Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Suriye Çerkeslerine dair 5 efsane

Suriye’den Rusya’ya gelen üç öğrenci geçenlerde Krasnodar’dan sınır dışı edildi. Sınır dışının resmi gerekçesi: Çerkes asıllı yabancılara hatalı vize verilmesi.”

Çerkes toplumsal hareketleri hadiseyi, yurttaşlarının anavatana geri döneceği duyurusu yapan yetkililere karşı gerçekleştirilmiş bir provokasyon olarak değerlendirdi. Olay, bilirkişi camiasında Çerkes mültecilerle ilgili zorlu tartışmalara neden oldu ve bildirilen görüş, toplumun büyük kesiminde çeşitli olumsuz klişeler oluşturdu. Maykop’taki sivil toplum örgütü “Adıge Xase-Çerkes Meclisi” başkanı Zaurbi Chundyshko (Z.C) ve Rusya Bilimler Akademisi Medeniyetler ve Bölgesel Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Naima Neflyasheva (N.N), bu görüşlerden en popüler olanlarını anlamamıza yardımcı oldu.

1-Rusya, iyi beslenmek ve rahat yaşam için yabancı bir ülkeyi tercih ederek 1,5 asır önce anavatanlarını terk eden insanları kabul etmek zorunda değildir.

Z.C. : Çerkesler vatanlarını kendi istekleriyle terk etmedi, şiddet yoluyla gönderildiler. Tek anavatanları var ve o da Kafkasya’dır, aradaki ilişki hiçbir zaman kesilmedi. Yeni tehlikeler karşısında, bir zamanlar atalarının yaşadığı yere dönmeye karar vermeleri şaşırtıcı değil ki. Birçoğunun burada akrabaları var, 1,5 asır geçmiş olsa da aile bağları zayıflamadı. Savaş Çerkesleri evlerinden uzaklaştırmıştı, anavatanlarına geri döndüren de savaş…

N.N. : Böylesi açıklamaların temeli, Kafkasya savaşının tarihi özellikle de Çerkes halkının Osmanlı İmparatorluğu’na sürülmesinin nedenleri, evreleri ve doğası konusundaki bilgisizliğe dayanmaktadır. Bu konu, geçtiğimiz yüzyılın 90 yılı boyunca ilgi odağının merkezinde yer aldı, Rusya çapında ve bölgesel düzeyde gerçekleştirilen konferanslar ve savunulan tezlerle ilgili arşiv materyalleri koleksiyonu oluşturuldu. Kafkasya savaşı ile ilgili bilgiler kırpılmış şekilde yayınlanıyor, geçmişte ortaya çıkan ve bilinen gerçeklerin çoğu sessizliğe büründürülüyor. Mesela Adıgey ve Krasnodar Bölgesi’ndeki öğrencilere Kafkasya savaşının iki farklı yorumu öğretiliyor. ‘Kubanovedenie’ de Kazakların çabaları karşılığında jest olarak bomboş topraklara geldikleri yazılı.

2-Suriyeli göçmenler anadillerini konuşmuyor, kendi halklarının geleneklerini unuttular, bu nedenle de Kafkasya’yı anavatanları saymazlar.

N.N. : Hayır, öyle değil. Çerkes diasporası diğer halklarla arasındaki kültürel mesafeyi hep korudu, böylece de dilini ve gelenek birikimini koruyabildi. Çerkes sosyal iletişim gelenekleri ve normları sadece korunmak ve geliştirilmekle kalmadı, kültürün yabancı ortamda sürdürülebilineceğini belirten göstergelerden biri oldu. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Yurt dışındaki hemşerilerimiz, Çerkes kurallar yasası “xabze”nin ince ayrıntılarını daha iyi biliyor ve yakından takip ediyor. Kafkasya’da bazı gelenekler yok oldu ama Türkiye ve Ürdün’ün Çerkes köylerinde kültürün hala korunmuş olduğunu etnograf ve halkbilimcilerimiz kayıt altına aldı.

Z.C. : Şu bir gerçek ki genç Çerkesler anadillerini konuşmuyor, Araplar tarafından asimile edildikleri için bu hiç şaşırtıcı değil. Bizim ülkemizde de gençlerin çoğu sadece tek dil biliyor, o da Rusça. Orta ve daha ileri yaştaki mültecilere gelince anadillerini başarıyla kullandıklarına tanıklık edebilirim. Hatta bizden daha iyiler, Rusça kelimelere başvurmuyorlar.

3-Ödenek verilen Kuzey Kafkasya’da altyapı yetersiz ve işsizlik oranı yüksek. Mülteciler bölge halkının istihdam alanını elinden alıyor, mültecilerin çocukları cumhuriyetin kendi vatandaşına bile yetmeyen kreş ve okullara gidiyor.

N.N. : Mülteciler düşünce yapıları gereği devletten yardım beklemiyor aslında. İşte bir örnek: Resmi istatistiklere göre 90’lı yıllarda anavatana 3 bin kişi dönmüş, Adıgey ve Kabardey-Balkar’da çabalar sonucu 2 bin yeni istihdam gerçekleşmiş. Suriyeli yurttaşlarımıza gelince, doktor, mühendis, öğretmen gibi yüksek öğrenim görenler çoğunlukta, bu da başarılı adaptasyon konusundaki şanslarını arttırıyor. Bölge halkının aksine daha cesurlar, onlardan öğreneceğimiz çok şey var. Adıgey ve Kabardey-Balkar’da gelişmemiş piyasalara giriyorlar. Yabancı dil okulları, diş hekimliği, konfeksiyon atölye ve fabrikaları, helal ürün dükkanları, perde üretimi ve giyim mağazaları gibi özel iş alanları oluşturup geliştirdiler.

Z.C: Belki gerçekten de böyle problemlerle karşılaşmış olabiliriz. Ama bu durumun sorumluluğunu sadece mültecilere yüklemek haksızlık olur. Bölgedeki ekonomik durum son yirmi yıldır zorluk içinde. Biz Çerkes aktivistler, göçmenlerin bütçeye ağır yük getirmemesi için çaba gösteriyoruz. Mesela sponsorlar arıyoruz, geri dönen hemşerilerimizin yükünü devlet değil onlar karşılıyor şu anda…

4-Bu kadar çok insanın Kuzey Kafkasya’ya gelmesi, demografik yapıyı değiştirerek güç dengesini bozacak ve milletler arasındaki dostluk ilişkilerine zarar verecektir.

N.N. : Geri dönenlerin sayısı az. 2012’de Şam’ı ziyaret eden Rusya Federasyonu Federasyon Konseyi heyetinin resmi verilerine göre, sadece 200 aile yani yaklaşık bin kişi Rusya’ya gitmek istediğini belirtmiş. Bu sayıyı Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes gibi üç etnik cumhuriyete bölersek her birine 300’den biraz fazla kişi düşer. Hesapladığınızda anlayacaksınız, bu küçük rakamlarla nasıl bir ciddi bir demografik dengesizlikten bahsedilebilir?

Z.C: Aynı şekilde başka halkların bölgeye göç etmesinin olumsuz etkilerini de tartışabiliriz. Mesela Dağlık Karabağ’daki savaşın ardından buraya akın eden Ermeniler. Cumhuriyete adını veren Çerkeslerin nüfusu yüzde 24’ten fazla değil.

5-Suriyeli mültecilerin işi yok ve çalışmayacaklar, Rus vergi mükelleflerine yük olacaklar.

N.N. : Tanıdığım tüm Suriye Çerkeslerinin işi var. Bazısı doktorluk yapıyor, bazısı şantiyede çalışıyor, bir kısmı da taksici. Göçmenlerin köylere yerleşen bir kısmı çiftçilik yapıyor. Şam Üniversitesi’nde profesör olan bir kadın tanıyorum, köy okulunda İngilizce öğretiyor. Bence insanların vergi mükelleflerine yük olup olmamasının nedeni milliyeti, karakteri ve özsaygısı ile ilgili değildir.

Z.C. : İnsanlar her işe hatta düşük vasıflı işlere bile başlıyor. Bir kez daha tekrarlıyorum, yerleşmeleriyle ilgili yükün çoğunu devlet değil hayırseverler karşılıyor. Bunların arasında sadece zengin işadamları değil emekliler de var. Maddi imkanı olmayan birçok kişi yerleşimciler için yapılan evlerin inşaatına yardımcı oluyor.

Çerkes karşıtı efsaneler listesi devam edebilirdi ama halihazırda sorgulananlar bile genel bir yargıya varmak için yeterli. Suriyeli göçmenler bizim için yeni bir olgu. Tembellikle, suç ya da menfur eylemler sevdalısı olmakla suçlanacak kadar zamanları olmadı. Siyasi çekişmeler ya da ulusal restleşmelerle ilgilenmiyorlar. Mülteciler devletten yardım talep etmedi ve etmekten utanıyor. Kısacası bu insanlar, önyargılı uzmanların “açgözlü caniler” tanımıyla kesinlikle örtüşmüyorlar. (hekupsa.com)

Çeviri: Serap Canbek

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Yazarın Diğer Yazıları

1 Eylül Dünya Barış Günü

1 Eylül, “Dünya Barış Günü” olarak sadece Türkiye ve KKTC’de, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen “Dünya Barış Günü” ise 21 Eylül’de tüm dünyada kutlanıyor.

Sancılı ve fırtınalı yaşamlar

Dr. Şerafettin Dönmez’in yazdığı, sancılı ve fırtınalı bir hayat hikâyesini anlatan “Denef” kitabı, Papirüs Yayınevi etiketiyle raflarda yerini aldı. Yayınevinin tanıtım yazısından... Benim kimliğimle kim, neden...

28 Ağustos На́нҳәа (Anne) Bayramı

Abhazya’da 28 Ağustos’ta “На́нҳәа (Anne) Bayramı” kutlandı. Abhazlar çok eski çağlarda “aҿamaҿa” yani hasat bayramı kutluyorlardı. Bu bayram tektanrılı dinlerden sonra “Nanҳәa (Anne) Bayramı”na...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img