OKUR MEKTUBU : İşçi Cinayetleri

0
434

Türkiye’de ve dünyada insan hakları ihlalleri farklı şekillerde ve farklı boyutlarda sürmektedir. Çalışma yaşamı da insan hakları ihlallerinin çokça yaşandığı bir alandır. Uzun süreli sendikasız, sigortasız, iş güvencesiz, düşük ücretli çalıştırmadan işten atmalara ve sonunda işsizliğe mahkûm edilmeye ve daha da ötesi “iş kazası” adı altında iş cinayetleriyle sonuçlanan, en temel insan hakkı olan yaşama hakkının da gasp edildiği bir süreçten geçiyoruz.

Türkiye, işçi cinayetlerinde dünyada 3. ve Avrupa’da 1. sırada yerini almış bulunmaktadır. Ülkemizde iş cinayetleri işçi katliamlarına dönüşmesine rağmen sıradanlaşmış ve gündemin ön sıralarına oturmamıştır. İşçilerin iş cinayetlerine kurban gitmediği bir gün bile yoktur. Her gün ortalama 5 işçi iş cinayetlerine kurban gitmektedir. AKP’nin hükümeti devraldığı 2002’den bu yana yaklaşık 11.500 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. Bu siyasi iktidar döneminde” iş kazası” adı altında iş cinayetlerinde yüzde yüz artış gözlenmiştir. Geride bıraktığımız 2012 yılı iş cinayetlerinin en yoğun yaşandığı bir yıl olması açısından işçi ve emekçilerin tarihine kara bir yıl olarak geçmiştir.

Çalışma yaşamında yaşanan deneyimler; işyerlerinde, iş yerinin özellikleri ve çalışma koşulları ile ilgili en temel güvenlik tedbirlerinin alınması uygulanması ve denetlenmesi durumunda, böyle ölümle sonuçlanan “iş kazalarının” olmadığını göstermiştir.

8 Ocak 2013 günü Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun Kozlu Müessesesine ait taşkömürü ocağında 630 metre derinlikte metan gazının püskürmesi sonucu 8 işçi hayatını kaybetmiştir. 2010 yılı Nisan ayında Zonguldak Karadon bölgesinde grizu patlaması sonucu 30 madencinin hayatını kaybettiği bir kaza sonrası, şimdiki AKP hükümetinin o zamanki Çalışma Bakanı “herhangi bir yaraları bereleri yoktu, öldüler ama güzel öldüler” diyebilmiştir.

Böyle bir düşüncede olan birinin bu ülkenin Çalışma Bakanı olmasından daha büyük bir felaket olabilir mi? Ayrıca Taşeron şirketin 630 metre yerin altında çalıştırdığı ve sömürdüğü işçileri, ofiste çalıştırıyormuş gibi göstererek sigorta primlerini düşük yatırdığına dair iddialar vardır.

Yine Ocak ayının son günlerinde Gaziantep 4. Organize sanayi bölgesindeki Galvaniz Fabrikası’nda meydana gelen patlamada 8 işçi; geçen ay, Samsun Karadeniz Bakır İşletmeleri’nde amonyak tankının işçilerin üzerine düşmesi sonucu 5işçi hayatını kaybetmiştir.

Şöyle çok da uzak olmayan bir geçmişe baktığımızda, Bursa’da bir tekstil fabrikasında kadın işçiler yanarak, başka bir tekstil firmasına ait işyerinde, servis aracı olarak kullanılan yük taşıma minibüsünün içindeki kadın işçiler, sele kapılan aracın kapısını açamadıklarından boğularak can vermişlerdir. Güngören’deki patlamada onlarca işçi yaşamını yitirmiştir. Yine Adana’da bir oto tamirhanesindeki patlamada 4 işçi, Ankara- Gölbaşı ilçesinde zeminde meydana gelen bir heyelan sonucu 2 işçi, Samsun’un Bafra ilçesinde bir meslek lisesi öğrencisi staj yaptığı atölyede üzerine ağır bir cisim düşmesi sonucu hayatlarını kaybetmişlerdir. İş cinayetleri bunlardan ibaret değildir. Sadece öğrenebildiğimiz bir kısmıdır.

AKP hükümetinin taşeronlaştırmayı daha da yaygınlaştıran ve kadrolu çalışmayı tamamen tasfiye etmeyi ve iş güvencesiz çalıştırmayı amaçlayan yeni bir girişimi meclis gündemindedir. Hükümetin bu planı yeni iş cinayetlerine kapı aralar niteliktedir.

Madende ölümle sonuçlanan bir olaydan sonra müfettişin yaptığı soruşturma raporunda “grizu patlamasına ve göçük olayına karşı koruma odaları yapılarak işçilerin hayatı kurtarılabilirdi” ifadesi yer almaktadır. Bu müfettiş raporu işçi ölümlerinin bir kaza değil, cinayet olduğunu açıkça ifade etmektedir.

Kat kat artarak devam eden, tavan yapan bu iş cinayetlerinden sonra, az çok hukuktan ve demokrasiden bahsedilen ülkelerde bile, bırakın bir Çalışma Bakanının istifasını hükümet bile düşerdi.

Bu cinayetlerin sorumlusu, 10 yıldır ülkeyi yöneten, adaletsizliği ve çözümsüzlüğü derinleştiren, işçi sınıfının kazanılmış haklarını ortadan kaldıran, kölelik yasalarını meclisten geçiren, ülkenin kamu kurum ve kuruluşlarını özelleştiren, taşeronlaştırmayı yaygınlaştıran, emekçi düşmanı politikaları ile kamu kaynaklarını, kazancını insan yaşamının üstünde gören sermayeye destek vererek peşkeş çeken AKP hükümetidir.

Osman ÖZKAN

İnsan Hakları Derneği

İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu ve Çalışma Yaşamı Kom. Üyesi

 

Sayı : 2013 03