Şarkılarına sahip çıkan dostların korosu: Siwored

0
642

“Misyonumuz, tüm bu şarkıları gençlere aktarmak aslında”

Bir Çarşamba akşamı yolunuz İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) Bağlarbaşı’ndaki salonuna düşerse, kapıdan girdiğiniz anda tanıdık bir voredin melodileri sarmalayacaktır sizi. Sözlerini bilmeseniz de melodi tanıdıktır. Voredi seslendiren grubu gördüğünüzde bu kez de onların bakışlarındaki enerjiyi ve birlikte üretmekten ne kadar keyif aldıklarını fark  edeceksiniz. Voredlerine sahip çıkan bu insanlar, “Siwored” koymuşlar gruplarının adını. Yaşları 11-68 arasında değişen grup üyeleri, Çerkes kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabileceğine dair bir başka umut ışığı saçıyor adeta.

  1. yılına giren “Siwored” grubundaki büyükler bıkmadan, usanmadan gelecek kuşağa devretmek için tekrarlıyor voredlerini… Gençlere devrediyorlar sevgiyle… Ama sadece voredleri değil, Xabze’yi de aktarıyorlar, yine sevgiyle… 40 yıllık dostlar da var bu grupta, henüz yeni katılmış olanlar da… 40 yıllık dostlar bir başka 40 yıllık dostluğa vesile olmak, yeni katılmış olanlar da kimliklerinin tadına varmak için her Çarşamba İKKD’de buluşuyorlar.

Grup üyeleri arasında dil bilmeyenler de var ama dile hakim olanlarla birkaç çalışma yaptıktan sonra kendilerince şifreli harfler yaratıp çözüyorlar sesleri. En önemlisi de her bir şarkı sözünün neyi anlattığını çalışıyorlar birlikte. Ezberlemiyorlar sadece, hissederek söylüyorlar. Çoğunluğu Adıge Nıse ve Seriday’ı söylerken daha çok mutlu oluyor ama kültürlerine dair tüm şarkıların değerinin  farkındalar.

“Siwored”i oluşturan bireyler sadece şarkı söylemiyorlar, pşine çalanlar da var, otantik Qafe oynayanlar da.  Bir sinerji yaratmışlar kimliklerine dair. Ait oldukları kültürün voredlerini, enstrümanlarını, danslarını armağan olarak sunuyorlar gelecek kuşaklara…

Çalışmalarını izlerken dayanamayıp şarkılara katıldım birkaç dakikalığına ama sesimin ne kadar kötü olduğunu hatırladım aniden ve işkenceye son verdim.

“Siwored”in eğitmeni Esin Koçak, müzik öğretmeni. Gruba eşlik eden müzisyenler de profesyonel ve konularında uzmanlar…


-“Siwored” grubu nasıl ve ne zaman kuruldu? Bir misyonunuz olduğunu düşünüyor musunuz?

-Grubumuz 2004 yılında tamamen amatör bir kültürel etkinlik olarak, birlikte vakit geçirilmesi amacıyla kuruldu. Aramızda o zamanlar profesyonel konservatuar öğrencileri vardı. Böyle devam ettik, konserlere çıktık. Bir grup arkadaş profesyonel olmak istedi. Fakat grubun çoğunluğunun profesyonel olma niyeti yoktu. Bir ayrılma yaşandı. Sonra biz yine devam ettirdik.

Aramızda çok iyi dil ve eski şarkılar bilen Kamuran Çolak ve Mehmet Boran vardı. Katkıları büyük oldu. Mesela diasporada bestelenmiş birkaç şarkıyı onlar sayesinde çalışmaya başladık.

  1. yılımıza giriyoruz. Aslında 9 yıldır bu kültürel çalışmayı devam ettirmek ya da bulunduğumuz noktayı muhafaza etmek de bir başarıdır. Daha ileri imkanlarda çalışmak isteriz ama hiçbir yerden maddi yardım vs. almıyoruz. Öyle bir şey ki konser biletlerimizi kendimiz alıp arkadaşlarımıza dağıtıyoruz.

Misyonumuz, tüm bu şarkıları gençlere aktarmak aslında. Bizler, gençlerin buraya gelip araştırma yapmalarını, diasporada kaybolmuş şarkıları ortaya çıkarmalarını istiyoruz. Daha çok gencin bize katılmasını ve ulaştığımız seviyeyi yükseltmelerini istiyoruz.

-Repertuarınızdaki şarkılar genelde diasporadan mı? Bu şarkıları notalaya döküp belgelemek gibi bir planınız var mı?

-Aslında şarkılarımızın çoğu anavatandan. İlk yıllarımızda biz bir kitap bastırmıştık. CD’miz de çıktı. Tabi ki notaya döken hocalarımız var.  Mesela eski hocamız, yok olmaya yüz tutan Avraşa şarkısını notaya döktü. Fakat bütün şarkılar notaya dökülmüyor. Notaya döküldükten sonra enstrümanla uygulanış şekli de çok önemli. Bu müzikleri çalarken o müziğin nereden geldiğini, nasıl çalındığını, havasını bilmek gerekir. Örneğin Şeşen, Leperüş  ya da Qafe dansındaki her hareketiniz karşınızdakine ne demek istediğinizi ifade eder, bunda enstrümanın çalış şekli de çok önemlidir. Şeşen’in amacı fırıldak gibi dönmek değildir. Dansın hareketleriyle müziğin ritminin uyması da çok önemlidir. Notaya döküldüğünde bir şeyler eksik kalıyor gibi, kültürüyle birlikte aktarılması gereken bir yanı var.


Grup üyelerinden Esat Özen, şarkıların notaya dökülmesi konusunda, “Orijinal halleri her zaman kayda geçmeli tabi ama hep aynı şekilde kaldığında tek düze kalıyor diye düşünüyorum. Birbirine yakışan temaları bir araya getirip zenginlik katarak şarkıları söyleyebiliriz. Mesela Lazların müziklerini Kazım Koyuncu zenginleştirdi ve Türkiye’ye tanıttı. Tabi ki şarkının özü bozulmamalı ama zenginleştirilmeli” diyor.


-Gösteriye çıktığınızda hangi enstrümanları kullanıyorsunuz?

-Dönemsel olarak farklı enstrümanlar kullandık ama ana enstrümanlarımız akordeon, doli, phaçiç, flüt ve şıkepşine. Bir ara müziğimiz daha zengin olsun diye klarnet çaldık. Değişik aletleri de denedik.

-Hangi dillerde şarkılar var repertuarınızda?

-Abazaca ve Adıgece.

-Çeçence ya da Osetçe şarkılar söylemeye karşı mısınız?

-İsteriz tabi ki. Ama bir şarkıyı çalışırken o dile hakim birisinin de bizimle olması, telaffuzu çalıştırması, sözlerini tercüme etmesi lazım. Çok istedik ama mümkün olamadı. Böyle bir destek olursa çok mutlu oluruz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz