Sızısı Kaldı…

0
522

Liana Kvarçeliya
İnsani Programlar Merkezi, Sohum

Başkan ayrıldı ama sızısı kaldı. Onu hiç sevmeyenler bile böyle söylüyor.

Liana Kvarçeliya

İnsani Programlar Merkezi, Sohum

 

Başkan ayrıldı ama sızısı kaldı. Onu hiç sevmeyenler bile böyle söylüyor.

Neden o kadar çok kişi, hatta ona oy vermeyenler bile rencide olmuş hissediyor? Çünkü kimse onlara fikrini sormadı. Çünkü onlara anayasal olmayan bir çözüm dayatıldı. Çünkü güç kullanımı ile tehdit edildiler. Darbeden ötürü kendini perişan olmuş hisseden birçok insan belki de Ankuab seçim kaybetse şad olacaktı. Ama bir seçim yoktu. Ve oyun kuralına göre oynanmadı. 

Geride kalan bir kaç gün içinde ben ve arkadaşlarım bazıları muhalefetten, bazıları da hükümet çevrelerinden olmak üzere değişik insanlarla görüştük. İçine düştüğümüz durumdan meşru bir çıkış yolu aradık. Feveran içindeydik, kısacık bir süre içinde ülkemizdeki önemli kurumlar çökmüştü, aniden politik gelişkinliğimizden geride bir yerlere savrulmuştuk ve devletimizin varlığı tehdit altındaydı. Çatışmaların olmasından korkuyorduk.

Cumhurbaşkanlığı Ofisinin ve televizyon binasının işgalinden sonraki üçüncü günde Ankuab’ın Cumhurbaşkanlığı makamından ayrılacağı neredeyse aşikardı. Öyleyse neden muhalefet anayasal zeminde kalmadı? Cumhurbaşkanı’nın istifasının ve yetkilerinin başbakana devrinin müzakeresi olanağı vardı, bu şans reddedildi. Geride bıraktığımız günlerde bir ültimatomu derhal kabule zorlamadan, Cumhurbaşkanı ile erken bir seçim çağrısı için anlaşmak neden imkansızdı? Kesin olarak eminim ki eğer istenseydi erken bir hükümet değişikliği için yasal bir yol bulunabilirdi. Öyleyse muhalefetin bu acelesi nedendi? Şimdilerde ‘kaçkın’ diye isim taktıkları o adamdan bu kadar mı korkuyorlardı. Bir ültimatomla Ankuab’ı aşağılamak mı istemişlerdi?

Cumhurbaşkanlığı Ofisini ve televizyonu işgal eden o arkadaşların, insanlar kendilerinden korktukları için değil, Cumhurbaşkanı güvenlik görevlilerine direnme emri vermediği için girişimlerini nihayetlendirebildiklerinin ayırdında olup olmadıklarını doğrusu merak ediyorum. “Galiplerin” bunu anlaması önemli. Aksi takdirde bu “güçlerinden” sarhoş olmuş bir şekilde onu tekrar tekrar kullanmak isteyeceklerdir. Arkadaşlar, tarihe bir göz atın. Birbirinize “kahramanlar” diyorsunuz. Bu komik değil, sadece üzücü.

Bu günler boyunca birçok değişik şey yaşandı. Sokaklarda adaletsizliğe karşı barışçıl şekilde protesto yapanlar vardı ki onların itirazını ben de paylaşıyorum. Haklı bir neden için hareket ettiklerini samimiyetle düşünen genç insanlar vardı. İçlerinden bazıları hükümet binalarına zorla girdiler. Bazıları da ustalıklı bir şekilde bu insanları manipüle ettiler. Müzakereler yoluyla olayların tırmanmasını engellemeye çabalayan “iktidar” temsilcileri vardı. Ve intikam isteğiyle, kin ile gözleri kör olmuş insanlar vardı. Arabulucular vasıtasıyla yapılan ve meyvelerini toplamayı hala umut ettiğimiz sayısız görüşme oldu. Politik elitinden daha ötesini görebilen ama politikacıların affedilmez miyopluğu yüzünden şimdi artık zararda olan bir halk vardı.

Dün sabah devlet aklına sahip olduğuna inandığım bir muhalifle konuştum. Ondan, Anayasada çizilen sınırları ihlal etmemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha düşünmelerini istedim. Tüm olanlardan sonra bile muhalefetin yasal sınırlar içinde kalarak istediklerini elde edebileceğini ifade ettim. Böylesini istemiyorlardı çünkü aceleleri vardı. Halkın kendilerine Anayasaya saygılı insanlar olarak oy verebilmesine bir şans vermelerini naif bir şekilde ondan rica ettim! 2003 yılını hatırlıyorum, Amstakhara Partisini (şimdilerde Ankuab’ı destekleyen siyasi oluşum) Vladislav Ardzınba’nın görev süresini tamamlamadan istifa etmesini talep etmekten vazgeçirmeye çabalamıştık. O zaman seçime kadar sabredilebilmişti. 

Yaklaşan seçimleri kimin kazanacağını bilmiyorum ama ülkemizin daha şimdiden önemli bir kaybı olduğunu biliyorum. Ankvab bir vakitler bir konuşmasında “muhaliflerim beni yok etmek için devleti yok etmeye hazır” demişti. Bu sözlerinin bu kadar peygamberce bir öngörüye sahip olabileceğini o vakitler hiç düşünmemiştim.

Önümüzde birçok zorluklar var. Bu süreçte çok tehlikeli emsaller yarattık ve çok ince bir buz tabakasının üzerinde yürüyoruz.

Tahrip edilen şeyi tamir edebilmek için epey uzun bir süre çalışmamız gerekecek. İyi bir arkadaşım dün dedi ki: “Tanrı gelecek nesillerimizi yirmi yıl sonra ‘yirmi yıl önce bağımsız bir devletimiz varmış’ diye övünmek zorunda kalmaktan korusun” diyelim.

(abkhazworld.com)

Sayı :

Yayınlanma Tarihi: 2014-06-04 00:00:00