Osman Güdü: “İkiyüzlü politikayı ortaya koymak gerekiyor”
İstanbul Büyükşehir ve Kartal Belediyesi Meclis üyesi Mimar Osman Güdü; Çerkes Sürgün Anıtı ve Abhazya Cumhuriyeti ile ilişkilerin geliştirilmesi için uzun süredir girişimlerde bulunuyor.
Çalışmaları ve karşılaştığı sorunlara dair konuştuk. “Çerkes kimliği üzerinden siyaseten bir tavır alınacaksa daha bir seçici ve sorgulayıcı olunması gerekmez mi?” sorusunu sorduracak bir söyleşi oldu.
-Meclis üyesi olarak çalışmalarınızın içinde özellikle iki konuyu ön plana çıkarıyorsunuz. Birisi Çerkes Sürgünü Anıtı konusu, diğeri Abhazya’ya Türkiye’den doğrudan ulaşımla ilgili. Sürgün Anıtı ile ilgili İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi’nde ve Kartal Belediye (KB) Meclisi’nde çalışma yürüttünüz. Bilgi verir misiniz?
– Sadece İstanbul’da 1.2 milyon Çerkes yaşıyor. Türkiye’nin en büyük yerleşim yeri, Çerkeslerin sürgünde ilk yerleştikleri yerlerden biri aynı zamanda. Böyle yerlerde yaşananların unutulmamasını sağlayacak bir şey olmalı. İlgili Bakanlıkların yani Ankara’nın da dahlinin olduğu/olacağı bir konu söz konusu. 2009 yılından başlayarak soru önergeleri verdim. Her yıl 21 Mayıs civarı verilen önergeler kayıtlara geçmiş durumda. (Belge-1)
KB için bir çalışma yaptım. Bir projeksiyon filmi hazırladım, toparladığım belgeler ile sürgünü hem filmde anlattım hem de konuşmasını yaptım. Aynı şeyi İBB’de de yaptım. İBB’nin Beşiktaş’ta bir sürgün anıtına onayı vermesi için talepte bulundum. “Size bu olanağı sağlarsak yarın başka birileri de gelir, başka şeyler ister” yorumu yaptılar. Acı bir olay yaşandığını ve bunun insanlarca bilinmesi gerektiğini anlattım tekrar tekrar. Belediye Meclis Başkanı dahil hemen herkesle görüştüm ama aşamadım. Girişimlerimin kayıtlara girmiş olması önemli oldu.
2010 yılında bir KAFFED heyeti ile İBB Başkanı Kadir Topbaş’ı ziyaret ettik. Beşiktaş’ta Çerkes Sürgünü Anıtı talebini ilettik. Topbaş, konunun Türkiye’nin dışişleri açısından hassas olduğunu vurgulayıp görüş alınarak çalışma yapılabileceğini söyleyince, çalışma sürecinin biçimlenmesi talebimi ilettim. “AKP meclis grup başkanı ile çalışmaları takip edersiniz” yanıtını verdi.
2 Kasım 2013 tarihinde İBB‘den aradılar. Mecliste verdiğim sürgün anıtı talebimin uygun görüldüğünü, konu hakkında da benden bilgi almak istediklerini belirttiler. Seçimler öncesi alınacak siyasi bir karar olacağını tahmin etmeme rağmen çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim, bu kazanılmış bir hak oldu şimdi. Görüşmeye giderek konu ile ilgili alınan kararın ne olduğu ve ne zaman yapılacağı, bütçesinin ne olacağı, anıtın nerede ve nasıl yapılması gerektiği gibi birçok soruya yanıt arayacağım.
Kartal’da yaptığım çalışmalar, kurmuş olduğumuz ilişkiler sonucu bir ilk gerçekleşti ve stresli, sıkıntılı günlerin sonucunda bir sürgün anıtımız oldu.
Önümüzdeki süreçte hedefim; Abhazya’ya uygulanan ulaşım ambargosunun kaldırılması. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’ne dayalı olarak insani temelde Sohum’a doğrudan uçak ve gemi seferlerinin başlatılması. En azından ikili anlaşmalarlaTürkiye’deki Abazaların kendi topraklarını ziyaret edebilmesi için direk uçuş hakkının tanınması. Belgeler eşliğinde Meclis’te görüştüğüm CHP milletvekilleri oldu. Şimdi yerel seçimler gündemde, seçimlerden sonra milletvekilleri ile görüşmelerle bu çalışmayı devam ettirmeyi planlıyorum.
-Sürgün Anıtı konusunda Meclis girişimlerinizde nasıl karşılandınız?
-Sözlü-yazılı önergeler veriyorum. Çerkeslerin yaşadıklarını anlatıp bir sürgün anıtına ihtiyaç olduğunu söylüyorum. Yazılı önergeler var, 2011-12 ve 13 yıllarında İBB Meclisi’ne verdim. Konuya dair önerge teklifi oy birliği ile kabul edildi hep. Kayıtlara geçmiş durumda her biri. 2013 yılında konuşmamdan sonra Meclis I. Başkan Vekili, “21 Mayıs ile ilgili bilgilendirme için teşekkür ederiz. Size, burada olan arkadaşlar bütün kalbimizle katılıyor, duygularınızı paylaşıyoruz” diyor ve bu da tutanaklara geçmiş durumda. Konuşmanın arkasından konuyu soru önergesi şeklinde yönlendirdim. Ne istediğim sorulunca sürgün anıtının olması gerektiğini söyleyip önergenin başkanlık makamına havale edilmesini istedim, oy birliği ile kabul edildi. (Belge-2)
-Kartal Belediyesi’nde sürgün anıtı ile ilgili nasıl bir süreç izlendi?
– KB Meclisi’ne önerge vermedim. Gündem dışı konuşma ile 21 Mayıs’ı anlattım. Sürgün anıtının hikayesi ise şöyle: Kartal’da her yıl dünya ölçeğinde heykeltraşlar davet edilir ve “Taş Heykel Sempozyumu” yapılır. Sanatçılar eserlerini yaparlar, ilçede çeşitli yerlerde sergilenir. 2 sene önceki sempozyuma Adıge sanatçı Arsen Gushapsa’nın davet edilmesini sağladım. Dünyadan 500 küsur müracaat oldu, 10 kişi değerlendirildi. Sınır 10 kişi idi ve 11. kişi olarak Arsen’i aldılar. Ve Arsen, Nalçik’teki “Hayat Ağacı”* heykelini yaptı burada.
Heykelin değerlendirilmesi ile ilgili KB Başkanı Altınok Öz ile görüştüm. Bir park açılacaktı, Başkan “oraya koyarız” dedi. Deniz kıyısında bir yere konulması gerektiğini söyledim. Bütün sahil İBB’ye ait olduğu için ancak KB’nin kiraladığı Dragos’taki iskeleyi düşündük; Başkan “iskelenin önüne koyarız” deyince çalışmaları başlattık.
O iskele olamadı. Heykel sempozyumunu yöneten heykeltraş ve KB yetkilileri ile alanda bir gezinti yaptık. Şu anda anıtın durduğu yerin görsel olarak daha uygun olacağı söylendi. KB hertürlü olanağı sağladı. Anıtın açılışı için davetiyeler hazırlandı. Organizasyonun bir ayağı Kartal Belediyesi idi, diğer ayağını da KAFFED olarak değerlendirdik.
KB Kültür Müdürlüğündeki arkadaşlar, “Bakanlık ile görüşelim ve İBB’den yer talep edelim” diye önerdiler ama aşama aşama yürümeli, daha baştan set çekilebilir diye düşündüm.
Bir takım sıkıntılar yaşandı. Bir ayak devlet kurumu, Belediye, diğer ayak sivil bir kurum, KAFFED. Devlet kurumunun mevcut reel politika içerisinde anıt ve üzerinde yer alacak ifadeler konusunda hassasiyetinin mutlaka değerlendirilmeli gerekiyordu. Bunu dikkate alıp ‘sürgün’ sözcüğünü kullandık. Böyle bir anıta ‘soykırım’ sözcüğünün yazılması mümkün değil. KB’den karar çıkartsak dahi anında müdahale edilecekti. Neden soykırım değil de sürgün yazıldığına dair tepkiler oldu. Anlatmaya çalıştık.
-Başka baskılar yaşadınız mı?
– Emniyet’ten çağırmışlardı. Çok da kibar davrandılar. Kendilerine anlattım, zaten izliyorlardı karşılıklı yazışmaları vs.
Konuyu CHP’ye taşımış birileri. Kartal Belediyesi CHP’li. KB’nin böyle bir olayı nasıl organize ettiğini sorgulayan ağır bir eleştiri gelmiş genel merkezden. Başkan da bana yönlendirdi. Daha sonra beni aradılar, ilk arayışta tavır şuydu; “Bu organizasyonu yapmayın”. Gelişmeleri ve geldiğimiz noktayı anlattım. Açılışı yapacağımız günün akşamı ise CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu aradı, devletlerarası sakıncalardan bahsetti. Ona da durumu anlattım. Sürgünü kendilerinin de bildiğini ifade ettim. O da “Bu aşamaya kadar gelinmiş, bu saatten sonra dönüşü olmaz” dedi. (Belge-3-4-5)
Anıtı, açılış öncesi 1 gün ya da 5 saat önce yerine koydurmadım. Biliyordum ki bir vinç gelip kaldıracak. Anıtı yerine koyduk ve hemen ardından tören başladı. Tam açılışı yapacakken İBB zabıtaları geldi ve engellemeye çalıştı. Onları yatıştırmaya çalıştım, beni dinlemediklerini görünce İBB Meclisi AKP Grup Başkan Vekili’ni aradım. Davetiye vermiştim, konu hakkında bilgisi vardı. “Hiç olmazsa müsaade edin bugün bu açılışımızı yapalım daha sonra gerekirse kaldırırız. Bugün burada olumsuz bir şey olmasın, sizden rica ediyorum” dedim. Arkadaşlarıyla görüştü ve izin verildiğini ancak anıtın devamlı kalması konusunda garanti veremediğini söyledi. O arada tekrar emniyetten geldiler, onlarla da aynı sıkıntıyı yaşadık.
Engelleri aşarak anıtımızı açtık. KB Başkanı da oradaydı. Toplumumuzu çok sevdi, samimi buldu. Siyaset dünyasındaki kirliliğin içinde bizi çok temiz buldu.
-Anıt hala orada. İBB Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü kaldırılmasını mı istiyor?
-Anıtın kaldırılması ile ilgili bir yazı gönderdiler. Bir dosya hazırladım; kiralanmış olan iskelenin hemen önündeki alan olduğunu, hiçkimseye bir zararı olmadığını ve konulan anıtın görsel olarak toplumu rahatsız etmediğini belirtip fotoğraflarla teslim ettim. Önce İBB’ye gittim, dosyayı verdim. İBB Başkanı bu olayın hukuki açıdan kendisini aştığını ve olayı seyrine bırakmamız gerektiğini söyledi. Dosya bilgilerini AKP grubu ile paylaştım. Anıtın kaldırılmasının Türkiye’deki Çerkesleri rahatsız edeceğini de söyledim. “Önümüzde seçim süreci var, bu zamanda böyle bir olumsuzluğu yaşamanın kimseye bir faydası olmaz” dedim.
İzin verdiler. Ama ne olacağı belli olmaz. Anıtı yarın bir vinç gelip kaldırabilir. (Belge-6)
-Anıt konulduktan sonra CHP’den herhangi bir tepki geldi mi?
– Hayır gelmedi. Ben sözümü yerine getirdim, törenle ilgili her şeyi gönderdim.
-Anıtın kaldırılmaması için bir imza kampanyası yapsak, faydası olur mu?
– Şu anda kaldırılmadığı için tekrar gündeme getirmeye gerek yok. Anıt hala oradayken, onun varlığını değerlendirmek gerek. Örneğin özel günlerimizde kullanılması sağlanabilir. Eğer bu böyle olmazsa nasıl olsa kullanılmıyor denip kaldırılabilir.
– Şimdi Abhazya. 23 Nisan’da Abaza çocukların davet edilmesi süreci “Abhazya Cumhuriyeti” diye başladı, sonra “Abhazya Özerk Bölgesi” ifadesi kullanıldı. Tepkiler oldu. Daha sonra KB, “Abhazya Kültür Günleri” düzenledi.
– Daha öncesinden de bahsetmek gerekir. 2009 seçimlerinden 1-2 yıl önce başlattığımız bir çalışma vardı. Onur Öymen ile KAFFED arasında bir diyalog oldu, Abhazya sorunu kendisine iletildi. Onur Öymen bu konuyu olumlu noktalara taşıdı. Öncelikle Abhazya’ya konulan ambargo ile ilgili. CHP, 4 tane soru önergesi verdi TBMM’ye.
KB ile ilişkiler de Ayaayra şenliklerine KB Belediye Başkanı’nı davet etmekle başladı. Oradaki farklı kültürü gözlemledi, tanıdı. Şenliğin sonunda çok sevdiğini belirterek bu tarz şeyleri organize etmek istediğini söyledi. Konuyla ilgili rezerv ettiğim bazı girişimlerim vardı. 2009 yılında KB Meclisi’nden bir önerge geçirmiştim. “Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin kültürlerini yaşatması, kültür alışverişinin yapılması” ile ilgili. Bu karar 2012’de gerçekleşti. Başkana meclis kararını hatırlattım. Bu karar çerçevesinde organizasyon yapılmasına onay verince hemen proje girişimlerine başladım.
Abhazya Çalışma Grubu ile KAFFED’e 3 proje vermiştik. Biri Anıt projesiydi, biri Abhazya Günleri, diğeri Abhazya’daki Ayaayra şenliklerine Türkiye’den sanatçı, politikacı götürülmesi. Sonuncuyu gerçekleştiremedik.
Hemen Abhazya ile iletişime geçtik. Onlar da çok olumlu adım attılar. İlk etapta oradan yaklaşık 8-10 yerel sanatçımızı birkaç günlüğüne davet ettik. Yaklaşık 45-50 kişilik bir grubun geleceği söylenince Başkanla bunu paylaştım. Başkan onay verdi. Hemen çalışmalara başladık. İBB Kültür Merkezi’nin sergi salonu ve KB’ye ait salonun kullanılmasını birlikte organize ettik ve 2 günlük bir organizasyonun içerisine girdik.
Bu süreçte yine birtakım sıkıntılar başladı. Kaymakamlıktan bir yazı geldi ve bu etkinlikleri yapmamamızı söylediler. Uyarının kaynağı İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü idi. (Belge-7)
Arkadaşlarımla her olasılığa karşın bir A, bir B planı belirlemiştik. A planımız, etkinliği Abhazya ile organize etmekti. Bir engel çıkarsa KB ile KAFFED’in yapması da B planı. Söz konusu yazı gelince KAFFED ile bir protokol yapıldı. Abhazya yerine Abhaz yazılmasının nedeni budur. Farklı yorumlandı, insanlar farklı yerlere çekti ama işin özüne bakmalı. Abhazya Cumhuriyeti ile iletişimimiz devam etti. Oradan 50’ye yakın sanatçı geldi.
Emniyet’le bir görüşmemiz de oldu. Bu arada KB’nin sitesi mesaj bombardımanına tutulmuş. Kültür Müdürü aradı, panik yapılmaması gerektiğini söyleyip Abhazya’nın durumunu anlattım. Daha sonra biz tehditler aldık, etkinliğin sabote edileceğine dair. Tehdit yüzünden açılış yürüyüşünde hem resmi hem sivil yüzlerce zabıta kullanmak zorunda kaldık. Bir şey olmayacağını biliyordum ama yine de tedbirimizi aldık.
O süreçte Gürcistan İstanbul Başkonsolosu KB’ye geldi ve Başkan’la görüştü. Başkan kendisine; “Türkiye’de yaşayan Abhazlar var, siz de yarın müracaatınızı yapın, organizasyon yapalım, benim için böyle bir ayrım yoktur, Türkiye’de yaşayan halklara yönelik kültürel bir girişimdir” diyerek geri adım atmadı.
Her şeye rağmen çok ciddi bir katılım oldu. İlk defa kurumlar arası bu boyutta bir organizasyon yapıldı. Bakanlık düzeyinde temsilciler, milletvekilleri, İstanbul il başkanları, meclis başkan vekilleri geldi. Bu durum organizasyonu daha da resmileştirdi. Kartal’ın Ankara caddesinde 15-20 mt. mesafede bir Türkiye bir Abhazya bayrağı… Belkide Kartallılar ilk defa Abhazya bayrağı gördüler.
Hem Abhazya hem Türkiye tarafında kamuoyunda olumlu etkisi oldu.
-Etkinlik öncesi İçişleri Bakanlığı ve Kaymakamlık üzerinden baskılar geldi. Etkinlik sonrası neler oldu?
– Etkinlikten hemen sonra bir önerge verdim. Sohum’un kardeş kent olması için. Yasal olarak kardeş kent olursanız, her bir proje için dosya hazırlamak zorunda kalmazsınız. KB’den izni çıkarttık. Kararı kaymakam onayladı, Bakanlığa gönderdik. (Belge-8)
Yazının cevabı ne yazık ki Ayaayra şenliklerine KB olarak katılacağımız günün akşamı geldi.Sohum’la Kartal’ın kardeş kent olmasını hükümet engelledi. Dışişleri Bakanlığı’ndan İçişleri’ne, oradan da Valilik ve Kaymakamlık üzerinden ulaştı. (Belge-9)
Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen red kararını alarak, KB Meclis Üyesi kimliğimle konunun hukuksal mücadelesine girmek üzere Dışişleri Bakanlığı’nı dava eden dilekçemi 21.11.2013 tarihinde Ankara İdare Mahkemesi’ne ulaştırılacak şekilde Kartal Adliyesi’ne vererek dava açtım. Sonucunu bekliyorum. Gelecek karara göre gerekirse bir üst mahkemeye müracaat edeceğim. (Belge-10)
Türkiye’de Abhazya meselesi gündeme taşınmalı. Abhazya bağımsız bir cumhuriyet. Ayrıca Türkiye’de önemli bir Abaza nüfus var. Hem Türkiye hem de Abhazya açısından bu birlikteliğin mutlaka bazı projelerle sağlanması lazım. Ve bizim gerek TBMM içerisinde gerekse bulunduğumuz görev alanlarımızda bu meseleyi gündeme getirmemiz gerekli. Abhazya’ya gitmek için neden Soçi’den geçeyim? Olayın siyasi boyutları var tamam ama benim seyahat özgürlüğümü kısıtlayan bir şeyi de kabul etmek istemiyorum. Bu bir insani yaklaşımdır. Oradakilerin de buraya rahat gelebilmesi lazım. Kapıların açılması gerek artık.
Bu ikiyüzlü politikayı ortaya koymak gerekiyor. Türkiye’deki Çerkeslere bir takım politikalar anlatıyorsun, gözlerine pembe gözlük takıyorsun ama uyguladığın politika tam tersi oluyor. Niye bizi kandırıyorsun? Olayların gerçeklerini ortaya sermek gerek.
* Rusya Federasyonu Kabardey-Balkar Cumhuriyeti başkenti Nalçik’teki “Yaşam Ağacı” heykeli, Büyük Çerkes Sürgünü anısına yapılmıştı.