Tarih unutulmaz, hatırlanır

0
801

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bir yıl önce Gürcistan Cumhuriyeti’nde yaşayan Gürcü halkı, açık -gizli olarak bu birlikten ayrılmak ve bağımsız bir devlet kurmak için harekete geçti.

Tiflis’te, aydınların öncülüğünde gençler 1956 yıllarında da böyle bir harekete girişmişlerdi fakat başaramadılar. Doksanlı yıllarda bu hareket, Moskova’dan eski SSCB’nin dışişleri bakanı E. Şevarnadze tarafından yönetiliyordu. Sonunda bu hareket amacına ulaştı ve SSCB’nin 15 cumhuriyetinden ilk bağımsızlığını ilan eden cumhuriyet Gürcistan oldu. Bu bağımsız devletin ilk cumhurbaşkanı bağımsız devlet kurma hareketine çok emek veren, güç harcayan Zviad Gamsahurida idi. Fakat çok geçmeden bu resmi, seçilmiş cumhurbaşkanı Z.Gamsahurida, kendi devletinin yönetimi ile tezata düştü ve ciddi anlaşmazlıkların sonucu olarak görevinden ve Gürcistan’dan kovuldu.

Ne yazık ki bağımsızlığını “kazanan” Tiflis’teki yöneticiler, SSBC zamanında otonomi halinde Gürcistan’a bağlı olan halklara; Abazalara, Osetlere ve Acaralılara bağımsız olma hakkı vermediler. Bu halklar, SSCB döneminde olduğu gibi Gürcistan’a bağlı kalacaklarmış. Şunu da hatırlatmak istiyorum, Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında Moskova’da büyük görevde bulunan Gürcü asıllı diktatör Stalin, Abaza ve Osetlere danışmaksızın, bu halkları Gürcüleştirme amacı ile Abhazya ve Güney Osetya bölgelerini Gürcistan Cumhuriyeti’ne bağlamış, sözde otonomi hakkını tanımıştı fakat gerçekte tam haksız ve sessiz idiler. Abhazya ile ilgilenenler, 70 sene içinde Gürcistan’dan ayrılmak için kaç defa ayaklanma yaptıklarını gayet iyi bilirler, ama zamanın şartları gereği hiçbirinde başarıya ulaşamamışlardı.

12 Ağustos 1992’de Abhazya Parlamentosu ve devletin ilk başkanı Sayın Vladislav Arzınba, Gürcistan’ın Danıştay Başkanı Sayın E. Şevarnadze’ye modern devletlere yakışır bir şekilde, iki devlet arasında güzel ilişkiler kurmak ve sorunları çözmek için bir araya gelme çağrısı yaptı. Uygar bir şekilde diplomatça yapılan bu çağrıya cevap vermek yerine Şevarnadze,14 Ağustos 1992’de ağır silahlarla donatılmış Gürcü askerleri, tanklar, uçaklar eşliğinde hapishanelerden özellikle savaşa katılmaları için serbest bırakılan suçlularla Abhazya’ya saldırmış ve her iki taraftan binlerce masum insan yaşamını kaybetmiştir.

Gürcistan Devleti, 1993 Abhazya yenilgisinden sonra Abhazya’nın Kodor vadisi ve Gal vilayeti bölgesinde gayri nizami kışkırtmalara başladı. Kodor vadisinde sözde “Abhazya Otonomi Cumhuriyeti” kurdular. 2008 yılının Ağustos ayının 8. Gününde Gürcü askerleri, Güney Osetya’ya üçüncü saldırısını başlattı. Güney Osetya saldırısında başarılı olabilselerdi sırada Abhazya devleti vardı. Bu gizli planlar, Abhazya Devleti tarafından biliniyordu. Gürcistan Cumhurbaşkanı M. Saakaşvili, Acaara Otonom bölgesine saldırıp Cumhurbaşkanı Aslan Abaşidze’yi sınırdışı ettikten sonra yaptığı törende “Uzun bir zaman geçmeden böyle bir töreni Sohum’da da tekrarlayacağız” diye açıklama yapıyordu.

28 Ağustos 2008 tarihinde, Rusya Federasyonu (RF) Devlet Başkanı Sayın D. A. Medvedev, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarının Rusya Devleti tarafından tanındığını dünya kamuoyuna ilan etti. Bu tanınma, Abhazya ve Güney Osetya halkları tarafından Sovyet zamanından hayal ettiği, beklediği ve sonunda aldığı bir hak olarak kabul edildi. Bu iki devletin bağımsızlıklarının tanınmasından sonra Rusya ve Gürcistan devletlerinin “tarihi dostlukları” bozuldu. Gürcistan devletinin ana politikası Rusya Devletinin iç ve dış politikasını kışkırtmak oldu. Gürcistan’ın büyük şehirlerinde -Tiflis, Kutaysi, Rustavi- yayınlanan televizyonlarda da tahrikte birbirleri ile açıkça yarışıyorlardı. Bu yarışanlardan bazılarının isimleri verebiliriz; M. Ganapolçki, O. Panfilov, N. Plieva, V. Romanians, A. Çolokian, D. Tosnian. “Otonomi Abhazya”, “Ayrımcı Abhazya Yönetimi”, “İzinsiz, haksız Abhazya”, “Gürcistan’ın ayrılmaz parçası Abhazya” sözleri Gürcü televizyonlarında çokça kullanılmaktadır. En çok kullanılan “İşgal” kelimesi hakkında bir hatırlatma yapmak lazım; 1860 yıllarından itibaren Gürcü yayın organlarının ana konusu “boş kalan Abaza topraklarını kimle dolduracağız?” tartışması idi.

Zamanın gazetelerinde bol bol görebilirler, “Droeba”, “Svoma”, Snobis Pursali”, “İveria” gazeteleri, “Moamba” dergisi ve diğer yayınların yazarları G. Zerateli, S. Meshi, A. Cuğeli, J. Cicinaze, N. Canaşia ve diğerleri. 1918-1921 tarihlerinde Mazianaşvili’nin işgalcilerle birlikte yaptığı saldırı özellikle önemli, çünkü bu saldırının devamı olarak 1992-93 saldırısı yapılmıştır. 1992 Gürcü işgalinin başkumandanı E. Şavarnadze’nin Abhazya’ya yönelttiği general G. Karkaraşvili, işgalin başlangıcında ele geçirdiği Sohum TV’de şöyle beyanat veriyordu: ”Ben Abhazya’da bir Abaza kalmaması için 100 bin Gürcü askerini harcamaya razıyım.” İşte ilk işgalin de son işgalin de ana amacı Abaza halkını tamamen yok etmekti. Biz Abaza halkı olarak bu olanları hiçbir zaman unutmayacağız.

“PİKé, “Rustavi” televizyonları sürekli olarak Abhazya savaşı, mülteciler, mültecilerin Gürcistan’daki yaşam koşullarının kötülüğünden ve Abhazya’ya dönüşün tek çıkar yol olduğundan bahsederek anavatanları Gürcistan’a dönen Gürcüleri kışkırtıyorlar. Gürcü idareciler, politikacılar sürekli olarak “dönüş” konusunu politik bir araç olarak kullanıyorlar. Şurası bir gerçek ki savaş zamanında Abhazya’ya karşı işlenen suçları bu idareci ve politikacılar gayet iyi biliyorlar. Suç işlememiş Gürcü ve Mingrel kökenliler daha savaşın ilk günlerinden itibaren evlerine rahat bir şekilde döndüler ve dönmeye de devam ediyorlar. On binlerce Gürcü ve Mingrel Gal ilinde rahat bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar, kendi dilleri ile eğitim görüyorlar. Mingrelce gazete yayınlıyorlar. Onların Abhazya Devleti ile hiçbir sorunları yok. Stalin ve Beria zamanında Gürcistan politikaları sonucunda zorla Abhazya’ya yerleştirilen Gürcü ve Mingrel halkı, Abaza halkını asimile etmek, Abhazya’nın Gürcistan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu söyleyebilmek için politikacılar tarafından acımasızca kullanıldılar. Gürcü yöneticiler haksızlığa uğramış olan ve bugün kendi topraklarına dönmek isteyen binlerce Ahıskalı Türke geri dönüşün imkansız olduğunu çok net bir şekilde söylüyorlar. Ayrıca 2 milyon Mingrel halkının yaşadığı Gürcistan’da Mingrel halkının kendi diliyle eğitimine ve kültürünü geliştirmesine asla müsaade edilmiyor. Abhazya’nın kendilerince tüm olumsuzluklarını gören Gürcü medya ve aydınlar, Gürcistan’da yaşanan bu olumsuzlukları asla görmek, duymak istemiyorlar.

Şurası açıktır ki Gerek Abhazya, gerek Güney Osetya, Kafkasya’nın bu yeni devletleri, Abaza ve Oset halkı hiçbir zaman Gürcistan’a geri dönmeyecektir. “Geri dönüş”, geleceği olmayan ham bir hayaldir. Bu iki devlet geçmişte bilinçli bir şekilde Gürcistan içinde bırakılmaktan dolayı çok büyük acılar çektiler ve bundan acı dersler çıkardılar. Abaza ve Oset halkı, bu acıları asla tekrar yaşamak istemiyor.

Gürcistan Cumhurbaşkanı M. Saakaşvili geçen sene bir açıklamada bulundu: “Yakın zamanda biz bizim vatanımızın bütünlüğünü sağlarız, Rusya hiçbir zaman bizim topraklarımızı yutamaz.” Saakaşvili, bu düşünü Nato güçlerinin desteğini alarak gerçekleştirmek hevesinde. Gürcistan yönetimi, savaşın ardından 2O yıl geçmesine rağmen hala normal bir komşu gibi sağlam ilişkiler geliştirmek için sağlam önerilerde bulunmuyor, bulunmak istemiyor.

Bugün Abhazya Cumhuriyeti’ni BM’ye üye altı devlet tanımış durumda. Bunların sayısı gelecekte artacak. Uluslararası arenada Gürcistan Devleti, Abhazya Cumhuriyeti’ne nefes aldırmamak için her politikayı deniyor. Abhazya Devleti her geçen gün gelişiyor, özgürleşiyor. Demokratik yapılanma gün geçtikçe gelişme gösteriyor. Siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, kültürel haklar, serbest demokratik seçimler batılı gözlemciler eşliğinde yapılıyor. Abhazya’nın tüm şehirleri, yolları, devlet yapıları savaşın verdiği zararların izlerinden hızla arındırılıyor. Türkiye’den anavatanlarına dönen Abazalar, iş ve meslek yaşamında başarılı çalışmalar yapıyorlar. Türkiye ve Suriye’den gelen gençler, Abazaca ve Rusça eğitim görüyorlar.

Tüm bu gelişmeler Gürcü Devleti’nin işine gelmiyor. Politik olarak Rusya’ya karşı kullanmak için kardeş Abaza ve Adıge halkını karşı karşıya getirmek amacı ile çalışıyorlar. “Pik”, “Rustavi” ve “Kafkasya” isimli Tiflis televizyonları bu amacı gerçekleştirmek üzere kışkırtıcı yayınlar yapıyorlar.

Şunu herkes iyi bilmeli, geçmişte tek bir dil kullanan bu iki kardeş halkı hiçbir güç karşı karşıya getiremez. Abhazya Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Aleksandr Ankvab şöyle bir açıklamada bulundu: “Adıge ve Abaza halkı her zaman bir halktır. Bu, ileride de böyle olacaktır. Bizim kardeşliğimizi, birliğimizi bozmayı hiç kimse düşünmesin, bu imkansızdır, gerçekleşmeyecek bir hayaldir.”

Adıge düşünür, yazar, bilim adamı Zaur Naloev diyor ki; ” Biz Adıge ve Abaza halkı bir ağacın iki dalıyız, aynı kökten oluşan kan kardeşiyiz. Bu dünyada bizim beraber olmamamız imkansızdır.”

1992 yılında Gürcü askerleri Abhazya’ya saldırdığında ilk şehit düşenin Adıge kardeşlerimiz olduğunu başta M. Saakaşvili olmak üzere Gürcü arkadaşlar unuttular mı? Savaşta çocukları emanet ettiğimiz kıyıboyu Adıgeleri Şapsığlar savaş boyunca onlara aynen kendi öz varlıkları gibi baktılar. Bunları dünyadaki hiçbir Abaza unutamaz.

Bugünlerde, yeni yapılan seçimle birlikte Gürcistan’da durum değişti. M. Saakaşvili itibarsızlaştı. Ocak 2013’te süresi dolmasına rağmen görevini bırakmadı. 2 milyon Gürcü vatandaşı “istifa et” çağrısı ile imza topladı.

Saakaşvili ve onun yandaşları Soçi’de Olimpiyat yaptırmamak için çalışıyorlar. Sık sık “Bu topraklar Abaza, Adıge ve Ubıhların ana toprağıdır. Bunların atalarının kemikleri üzerinde spor yapmak olmaz” ifadesini kullanıyorlar. Fakat şunu unutuyorlar, Rus Çarı Kafkasya topraklarını işgal ettiğinde ve 1864 yılında Kbaada’da zafer resmi geçidi yaptığında Kafkas savaşlarına katılan Gürcü askeri alayı da o resmi geçitte yerini almıştı.

Tarih unutulmaz, hatırlanır.

*Doç. Dr.- Abhazya Devlet Üniversitesi-Sosyoloji Kürsüsü

 

Sayı : 2013 04