Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Devşirmeleri rahat bırakın!

“Kendilerini cumhuriyetin gerçek sahibi diye gösteren dönme-devşirme ittifakının oyunlarına karşı…”

“Türkiye’de devlet yüz yıllardır devşirme geleneği ile adam yetiştiriyor”

“Tuhaftır ki Enderun da içine aldığı devşirmeleri Türkleştirmeye çalışıyordu”

“Osmanlı bunun adına devşirme demiş, beyne sahip olanın ne ırkına ne sınıfsal konumuna ne de dinine bakmış”

“Osmanlı’nın son dönemlerinde asil Türk milleti perişan iken çoğunluğunun…., devşirmeler ve…. oluşan takıma sadrazam, vezir gibi görevler verilerek saraylarda keyif çatmışlar ve hainlik etmişler”

“Osmanlı devleti kurulduktan kısa süre sonra hızla klasik doğu despotizmine evrilmiş ve özellikle devşirme mekanizmasıyla başlangıçtaki Türkmen karakterini yitirmiştir”

“Devşirme olacağıma ölürüm daha iyi”

“Padişah anaları ve 600 yıl bizi yöneten devşirmeler isimli bir kitap yazmış”

“Osmanlı’yı yıkmak için saldıran ülkelerin yerli ve devşirme iş birlikçileri…”

“Devşirme yani dönmeler nerede yaşıyorlarsa o coğrafyaya en çok onlar uyarlar”

“Devşirmeler devlet hizmetine alınınca Türkçeyi ve İslam dinini öğrenmeleri maksadıyla Türk’e veriliyordu”

“(Çünkü Osmanlılık yeni bir ırktı) ancak, millet olmaya gitmesi imkânsız devşirmelerle beslenen bir kadrodan ibaretti”

“Maalesef günümüzün devşirme aydınları dün olduğu gibi bugün de, Türk kimliğini tartışmaya açmış ve onu yozlaştırma gayreti içine girmiştir”

“Her şeyi bir kenara bırakın bugünkü iktidar temsilcilerinin “bize zaferler kazandıran Osmanlı ordusu” dedikleri ordunun önemli bölümünü oluşturan yeniçeriler biliyorsunuz devşirmelerden oluşurdu”

“Osmanlı’nın devşirmeleri de bir suç işlese bunu yapanlar hep Türkler’dir”

“O devşirme bir Rus idi”

“Türkiye’yi devşirmeler yönetiyor”

Yukarıdaki rastgele seçilmiş alıntılardan da anlaşılacağı “devşirme” terimini herkes, sağdan sola uzanan bir bakışla istediği doğrultuya çekerek tanımlıyor.

Gelin biz bir de sözlüğe bakalım;
devşirme; “yeniçeri (asker) olarak yetiştirilmek üzere Hıristiyan uyruklardan çocuk seçip toplama işi”, devşirmek; “bir araya getirmek, derlemek, düzgün duruma getirmek, katlamak, toplamak”,
beyaz; “süt, pamuk gibi şeylerin rengi, ak”*

Aslında “devşirme” terimi bugünlerde demode oldu. Onun yerine genelde tercih edilen terim ise “Beyaz Türkler”

Biliyorsunuz, Ömer Seyfettin, modern Türkçenin ve Türk hikayeciliğinin öncülerinden biri olarak tanımlanır.

Zamanında kendisinin “Hatko” olmadığını, Türk olduğunu söylemişti. Bizim ihtiyar Çerkesler buna çok alınmışlar, içerlemişler. Kendi aralarında konuyu iyice tartışmışlar. Sonunda kendisine bir mektup yazmaya ve geçmişi hakkında bildiklerini, tanıklıklarını hatırlatmaya karar vermişler.

Babasının, dedesinin, büyük büyük babasının, büyük büyük dedesinin isimlerini tektek yazmışlar,köyünü, yurdunu, dedelerinin hangi bölgeden geldiğini, ezelden ebede kadar “Hatko” olduğunu, bununla gurur duyması gerektiğini bir kere daha Thamade olarak kendisine hatırlatmışlar…

Gelen cevap çok kısa ve nettir; “Ben Türküm!”

Bu karşılıklı yazışmalar konusunun o günlerdeki Guaze Gazetesi’nde yer aldığı söyleniyor.

Guaze Gazetesi inşallah bir gün günümüz Türkçesine çevrilir de bunları okur, görürüz.
Günümüzde kimlik, kan, soy vb. şeylere değil kişinin beyanına, ne olduğunu kendisine ve çevresine tanımlaması ile ilgili bir sorundur, kimseye kim ve ne olduğunu dayatamayız.

Ömer Seyfettin, Rauf Orbay ve benzer diğerleri kendilerine bir hedef seçmişler ve o hedefe giden trene binmişlerdir. Lütfen onları kompartımanlarında rahat bırakın, ikide bir “O da Çerkes” diye sahiplenerek rahatsız etmeyiniz. Kendilerinin sahiplenmediği kimliği siz onlara vermeye kalkmayınız. Ne onları üzünüz ne de Guaze’ye mektup yazan Thamadelerimiz gibi üzülüp hayal kırıklığına uğrayınız.

Devşirmeleri rahat bırakın!

Bir halk için yok olmakla var olmak arasındaki kesin çizgi kimliktir.

Yapmamız gereken öncelikle herkesin yaptığı şeyi yaparak kendi kimliğimize sahip çıkarak “Ben Çerkesim” diyebilmektir. “Ben Çerkesim” dedikleri ve bu yolda yürüdükleri için bu kimliğe hizmet edip, bir harç, tuğla koyan kişilerimize sahip çıkmak da görevimizdir.

Kimlik bilinci ve kimliğine sahip çıkmak kendine sahip çıkmaktır.

Kimliğine sahip çıkanı onurlandırmak toplum olarak kendinizi de onurlandırmaktır.

* Türkçe Sözlük, Ali Püsküllüoğlu, Arkadaş Yayınevi-2003, Ankara.

Jiy Zafer Süren
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

O Gelecek

Sen! Gölgelerde saklı halk, O kara, kudurmuş gecelerden, Sağ çıktığını unutma! Gizlense de cismin, Denizlerin duruluğunda, Vuruyor aksin, Güneşin altın ışıklarına, Setenay çiçeği gibi, Arı, duru ve vakur. Kim demiş ki bitmez gece, Olsa da...

Janxot bir aşkla nasıl yandı!

Janxot sarhoştu; aşk sarhoşu… Uzak akraba halası olan, Fatimat’ın oğlunun düğününe gittiğinden beri başı bulutlarda, yıldızlarda, kendisi, belki biraz ferahlarım diye, nerede olursa olsun soğuk...

Sessiz deniz

-Batı kafkasya kıyılarında can verenlere-   Ts’emez kıyısı, boylu boyunca, Açmış bağrını, bakıyordu, Duygulardan yoksun, O koyu mavi engin sulara, Atlantis çöktüğünden beri, Hemen yanı başında derin kuytulara. Kim bilebilir, belki sarsılmıştır, Ya...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img