Bir mülteci öyküsü: Macondo

0
465

Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü için yarışan yirmi filmden biri olan “Macondo”, Avrupa’daki Çeçen mültecilerin hayatına dair çekilmiş en anlamlı sinema filmi. Filmde, babası Çeçenya’daki savaşta öldürülen Ramazan Minkailov’un, ailesiyle birlikte Avusturya’ya sığınması ve yabancı bir topluma uyum gösterme mücadelesi anlatılırken, bir çocuğun iki kültür arasındaki gelgitleri sorgulanıyor. Filmin kadın yönetmeni Sudabeh Mortezai, İran doğumlu ve 12 yaşındayken ailesiyle Avusturya’ya gelmiş. Kendi yaşamıyla paralellik kurarak bu filmi çektiğini söyleyen Mortezai, mültecilik ve entegrasyon sürecini farklı bir yaklaşımla yorumlayarak, “dışarıdan gelenler”in Avusturya toplumuna nasıl baktığını göstermek istediğini vurguluyor.

Film, Viyana’nın sanayi bölgesi yakınlarındaki mülteci kampında çekildi. 1950’li yıllarda kurulan kampta, 20 farklı ülkeden 5 bin kişi barınıyor. 1970’lerde kampta kalan Şilili mülteciler, Gabriel Garcia Marquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık” romanındaki hayali kasabaya atfen, kampa “Macondo” adını vermişler.  Filmdeki tüm rolleri “Macondo”da kalan Çeçenler oynadı.

Filmin öyküsü

11 yaşındaki Ramazan, savaşta dul kalan annesi Aminat ve iki kız kardeşiyle Macondo’da yaşamaktadır. “Evin erkeği” Ramazan, mülteci başvurusu işlemde olan annesi çalışırken kardeşlerine bakmakla mükelleftir.

Savaşta kaybettiği babasının acısıyla yaşamaktadır Ramazan… Kampta kalan eski savaşçı İsa ise Ramazan’ı kanatları altına almaya çalışmakta, Ramazan da bir rol model bulma umuduyla ona bağlanmaktadır.

İsa’nın annesine kur yapacağı şüphesine düşen Ramazan ona karşı düşmanlık hisseder ve kamptaki Roman çocuklarla kamp dışına çıkmaya başlar. Bu grupla hırsızlık ve soygun işlerine sürüklenmesi, ailenin mültecilik başvurusunu riske sokar ve İsa ile hayati bir yüzleşme yaşamasına neden olur.

Ramazan tam da ergenlik döneminde, Çeçen gelenekleri ve Avusturyalı yaşıtlarının özgür yaşamı arasında kalmış ve zıt duygulara savrulmuştur. Bazı arkadaşları, zengin insanların arabalarını çalarak ya da çocuk işçilerin hakkını sömüren işyerlerini soyarak bu “dış hayat”tan öcünü alırken, o hem bunu yapmak ister hem de içindeki “ahlak anlayışı” ile savaşır.

Baba yokluğunda rehber olarak gördüğü yaşlı komşusunun neden camiye gitmediğini anlayamaz. Eski adetlerin asimilasyona uğradığını anlar ama ateş eden tanklara dair bir fotoğraf gördüğünde neden hala korktuğunu anlamlandıramaz. Tüm bunlar, yeni bir yaşam kurması için çok daha fazla travmalar geçireceğini düşündürür ona… Ramazan kurban mı olacaktır yoksa avcı mı?

Çeviri ve derleme: Serap Canbek

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz