“Adıge” isminin kadim kuşatıcılığı

0
609

İnsan topluluklarının “Millet” olma serüvenleri bireylerin, salt birey olma durumundan çıkmalarıyla başlar. Yani toplumsallaşma, başkalarıyla ortak isimler kullanarak hayatı paylaşmayla başlar. Kurallar koyar ve uyar. Hatta uymayanı çeşitli yollarla uydurur. Çünkü toplum, sen-ben olmaktan çıkmış biz olmuştur ve “sen” ve “ben”in dışında başka bir isim almıştır. Böylece insan topluluğu, topluluk olmaktan çıkmış, bir nitelik kazanmıştır. Bu nitelik artık toplumsal bir algıdır ve bu kazanılan nitelik ise insan sayısına bağlı değildir.

Bu kazanım yükselişinde toplumun almış olduğu isim artık millet adıdır. Milletlerin kazanmış oldukları bu ad, her ne olursa olsun, mensuplarının niceliğine bakılmaksızın var olduğu sürece o millet yaşıyor demektir. Öyleyse millet olmak nicelikle ilgili değil, nitelikle ilgilidir. Bu niteliklerin neler olabileceği ise akıp giden zaman sürecinde ufak tefek değişiklikler olmasına rağmen ortak inanç hiç bir zaman değişmemiştir. Bazen aynı adı taşıyan milletler “ortak inanç”larını kaybettikleri için birbirleriyle savaşmışlardır. Bazen de farklı milletlerden oluşan toplumlar bir inanç etrafında birleşebilmişlerdir. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.

İslam tarihinde Hz. Nuh’a İkinci Âdem derler. Çünkü insanoğlu Hz. Nuh ile yeniden doğduğuna inanılır. Bu aynı zamanda birinci Âdem’in sonudur. Demek ki birinci ve ikinci Âdem aynı toplumdur ve mantıken aynı dili kullanıyor olmaları gerekmektedir.

Öyleyse Hz. Âdem ile Hz. Nuh ve sonrası arasında dil birliğini gösteren elimizde ne gibi donelerimizin olduğuna bakmamız gerekmektedir. Burada ilk başvuru kaynağımız, her gün kullandığımız lisandır. Bu gün dünyada var olan diller ne kadar saf, ne kadar arı dildirler? Ya da var olan diller yardımıyla kaç yüz yıl geriye doğru giderek seslerin veya kelimelerin orijinalliklerini yakalayabiliriz?

Ben ilk dönem seslerin kaybolmadıklarına inanıyorum. Ancak sesler birbirleriyle birleşerek kaynaşmışlar ve yeni sözcükler üreterek kökleşmiş ve yeni anlamlar kazanmışlardır. Dolayısıyla günümüz insanı geçmişte yazılanlara tamamen yabancılaşmıştır. Bırakın geçmişi, insanoğlu kendi anadilin dışındaki günümüz dillere bile yabancıdır. Bu da gayet doğal bir durumdur. Günümüzde çoğu insan-dil ilişkisi böyledir.

Ancak bütün dillerde, seslerin anlam taşıma ve anlamlarını yitirerek kök haline gelişmiş olma özelliğinin nereye kadar olduğunu bilememekle beraber, Adıge dilinde sesler anlam taşıma özelliklerini büyük ölçüde korumuşlardır. Başka bir konu olmakla birlikte, “Dilin anlamlı en küçük parçası kök halindeki kelimedir.” görüşünün ne kadar yanlış olduğunu bu vesileyle anlayabiliyoruz. En azından her sesin aynı zamanda bir kelime olduğu gerçeğini kabul etmemiz bu tezin yanlışlığından bizi kurtaracaktır. Çünkü kelimeler birden çok sesten oluşan kök kelimeler şeklinde doğamaz; aksine, ses halinde doğarlar. Bu başka bir çalışma alanıdır. Şimdilik bu kısa açıklamamızla yetinmiş olalım.

Adıgeceyle ilgili halk arasında yapılan şakalaşmalarda “sen şimdi Âdem’in dilini de Adıgece dersin” şeklinde yapılan esprilerde, insanda bu algıyı uyandırıyor olmasının, günümüz Adıgecenin otokton dil olma özelliğini koruyor olmasından kaynaklandığını düşünmemek elde değildir.

Adıgece düşünerek yapacağımız Sözcüklerin Dili başlıklı çalışmalarımızda Adıgece ifadesini kullanırken Ubıhça ve Abazaca dillerini de kastettiğimi söylemeliyim. Bu düşüncem, hiç bir zaman asimilist bir yaklaşım olarak değil, bir dil ailesi mantığıyla algılanması gerektiği inancımdandır. Bu düşüncemi test edecek olan en sağlıklı çalışma, Hatti dönemi Anadolu toplumlardan Assuwa, Truwa, Hatti, Pala toplumlarının konuştuklar dilleri mukayeseli olarak incelemek olacaktır.

Burada mümkün olduğu, gücümüzün yettiği, Jıneps’ın izin verdiği ve Allah’ın takdir ettiği kadarıyla kelimeleri SES ve ETİMOLOJİK temelli anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Şimdi kelime konusuna dönelim ve ilk insanın adından tahlil etmeye başlayalım.

ÂDEM/ADAM/EDIM 1ЭТЪЫМ/ХЬАТЪАМ

Adem adını Adem’e kim takmıştır? Bilinmez. Ancak bildiğimiz bir şey, her varlığın kendi adını terennüm (dillendirme) ediyor olmasıdır. İnsanoğluna gelince benim görüşüm, insanların başlangıçta birbirlerine isim takmadıkları, birbirlerini sıfatlarıyla, öne çıkan özellikleriyle çağırdıklarıdır. Ancak insan dışı canlıların (pseushhe/псэушхьэ) isimler ile tabiat varlıklarının isimleri çoğunlukla ses taklitlerinden doğduklarını biliyoruz. İnsanoğlu yeryüzündeki en büyük mukallittir. Devamlı olarak ne duymuşsa onu taklit etmiş ve konuşma melekesinin yardımıyla kelimeler oluşturmuştur.

Âdem/Adam/Edım/1этъым/Хьатъам ismi hazreti Hz. Âdem’e doğuştan verilmiş bir ad değildir. İnsanlar onun topraktan yaratıldığını vahiy yoluyla biliyorlardı. Dolayısıyla, topraktan yaratılmış insan, anlamına gelen Âdem/Adam/Edım/1этъым/Хьатъам kelimesiyle ünlendirdiler. Böylece ilerleyen uzun yıllar sonucunda bu mantık insanlarda bir şeyi ad koyarak çağırma bilincini geliştirdi. Daha sonraki zamanlarda doğumdan sonra ad takma kültürü oluştu.

Peki, Âdem/Adam/Edım/1этъым/ Хьатъам kelimesi ne anlama gelmektedir?

Â: (ÂDEM)

Bu sesinin etimolojisi, Adıgecede ve Abazacada isim soylu kelime başlarında sıkça rastlarız. Kimi kelimelerde kaynaşmış ve kökleşmiş gibidir. Ancak irdelendiği zaman seslenme ünlemi olduğu görürüz. Â-Êe-Êy-Ey şeklinde… Buradaki  sesi, Türkçedeki A sesi değildir. Bu ses kesik başlanarak değil, uzunca okunmalıdır.

 sesinin diğer bir etimolojisi ise, Â- Ya şeklindedir. Ya beni Âdeme: Ey Âdem okulları gibi… Aynı sözcüğü Adıgece düşündüğümüzde ise, Âdem âbın/yabın: Âdemin çocukları/ailesi şeklinde söyleriz. Tekillik içermesi durumunda ise ibın (yibın) şeklinde söylenir.

Burada dikkatimizi çekmesi gereken konu hem Ya beni sözcük öbeğinde ya kullanmamız, hem de Âdem kelimesinde  sesinin ya/ey kelimesini kökeni olduğunu söylememizdir. Buna verilebileceğim cevap, aradan geçen zaman sürecinde ÂDEM kelimesinin kökleşerek artık özel ad durumuna gelmiş olmasıdır. Kur’an-ı Kerim ayetlerinin nazil olduğu dönemlerde kelime alacağı şekli çoktan almıştı. Dolayısıyla Allah insanların bildikleri dilleri üzere inmiştir. Burada herhangi bir çelişki yoktur.

E/1Э: (EDIM/1ЭТЪЫМ)

Kelimenin başındaki ses, Â değil de E/1Э (A-E arası bir ses) sesi ise bu durumda E/1Э sesi, El anlamına gelecektir. Avrupalıların söyleyiş tarzı daha çok Edım şeklindedir.

Ha/Хьа: (ХЬАТЪАМ)

Bu kelime günümüze kadar gelmiş önemli isimlerden biridir. Bu gün bile Adıgelerde sülale adı olarak kullanılmaktadır.
Ha/Хьа kelimesi insan anlamını içermektedir. Ancak bugün mevcut dillerde bir ana – babadan meydana gelmiş ve doğumla dünyaya teşrif etmiş insan anlaşılmaktadır. Oysa bu kelime doğarak dünyaya gelmeden öte, anlam olarak, bir şeyden çıkarak var olmayı, yaratılmayı içermektedir. Adıgeler bu kelimeyi He/Хьэ kelimesiyle sıkça karıştırmaktadırlar. Bunun nedeni, birincisi seslerin benzer olması; ikincisi ise Ha/Хьа kelimesinin günümüzde tek başına kelime olarak kullanılmamasıdır. He Kelimesinin Köpek anlamına, Ha kelimesinin insan anlamına gelmesi zamanla karıştırılmış, HA kelimesi tek başına kullanılmaktan kaçınılmıştır. Böylece kelime birleşik kelimelere kaynaşmıştır. Oysa ki Adıgecede HA kelimesi isimlerin başına sıkça gelerek kullanılmaktadır. Hac1e, Hanoxh, Haleb, Habuxh, Hafıts1e, Hawa, Hade örneklerinde olduğu gibi. Hâlbuki Adıgece düşünüldüğü zaman ХЬАТЪАМ, topraktan yaratılmış baba insan fotoğrafını çizmektedir. Adıgecede Hatam, Adam (Âdem) kelimesinin bir diğer versiyonudur.

DA, DE , DI, ТЪЭ, ТЪЫ (ÂDEM/ADAM/EDIM/1ЭТЪЫМ/ХЬАТЪАМ):

Kelimeyi oluşturan ikinci heceler aslında ayrı kelimedir. Dünyadaki birden çok heceli tüm kelimelerde olduğu gibi burada da kaynaşmış birleşik sözcüklerdir. Kelimenin aslı ne D, ne de T ile başlamamaktadır. Her ikisinin arasında olan Arapçadaki dat/ТЪ sesine eşdeğerdir. Daha doğrusu kelimenin aslı budur zaten. Sonundaki sesli harfler, çoğu kez sessiz harflerin yorumudur. ТЪ sesi T sesinden farklı olmasına rağmen Adıge Alfabesinde de ayrı bir harf olarak yoktur. Farklı bir ses olduğunun bilinmesi açısından T sesine sertleştirici işareti olan Ъ sembolünü getirerek yazmayı uygun gördüm. Adıge Alfabesinde ТЪ sesiyle karşılanması gereken kelimeler de T sesiyle karşılanmıştır. Bu durum benim, sesler kaybolmadı, farklı dillerde farklı ses bileşenleri oluşturarak yaşamaktadır, tezime güzel bir örnektir.

Öyleyse, De/dı, Thı/ТЪЫ kelimesi ne anlama gelmektedir? Adıgece bu kelimenin anlamı, en yalın haliyle baba: Thı/ Ты(Тъы) demektir. Babam derken Si ade/си адэ, si athe/си атъэ şeklinde telaffuz ederiz. Kimi Adıgelerde baba anlamında kullanılan tete/dede kelimesi aslında Türkçeye geçmiş olan dede kelimesidir. Bu adı almasının nedeni ihtiyarlamasından dolayı değil, iki defa baba olmuş olmasından dolayıdır. Yani ilkin kendi çocukları nedeniyle baba olmakta, ikincisi ise torunlarından dolayı baba olmaktadır. İşte Adıgecede erkeğin baba olması durumunda Thı/ТЪЫ, torunu olması durumunda ise Thethe/Тъэтъэ (Dede) unvanı almaktadır. Burada dil felsefesine çok güzel bir örnek bulunmaktadır. Tetej unvanını, ancak ihtiyarladığı zaman alabilecektir.

Türkçede ata kelimesinin etimolojisi Adıgecede baba anlamında kullandığımız Thı/ТЪЫ, Athe/Атъэ kelimesine dayandığını söylersem abartı yapmış sayılmam.

Peki, neden Thı/ТЪЫ kelimesinden baba anlamını çıkarmaktayız? Neden bir başka kelime değil de Thı/ТЪЫ?

Çünkü toprak genel anlamda yathe/ят1э, bir yeri kazımaktan emir: yeth/ет1, genel anlamda kazmaktan emir yani kaz: th’ı/Т1ы kelimesini kullanırız.

Sorumuzu devam ettirelim. Peki, yathe/ят1э kelimesinde neden toprak anlıyoruz. Kim koymuş bu adı? Hangi dildeki toprak sözcüğü daha orijinal ve gerçekçi? Soruyu toprağın kendisine soracağız ve cevabını da kendisinden alacağız.

Elinize bilek kalınlığında bir dal alın. İşiniz biraz kolaylaşsın diye ucunu biraz sivriltin. Dişinize göre, yumuşak, bulgur gibi kuru bir yer bulun. Zorlanmayın diye. Alabildiğine toprağı kazımaya başlayın. Bu arada çıkan sesi dikkatlice dinleyin. Mümkünse hassas bir ses alıcısına kaydettirin. Sonra kulaklığınızı takın ve dinleyin. Duyacağınız ses: thı/Т1ы sesidir.

Böylece toprak kendi adını dillendirecektir. İşin en güzel tarafı Toprak’ın hiç yalan söylemiyor olmasıdır. Tıpkı diğer varlıklar gibi. Bu gün de Toprak’a sorsanız size yalan söylemeyecektir. Aynı cevabı alacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın: Thı/Т1ы… .

M(E)/М(Э):

Hangi kelimeye karışmışsa, hangi kelimeye ulanmışsa, ona bir anlam, bir değer, bir değişim, bir koku kattığını bize ifade eder. Aslında hemen her kimyasal değişim bir koku içerir. Her koku da bu değişimin bir ifadesidir. May (Mayıs) ayı ve mevsimi güzel bir örnektir. Adıgece dil felsefesi yönünden dünyanın en zengin dilleri arasındadır. Beklide en zenginidir.

Evet… Edı-/1Етъы- kelimelerine koku, mana anlamı içeren me kelimesinin eklenmesiyle Ethım/1Етъым, tamamlanmıştır: Elle kazınarak mana, ruh yüklenerek yaratılmış insan.

Günümüz söyleniş şekliyle ADEM/ ADAM… Âdem’in topraktan gelmiş olduğu bize bildirildiği gibi Âdem’e de bildirildi ve kendisi aracılığıyla da yi bını’ye/çocuklarına öğretildi: Ethım/1Етъым.

Thı/ТЪЫ (baba) kelimesinin Th’ı/Т1Ы (Toprak) kelimesiyle aynı kelime kökünden gelmesi ne kadar da manidardır, değil mi? Adıge Bze bizim sadece konuşmamızı değil, aynı zamanda düşünmemizi de sağlayacaktır. Bize yaşamı ve yaşam felsefesini değerli kılacaktır. Tarih boyu dünya âlem dünyayı talan etmekle uğraşırken Adıgelerin, neden insan olmakla uğraştıklarını da daha iyi öğretecektir. Adıge Bze Âdem kadar eski, yeni doğmuş insan kadar yeni, su kadar berrak, kar kadar beyaz ve ana sütü kadar temizdir.
Bir sonraki yazımızda bir başka kelimede buluşmak üzere..
Wi bze fesakh marce xhun, wi bze fesakhıj.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz