Tut kelin perçeminden

0
1652

 

Aylardır bir girdabın içinde debelenip duruyoruz. Siyasetin karanlık dehlizlerinde kafa göz yara yara ilerlemeye çalışırken bir taraftan da “Allah’ım aklımızı muhafaza eyle” diyeceğimiz olaylar oluyor.

Hadi artık bu iç siyaset konuları sıktı diyenlere hak vermiyor değilim. Jıneps gibi bir gazete uzayda çıkmadığına göre Türkiye’deki olaylara bigane kalmak elbette olacak bir iş değil. Ama biraz da aslımıza rücu edip, biz Çerkeslerin meselelerine değinmek gerek.

Malum önümüzde Kaffed seçimleri var. Geçmiş seçimlerin ‘ağır mağlubu’ olarak birkaç kelam etmeme müsaade buyurun. Ömr-ü hayatımda yediğim(iz) en ciddi kazık bu seçimlerde olmuştur; ki ondan sonrasında açıkça söylemek gerekirse, adım “septik” , soyadım “pesimist” konmuştur. Bütün bunları destekleyen, hayatımın ‘en geri vites’ dönemi de bu düşüncelerimi daha da pekiştiren amiller olmuştur.

Bu arada geçmişte yediğimiz kazığın, ucunun en sivrilttiği yer olan İKKD’nin , iKD olarak yeni ve genç bir yönetimle yola çıkması biraz yüreğime su serpmiştir açıkçası.(Kimleri ve neyi kastettiğimi bilenler biliyor. Bilenler bilmeyenlere anlatsın) Ama korkarım ki ve ne yazık ki, bir önceki bir önceki dönemlerde de olduğu gibi Kaffed seçimlerine yine hazırlıksız yakalanmak talihsizliğini yaşayacak İKD. Türkiye’deki Kafkas dernekçiliğinin okulu ve Kaffed’in belkemiği olan İKD’nin bir sonraki genel kurul takviminin şimdiden belirlenmesi de olumlu bir sonuçtur neticede.(Darısı bir sonraki seçimin başına inşallah)

Son dönemlerde cumhuriyet dönemi okumalarıma ağırlık verdim. Aslında bu döneme dipsiz bir kuyu demek lazım. Kaz kaz bitmiyor. Belki de gayya kuyusu demek daha doğru olur.

Bu arada yıllardır elimde olan ve hatta ilk okuduğumda bazı satırların altını da çizdiğim bir kitaptan bahsedeceğim. Kitabın adı: Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri. Türk Tarih Kurumu’nun ‘Osmanlı Devleti’nin 700. Kuruluş Yıldönümü’ dolayısıyla hazırladığı 1999 basımı bu kitaptan, bilinenlerin bir daha teyidi için birkaç satırı olduğu gibi alıntılayacağım. Kitabın ismi her ne kadar “Türk Göçleri” dese de içerikte ismen Çerkesler de geçiyor.

Bazı altı çizili cümleler şöyle: S: 156 (Çerkesler’den bahisle)

“Bu durum karşısında 2. Abdülhamit bunların yerine bölgeye, devlete sadık ahalinin yerleştirilmesini istemiştir. Böylece bölgedeki Müslüman nüfusun arttırılması hedeflenmiştir.”

Bir sonraki paragraf:

“Göçmenlerin bir kısmı jeostratejik konum açısından önemli noktalarda iskan edilmeye çalışılmıştır. Mesela, Çanakkale boğazı çevresindeki Müslüman köyleri zamanla harap olduğu için, bölgenin nüfusu hemen hemen Rumlardan müteşekkildi…”

S:159 Birkaç satır daha:

“Böylece yurd ve reislerinden mahrum kalan ve yerleştirilmek üzere küçük gruplar halinde parçalanan Çerkesler, belirli bir süre sonra yerli ahaliyle uyum sağlamışlardır”

Efendim kitapta malzeme çok. Şimdilik bununla yetinelim. Kitabın önemi şu. Türk Tarih Kurumu, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi tarih tezi oluşturulmak üzere 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti olarak kurulmuş. Belki cumhuriyeti kuran kadroların anti Osmanlı tavırlarından dolayı bu söylemler hoş görülebilir ama bir gerçeği de ifşa etmesi bakımından anlamlıdır diye düşünüyorum.

Osmanlı öyle veya böyle bir kapı açmış. Anadolu’daki nüfusu arttırmak ve dengelemek adına böyle bir angajmana girmiş; ve hatta Ruslar’la danışıklı dövüş de yapmış olabilir. Ama en nihayetinde sürgünzedelere bir yurt vermiş.

Peki sonra cumhuriyet döneminde ne olmuş. İttihat Terakki’ye fason devlet kurmuş Çerkes kadrolar budanmış ve Ethem Bey “Çerkes”liğe terfi ettirilerek bir de başına hain damgası yemiş. Her zaman dediğim(iz) üzere, Çerkesleri asimile etmek için Çerkes Ethem manivela olarak kullanılmış.

Kısacası biri elimizi kesmiş, biri kolumuzu…

Biz de bu konuda hala tartışıp duruyoruz. Gönen- Biga ve Düzce-Adapazarı havalisinde yaptığı Çerkes kıyımlarını mütemadiyen konuşuyoruz. Diyelim ki doğrudur. Ne önemi var ki? Çerkes Ethem üzerinden baskı kuran Türkiye Cumhuriyeti Çerkes Ethem’in siyasi itibarını iade edecek ve mezarının Türkiye’ye gelmesini sağlayacaksa bence değer. Yüz kere, bin kere değer…

Enver Paşa’nın mezarının Hürriyet Tepesi’ne; Adnan Menderes ve arkadaşlarının mezarlarının Vatan Caddesi’ne taşınması devlet adına neyse, Çerkes Ethem’in mezarının gelmesi de odur.

Sizleri bilemem ama benim yüreğim belki biraz soğur.

 

Sayı: 2013 12
Yayınlanma Tarihi: 2013-12-09 00:00:00