Derin Çerkesler

0
2807

Çerkesler, Türkiye’de çiftçisinden, işçisine, bürokratından askerine kadar, üretim aşamasından, devlet organizasyonunun her alanında yer aldıkları gibi derinliklerinde de yer almışlardır.

Bu mevcudiyet, hiçbir zaman Çerkes kimlikleri öne çıkararak olmamıştır. Ancak, yapacakları en küçük hatanın faturasının kimliklerine çıkarılması da daima an meselesi olmuştur.

Kendi Çerkes kimliği ile ilgi olan, ya da -ilgi duymasında yarar olduğu telkin edilen- derin Çerkesler, her dönem Türkiye diasporası üzerindeki etkileri olmuştur. Bu etki ise Çerkes kimliğinin bekası üzerine değil, Türkiye derin devletinde esen rüzgâra göre şekillenmiştir. Kısacası derin Çerkesler, kimliklerine olan hassasiyetten değil, derin ilişkileri nedeni ile Çerkesler üzerinde etkili olma kaygısı taşımışlardır.

Başta da söylediğimiz gibi derinlerde esen rüzgârlar daima onların rolleri konusunda etkili olmuştur. Bu gerçekten yola çıkarsak, Türk derin devletinde yakın tarihinde esen rüzgârları takip ettiğimizde, derin Çerkeslerin konjoktürel olarak değişen rollerini de görme imkânı bulabiliriz.

Meseleyi 1950’lerden alacak olursak, Kore savaşı sonrası NATO’ya giren Türkiye’nin derin devleti ABD eli ile palazlandırılmıştır. ABD-ordunun ilişkileri bu dönemde gelişmeye başlamıştır. 1952 yılına gelindiğinde ise “Seferberlik Tetkik Heyeti” ABD tarafından ordu içerisinde kurulmuştur.

“Seferberlik Tetkik Heyeti” ise 1965’de “Özel Harp Dairesi” 1992’de “Özel Kuvvetler”e dönüşmüş ve devam etmiştir.

Bu derin yapılanmalar, daima askeri alanda yürümedi elbette. “Yerüstü birimi Özel Kuvvetler Komutanlığı, yeraltı birimleri ise vatansever sivillerden müteşekkildir” şeklinde tespitleri çoğumuz çeşitli kaynaklarda okumuşuzdur. Burada bahsedilen “vatansever siviller”in büyük bölümü ise emekli olup sivilleşen askerlerdir. Hem vatanseverdirler, hem sivildirler(!)

Çerkeslerde de hem vatansever hem de sivil olan yok mudur? Vardır elbette(!)

Rüzgârın Türkiye’de böyle estiği yıllarda “şu bizim Çerkesler” sivillerimiz üzerinde ve hatta sivil toplum örgütlerimiz üzerinde de aynı rüzgârı estirmeye çalışmışlardır.

1980 sonrası Çerkes derneklerinde yönetimlere talip olan çok sayıda vatansever sivili görmeniz mümkündür. Dönemin şartları içerisinde kariyer sahibi güçlü şahsiyetlerin sivil toplum tecrübesizlikleri, yönetimlerde yer alamamalarına ve fakat alternatif kurumlarla varlıklarını sürdürme yoluna gitmelerine neden olmuştur. Alternatif siyaset, alternatif gençlik yaratmak, alternatif karar mekanizmaları kurma, alternatif söylemlerin geliştirilmesinin ilk nüveleri bu döneme rastlar. Bir kısım etkileri ise günümüzde dahi sürmektedir. Karşı yapılanmaları itibarsızlaştırarak çökertme çabası, önemli yöntemlerdendir. Bu durum, rüzgârın yönünün değişmesi ile yakın tarihte yeni derinlerin teşekkülü, yeni ve alternatif yapıların oluşması, eskisi yöntemlerle benzerlik taşır. Derinlerin rengi değişmez, daima karadır, karanlıktır.

Rüzgâr ne tarafa esmektedir?

Türkiye’nin dış politikada cahil cesareti, ekonomisinin güçlenmesi, zaman zaman teslimiyetçiliği reddedişi, devletin derin ilişkilerinde köklü değişikliklere gitmesi, dengeleri değiştirmiştir. Türkiye genelinde etkin olan “Beyaz Kuvvetler” saf dışı bırakılmıştır. Devlet organizasyonunu yeni yeni çözen iktidar sahipleri ise derinlerdeki boşluğu dolduran bir Ak Kuvvetlerin oluştuğunun muhtemelen farkındadır. Doğa da hiçbir boşluk baki değildir.

Her dönemin kendi çekirdek kadrosunu oluşturması doğaldır ancak dünyayı derinlerden yönetmek konusunda maharetli olan yapıların ilgi alanı yine bu çekirdek kadrolardır. Ya kendileri belirler, ya da belirlenen kadroları yönlendirmek üzere ilişkiye geçerler. Her şeye rağmen geçmişte olduğu gibi günümüzde de ABD ve CİA etkisinin derinlerdeki varlığını reddetmek mümkün değildir.

ABD’nin tercihlerinin değişmesi ile tasfiye edilen kuvvetlerin yerini yenileri almıştır. Bir ustalık döneminin yaşandığı söylense de bu tür ilişkiler konusunda “köyden indim şehre” misali acemi insanların yönlendirilmesi, birkaç yurt dışı gezisi ve sırtının sıvazlanması ile ABD için halledilebilir konumdadır.

Çerkeslerde sırtı sıvazlanan, “dünyayı kurtaran adam” olmaya soyunan, öyle hissettirilen, yok mudur? Vardır elbette.

Dengelerin değişmesi ile geçmişteki gibi alternatif kurum, alternatif söylem, alternatif gençlik, alternatif lider çalışmaları yok mudur? Vardır elbette.

Tavrı, tarzı, söylemi ile derinler el değiştirse de, yöntemlerin değiştiği söylenemez.

Çerkesler için değişmeyen tek şey, kendisi olma derdinde olan, derin ilişkilere direnen dürüst insanların hâlâ varlığıdır.

Sayı: 2013 08