Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği, 1 Aralık’ta gerçekleşen geleneksel kahvaltı etkinliğinin konuk konuşmacısı; Marmara Üniversitesi-Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu idi. Urartuların Anadolu uygarlıkları içindeki yeri, özgün yanları ve kültürleri konusunda konuşan Köroğlu kendi ailesinin de Kafkasya kökenli olduğunu söyledi. Urartuların Doğu Anadolu’ya birçok yeniliği getirdiğini belirten Köroğlu’nun konuşmasını aktarıyoruz.
Urartular bugünkü Anadolu’nun doğusunda, Van Gölü çevresinde, M.Ö 840 yıllarında kurulmuş bir krallıktır. Urartular, Doğu Anadolu’ya birçok yeniliği getiren, Doğu Anadolu’nun kültürünü değiştiren toplumdur. Urartuların yaşadığı dönem yani M.Ö 846-600 arası dönem Anadolu ve yakın çevresi için çok önemli. Bu dönemi Demir Çağı olarak adlandırıyoruz. Demir Çağı’nda yaşamış bir uygarlıktır Urartular. İlk defa tek tanrılı dinin kitabı yazıldı. Göç dalgaları vardı; Ortadoğu’yu şekillendiren, Ortadoğu’nun demokratik yapısını oluşturan neredeyse bütün toplumlar yani büyük çoğunlukla Anadolu’nun dışında bulunan toplumlar bu dönemde ortaya çıkıyor. Haramiler var, onların devamı olan Süryaniler bu dönemde ortaya çıkmış. Arapların adlarına bu dönemde rastlıyoruz. İlk defa demir silahlar ortaya çıkıyor. Ata binmek bu dönemde öğreniliyor. Bundan önce ata binen bir toplum yok.
Doğu Anadolu zor bir coğrafya. Oldukça dağlık bir bölge. Aras Güney Dağları, Toros Dağları vs. var. Urartular hayvancılık yaparak yaşamışlar. Bütün Urartu toplumunu oluşturan Urartu aşiretleri, 13-9 yy. arasında yarı göçebe toplum olarak yaşamışlar. Çadırlarda kalmışlar.
Doğu Anadolu’da köylü yaşam biçimi de vardı. Kerpiç duvarlar, taş duvarlar, toprak tabanlar kullanılıyordu. Coğrafyadan kaynaklı, kalın duvarlı ve tabanlı evler vardı. Bu bölgede insanlar daha önce yazı yazmamış, sanatı tanımamıştır.
Genelde kolay taşınabilen eşyalar üretmişler, her şeyleri portatif yani arkada iz bırakmıyorlar, dolayısıyla göçebeliklerini takip etmek zor oluyor. Çoğu zaman çadırlarının direk izlerini buluyoruz.
Urartuların başkenti Tuşpa’dır. Bir aşiretin buraya yerleşmiş olduğunu biliyoruz. Bu aşiret önce Van Ovası’na, sonra Van havzasına ardından da Kars ve Gürcistan sınırına, Sevan Gölü havzasına,Toros Dağları’na, Elazığ-Malatya bölgesine kadar bütün alana hakim oluyor. Doğu Anadolu için en büyük yenilik kentli yaşamın başlamasıdır. Urartular doğuda bu değişimi başlatan toplumdur. Bu dönemde Urartulara model olabilecek birçok uygarlık aslında var ama doğuda daha önce kent kültürü yoktu.
Dilbilimcilerin Urartu dilini esas alarak yaptıkları sınıflama şöyle: Kafkas dilleri iki kola ayrılıyor. 1) Batı Kafkas dili ailesi 2) Doğu Kafkas dili ailesi. Anadolu’nun Hititlerden önce yerli halkı olarak tanımlanan Hattiler var. Hititlere adını veren toplum bu. Anadolu’da Hititler ilk imparatorluğu kuran toplumdur. Hattiler batı Kafkas dil ailesinin en eski üyesi. Doğu Kafkas dili ailesi ise, Urartuların da içinde bulunduğu dil ailesidir. Urartuların konuştuğu dil aslında Kafkas dil ailesinin üyesi. Biz, Urartuları anlatırken Urartu dilinin Çeçen ve İnguş dilleriyle akraba olduğunu söylüyoruz. Bunu kanıtlayan Urartu kelimelerinin gramerinde birçok ayrıntı var. 1986 yılında rahmetli Prof. Ali Dinçol, Urartu dilinin uzmanıydı. Bize ders verirken Çeçen kökenli bir edebiyat öğretmeni bu dersimize misafir olarak gelmişti, Urartu dilinin Çeçenceyle akraba olabileceğini ilk o zaman duydum.
Urartular çivi yazısını Doğu Anadolu’ya götüren toplumdur. Urartular toplumsal yapıyı değiştirmek için birtakım projeler yapmışlardır. Bunlardan bir tanesi tarım alanlarını genişletmek ve yerleşik yaşam kurmaktır. Kentli yaşam geleneği Urartulara özgüdür. Urartuların bir diğer projesi de taş mimarisidir. Kaya mezarı da Urartuların mimarlığa armağan ettiği hediyelerden birisidir.
Demir, Anadolu’da ilk kez Urartular tarafından işlenmiş ve aletler üretilmiştir.
Urartular birçok şeyi başarmış ve bu yarı göçebe toplumu kentselleştirmiştir. Urartuların Doğu Anadolu’yu kentli yaşam biçimine dönüştürmek için bazı uygulamaları vardır. Örneğin yeni tarım alanları oluşturmak, orduya asker kazandırmak gibi… Urartu döneminde köylere de insanlar yerleştirilmiş, kentlerin çevresindeki köylere insanlar yerleştirilip, başlarına bir başkan seçilerek tarımın sürekliliği sağlanmıştır.
Urartuların ortak din oluşturma çabaları da vardı. Tüm bu toplumların inandıkları tanrılar hemen hemen ortak. Devlet oluştuktan sonra standart planda tapınaklar yapılıyor. Tanrı ve tanrıçaların listesi yapılıp hangi tanrıya ne zaman kurban kesileceği, ne zaman ibadet edileceği belirleniyor. Aslan, tanrıların kutsal hayvanı sayılır ve Urartular için özel bir hayvandır.
Urartu döneminde yapılan yeniliklerden bir tanesi de lüks kaplardı. Bu kırmızı kaplar sadece Urartular döneminde üretilmiş ve daha sonrasında kullanılmamıştır.
Urartular 200 yılı aşkın bir süre doğuda varlığını sürdürdü. Ama sonra dünya değişti, dengeler değişti, Anadolu’ya Kafkasya üzerinden yeni toplumlar geldi. Urartu toplumu yıkıldı. Biz hala doğuda Urartuların kurduğu kent modeline yakın, yani o alt yapıya sahip bir yerleşim yeri kuramadık. Umarım bir gün Urartuların kent yapısını, sanatlarını, tekniklerini merak edip araştırır ve örnek alırız.