dinsel törenlerde ve oyunlarda taklit etti. Halk oyunları ve danslar bu taklitle başladı.

Kadında ise var olan anasal işlev onun yavrusunu korumaya yönelik yetisini de geliştirdi. İnsanların mitolojide adı geçen kadınlara(tanrıçalara) danışması bu süreçte başlamıştı. Nart mitolojilerinde Seteney, aklı, erdemi, güzelliği ve bilgeliğiyle tanındı. Toplumda herkes ona danıştı. O, “tek başına toplumun danışma organıydı.” Nart toplumunda, kıtlık, kuraklık, savaş ve barış anlarında o karar verirdi. Pek çok araç gerecin maketini Demirciler Tanrısı’na o götürürdü. Üretimin tümü Seteney’in elinden geçerdi. Nart T’lepş daha o zaman Nart kadınının yüreğindeki o büyük hazineyi keşfetmişti. Nart kadını Seteney Kafdağı’nın zirvelerindeki kayalardan fışkıran durusu gibi kolayca buldu yolunu. Her vadide dokunduğu otu, kokulu kızıl çiçeğe dönüştürdü. Nart ülkesi kuraklık geçirince Nart kızları suya gittiğinde o kokulu kızıl çiçeklerle büyülenmiş şölen yapmışlardı. Neolitik dönemin güçlü ana tanrıça kültürü ve Nart kadınının kibarlığı Çerkes kadınıyla üç noktada buluşmuştu. Bu üç nokta üç sütun gibiydi: Kibarlık sütunu, dik başlılık sütunu, bağlılık sütunu.

Nart kadınları ta o zamanlar kibar ve güzel huyluydular. Güneşin hangi türlü sütünü içirmişse içirmişti Çerkes kız çocuklarına Seteney.

Başlangıçta Nart erkeği Nart kadınının yanında çalıştı ve acemi bir işçilik yaparak yetişti. Anaerkil dönemde Nart erkeği, Nart kadınının yaptığı işlerde onun yardımcısıydı. Kadının yaptığı tüm işlere katıldı ve ustalaştı. Avcılık yapan Nart erkeği silah kullanıyordu. Avcı ve savaşçı olan erkeğin, koşma, atlama, fırlatma gibi hareketlerle kasları farklılaşmıştı. Fiziksel güç anlamında Nart erkeği üstündü ve yeterince güçlüydü. Bu güçlü ve üstün erkek zamanla Nart kadınının üzerinde etkili oldu. Sosruku’a Seteney’e; “Kadın sözünün kılavuzu olmaz!” demişti. Çapa ve tarımla, çocukların bakımıyla kadın uğraşıyordu. Yerleşik yaşamı o sürdürüyordu. Yerleşik yaşam uygarlığı doğurmuştu. Öyleyse Nart uygarlığını da yerleşik yaşayan Nart kadını başlatmıştı.

Dişi varlığın odak noktası analıktı. Başlangıçta kendi yavrularına zarar verebilecek her türlü kötülüğe tepki gösteren cins kadındı. Doğuran ve yaşamın devamına, çoğalmasına, cinsin sürmesine önem veren kadındı. Bereket, analık, yaşam ve hayatta kalmayı başarma bilinci, kadında daha öndeydi. Kadın, doğuran canlı kişi olarak öne çıktı. Bu yeteneği ona kutsallık yükledi. Kutsal kişilik anlamında tanrıçalık fikri ilk kez kadına verildi. Bunun nedeni kadının doğurucu gücüydü. Daha ilk başta kadın hayatın sürekliliğini sağlıyordu. Yaşamın sorunlarına en çok o çözüm buluyordu. Doğuruyor, besliyor, yaşamın şartlarına hazırlıyordu. Beslenme ona bağlıydı. Topraktaki ot kökleriyle, bitkilerin faydalarını da zararlarını da deneyleriyle biliyordu. Doğurganlık ve beslenme -emzirme-gizemli ve kutsal göründü insana. Bu kutsallık, tanrıçalık yolunu açtı kadına. İlk defa o süreçte kadın erkekten üstün tutuldu. Hayat ve yaşamı sürdürücü görülen kadın anaydı. Kutsallaştı. Tanrıçalaştı. Yaşam sürecini kapsayan analık ve kadınlık bilinci onu bu noktaya taşıdı. İnsanın kültürel gelişimine yol açan devindirici güç kadından kaynaklanmıştı. Nart toplumunu dünden bugüne devindiren güç de Nart kadınından kaynaklanmıştı.

 

Sayı: 2013 03