“Suriye’ye asla dönmeyeceğiz”

0
493

Suriye’de iç savaş çıkmasının ardından orada yaşayan Çerkesler, Kuzey Kafkasya’ya gelmeye başlamıştı. Kabardey-Balkar’a gelenlerin sayısı ise 700 civarında.

Kabardey-Balkar’da birlikte yaşayabilecekleri akrabaları olmayanlar ve kiralık ev tutamayanlar, Nalçik’te devletin ayarladığı 3 tesiste kalıyor. Bu tesislerden biri de Dolinsk bölgesindeki Elbrus… Bazı turizm acenteleri web sitelerinde Elbrus’u  “cennet gibi bir yer” olarak adlandırıyor. Ama bina dışarıdan çok eski püskü görünüyor, üç katlı binanın içi de bakımsız. Burada 34 Suriye Çerkesi kalıyor.

Açıklamalara göre Rus yetkililer, Çerkeslerin anavatanlarına dönmesine yardım etmek konusunda hiç de aceleci değil. Kendi imkanlarıyla Rusya’ya gelenlerle ilgili özel bir alıştırma programı da yok. Ama yine de tesislerde kalanlar hayatlarından memnun.

Elbrus’taki göçmenlerin en yaşlısı olduğu söylenen Duguzhu Adnan’ın eşiyle yaşadığı odada iki yatak, bir masa, bir komodin, bir televizyon, mutfak dolabı ve valizler var.
   Adnan bizi yatağın üzerine oturtuyor ve eşi çay ikram ediyor. Odadaki televizyonda El-Cezire kanalı açık. Adnan “El-Cezire artık Suriye’ye değil ABD’ye yaslanıyor, sevmiyorum” diyor. Ancak telaffuzunu anlayamadığımız için birkaç kez tekrarlatıyoruz söylediklerini.

“Daha önce iyi miydi?” diye sorunca “Çoook eskiden öyleydi” diyor.

Odada Adnan’ın arkadaşı Adip de var. Adip diğerlerinden daha şanslı çünkü Kabardey-Balkar’a savaştan önce yerleşen akrabalarında kalıyor. Zaman zaman Adnan’ı ziyaret ediyormuş. Adnan, orta halli Rusçası ve enerjik yapısıyla tesiste yaşayanların lideri konumunda.
   “Tesisin müdürüyüm” diye şaka yapıyor. “Neredeyse hiç kimse çalışmıyor ama masraf çok” diyor iç geçirerek.

Adnan ve eşi Uafa bir yıl kadar önce gelmiş Nalçik’e. Uafa, “Merhaba”, “İyi”, “Teşekkür ederim” ve “Lütfen” dışında Rusça kelime bilmiyor. Adnan’la Uafa buraya Türkiye ve Azerbaycan üzerinden gelmiş. İki oğullarını Şam’da bırakmışlar. “Bazen dışarı bile çıkamıyorlar, büyük oğlum bacağından yaralanmıştı ama şimdi iyi” diyor Adnan.

“Savaş niye çıktı, senin fikrin ne?” diye sorduğumuzda, “Bilmiyorum” diye omuzunu sallıyor. Burada kalanlar savaşın nedenlerini ve olası sonuçlarını düşünmek istemiyor. Adnan, Suriye’nin ABD ya da batılı ülkeler tarafından işgal edilmesinin durumu daha da kötüye götüreceğini söylüyor.
   Adnan, “Savaş biterse Suriye’ye dönecek misiniz?”  sorusuna hemen cevap veriyor ve “Hayır, burada kalacağız” diyor. Anavatanlarına dönmenin onlar için büyük bir rüya olduğunu ve bu rüyalarını şimdi gerçekleştirdiklerini ekliyor.
   Adnan Rusça konusunda zorlanmaya başlayınca Mariana adında hamile bir kadının odasına götürüyor bizi. Mariana başörtüsü takmıyor ve kısa kollu elbise giyiyor. Mariana’nın odası, etrafta koşturan çocuğu yüzünden sanki daha darmış gibi görünüyor.

“Neredeyse bir yıldır buradayız, Halep’te yaşıyorduk. Ama artık orada silah sesleri ve cinayet var. Eşim Anas’ın ailesi orada kaldı, maddi imkanları yeterli değil. Ara sıra telefonda konuşuyoruz. Birçoğu işini kaybetti çünkü evin dışına çıkamıyorlar. Burada da iş sorunu var ama kurşun sesleri yok en azından” diyor. Mariana savaştan önce de gelmiş Nalçik’e. Üniversiteyi burada okumuş, o nedenle Rusçası diğerlerinden daha iyi ama tereddüt ederek konuşuyor.  “Yardım alıyor musunuz?” diye sorunca, “Hayır, eşim çalışıyor. Bir şekilde başa çıkıyoruz. Ben evde oğlumla ilgileniyorum” cevabını veriyor. Mariana’nın oğlu Nart iki yaşında. Arapça ve Kabardey dilini biliyor.

Mariana Suriye’ye dönmeyi düşünmüyor, işlerin düzeleceğine inanmıyor. “Savaştan önce iyiydi ama şimdi savaşan iki taraf var, bu çok kötü” diyor.
   Gerçek adını vermeyeceğimiz Fida ile bir sivil toplum kuruluşundan yardım almaya gelmesi üzerine tesadüfen tanıştık. 30 yaşındaymış ama en fazla 25 yaşında görünüyor. Fida’nın kocası Çerkesmiş. Zaten esmer teni ve büyük gözlerinden Arap olduğu anlaşılıyor. Nalçik’e eşiyle gelmiş ama yakın bir geçmişte boşanmışlar. Ne Rusça ne de Kabardeyce biliyor ama İngilizcesi iyi.
   “Savaş başlayınca ülkeyi terk etmeye karar verdik. Eşim burada akrabaları olduğunu söyledi ve gidelim dedi. Böylece buraya geldim” diye anlatıyor. Ekim 2012’de Suriye sınırını geçip Beyrut’a, oradan da Nalçik’e gelmişler. Odasında yalnız yaşıyor, çay ikram etmek için ısrar edince çay içiyoruz.
   “Ne yapacağımı bilmiyorum. Savaş öncesinde hiçbir sorunumuz yoktu. Sonra her şey değişti, korku yüzünden evden çıkamaz olduk, işlerimiz kaybettik” diyor. Yapayalnız kaldığını, ailesinden uzakta olduğunu ve konuşacak kimsesi kalmadığını üzülerek anlatıyor. 
 

""

Erkek ve kız kardeşleri Şam’da kalmış, annesi Mısır’a gitmeyi başarmış. Onlar için çok endişeleniyor.

Fida, Nalçik’teki üniversiteye girmek istemiş ama kabul edilmemiş, Rusça bilmediği için iş  bulamaması da canını sıkıyor. Bilgisayardan Rusça öğrenmeye çalıştığını, öğrendiğinde Moskova’ya gidip iş bulmak istediğini söylüyor. “Savaşın neden ve nasıl başladığını anlayamıyorum. Tek bildiğim televizyonda söyledikleri. Birilerini kötü adam ilan edip suçlamak yani. Savaş herkesi şaşırttı, olanlara inanamıyorum. Kötü bir rüya gibi” diyor.

Ayrılırken gerçek adını ve fotoğrafını yayınlamamamızı rica ediyor ve nedenini “Gerçekleri ve düşüncelerimi söyledim ama bu yüzden bir sorun yaşamaktan korkuyorum” diyerek açıklıyor. (www.rusplt.ru)

Çeviri: Serap Canbek

Sayı : 2014 02

Yayınlanma Tarihi: 2014-02-20 00:00:00